Kaçkar Dağları

Kaçkar Dağları Milli Parkı; 51.550 Hektar Alanı kapsamaktadır.

3937 Zirve tırmanışı

Kaçkar Dağları Milli Parkı; 51.550 Hektar Alanı kapsamaktadır. Milli Parkın Büyük bir bölümü, Rize İli Çamlıhemşin İlçesi ve bir kısmı da, Artvin İli Yusufeli İlçesi sınırları dâhilinde kalmaktadır. Kaçkar Dağları Milli Park Sahasına Ulaşım; Rize- Ardeşen Karayolu üzerinde, Fırtına Vadisi güzergâhıyla, Çamlıhemşin İlçesi' ne (18 km) ulaşıldıktan sonra, Ayder güzergâhından ve Zilkale güzergâhından olmak üzere iki ayrı güzergâhtan gerçekleşmektedir.

3937 metre yükseklikle, Türkiye’nin üçüncü yüksek dağı olan Kaçkar dağları zirvesine ulaşım; Artvin’in Yusufeli İlçesinden de sağlanıyor. Ben bu yolu tercih ettim. Tercih sebeplerimin başında Yusufelili oluşum gelmekte.

Yusufeli 8000 nüfuslu şirin bir ilçe.

Çoruh nehrinin diğer çaylarla bileşip güçlendiği nokta olan Yusufeli; salcılık (rafting) ve diğer su sporları, trekking, dağcılık, av turizmi, kampçılık, fotoğrafçılık, böcekçilik, kelebekçilik, çiçekçilik gibi, turizm çeşitlerinin hepsine birden sahip olması ve bunların yanı sıra, çok sayıdaki tarihi eserleri ile ender bulunan mükemmel bir turizm yöresidir.

Ne yazık ki böylesi bir turizm potansiyeline sahip olan, endemik bitkiler ve vahşi hayvan popülasyonu bakımından oldukça zengin bu bölge (Çoruh vadisi), devlet tarafından yapılan barajlar silsilesi ile özelliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hali hazırda şantiyelerin doğaya verdiği tahribat büyüktür. Yapılan beş büyük barajın son halkası olan Yusufeli barajının tamamlanmasıyla, Yusufeli ilçesi sular altında kalacak ve Çoruh artık durgun akacak...

Kaçkar’ın zirvesine yolculuğumuz, Yusufeli ilçesinden başlayacak ve ilçe merkezinde vakit geçirmek isterseniz konaklamak mümkündür. Üç yıldızlı bir otel ve birkaç pansiyon mevcuttur. Ancak ilçe merkezinin cezbedici bir tarafı yoktur. Zirve hazırlıklarının yapılması ve dönüşünde dinlenmek için kullanılabilir.  

Artık zirveye doğru yola çıkma zamanıdır. Yusufeli ilçesinin içinden geçip, Çoruh nehriyle birleşen Barhal çayı, bize yolumuzu göstermektedir. Barhal vadisini besleyen bu çay, Kaçkarların zirvesinden gelmektedir. Yol boyu Sarıgöl, Deftisa, Bark-bar, Barhal, Zemavan, Mikelis, Büyük hevek ve Meredet köylerinden geçiyoruz. Adını vadi ve çaydan alan Barhal köyü, içinden geçen çay ve muhteşem doğasıyla vadi içine sıkışmış şirin bir köydür. Köyde tarihi bir Gürcü manastırı mevcuttur. 10.yy’da yapılan Parhali Manastır kompleksinden günümüze kilise yapısı ulaşmıştır. Parhali kelimesi, Türkçe’ de Barhal biçimini almıştır. Yerli ve yabancı birçok turistin ziyaret ettiği köyde konaklamak mümkündür.

Vadinin sonuna doğru araçla yol almaya devam ediyoruz. Çay boyu kırmızı benekli alabalık avlamak izne tabi ve belli bir kotası var. Tabi yurdum insanı bunu umursamamaktadır.

Büyük Hevek köyüne vardık. Zirve öncesi son köydür. Köy; ahşap ve taş işçiliğiyle yapılmış evlerden oluşan birden çok mahallesi bulunan bir yerleşim halindedir. Yüzyılı aşmış bir zamandır ayakta kalmayı başarmış. Konaklama için pansiyonlar mevcuttur. Bizde geceyi burada geçireceğiz. 

Sabahın erken saatleri ekipmanımızı hazırlayıp yürüyüşe başladık. Bu yürüyüş ve bir noktadan sonra tırmanış için yeterli ekipmana sahip olunmalıdır. Yürüyüş ayakkabıları (mutlaka bileklikli trekking), kıyafetler (rahat trekking pantolon, kısa ve uzun kollu tişört, gece için termal içlik ve polar, yağmurluk), çadır, uyku tulumu, mat almanız gereken ekipmanlardır. Yine de yolculuk öncesi ekipman için bir araştırma yapmak şarttır.

2000 metre sınırında bulunan Hevek köyünün mahallesi Mereted, köye 3 km mesafede ve araçların ulaşabildiği son noktadır. Mahalle girişindeki pansiyonlar haricinde bütün orijinalliğini korumaktadır. Çatma kütük sistemli samanlıklar, ahşap evler, taş konaklar, dar sokaklar.

Artık son hazırlıkların yapılıp, ana kamp yeri olan Dilber düzüne yürüyüşün başlayacağı nokta burasıdır. Deyim tam anlamayla yerini buluyor, ‘yola bundan sonra katırlarla devam edeceğiz’. Yaklaşık 4 saat süren dilber düzü yolculuğunda yüklerini taşımak istemeyenler. Katırlara emanet ediyor yüklerini ve bu keyifli yolculuğu hafif bir şekilde tamamlıyor, Bizim tercihimiz bu yönde değil. Hayvan sömürüsüne daima karşı oldum. Katırlara gereğinden fazla yük taşıtılması, bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle hayvanlar, ölümcül zararlar görebilmektedir. Ayrıca bu zorlu parkurla fiziksel ve zihinsel mücadele oldukça keyifli ve güzel bir tecrübe sunmaktadır.

Mevsimine göre yol boyu endemik çiçekler ve kelebekler, Kaçkarın zirvelerinden kopup gelen çağlayanlar eşliğinde yürüyorsunuz. Biz ağustos ayını tercih ettiğimizden çiçekler ve otlar sararmış durumdadır. Ama yine doğa tüm güzelliğini önümüze sermiş durumdadır. Haziran ayı doğanın tam anlamıyla canlandığı ay buradadır. Rengarenk çiçekler, hayranlık uyandıran desenleriyle kelebekler, gürül gürül akan derelerle doğayı  tüm yoğunluğuyla yaşayabileceğiniz ay bu ay. Ancak zirve tırmanışı karların henüz erimeye başlaması nedeniyle tehlikeli.

Yaklaşık bir saatlik bir yürüyüş sonrası Nastaf Yaylasına ulaşmış olduk. Hevek köylülerinin kullandığı yayla, bir yan vadideki Dibe Yaylasıyla benzerlikler gösterir. Yayla evleri (kom), derme çatma taş duvarlardan ve üstüne atılan sac çatı örtülerinden oluşmaktadır. Uzun yıllar hayvanlarıyla birlikte bu yaylalara göç etmiş köylüler, ancak bölgede hayvancılığın bitmesi ve gençlerin büyükşehirlere göç etmesi bu yayaları bakımsız, bir iki aile harici yalnız bırakmış. Yaylada bir saat civarında mola veriyoruz. Kahvaltımızı da burada yaptık. Mola sonrası yaklaşık üç saatlik yürüyüşle Dilber düzüne ana kamp yerine varacağız.

 

Dilber düzü yaklaşık 2800 metrededir. Buraya kadar yürüyüş yapılıp, zirve yapmadan da dönülebilir. Çadırlarımız kurmak için uygun bir alan bulduk. Kampımızı buraya atacağız. Yarın sabah gün ağarırken zirve yolculuğuna başlayıp, Deniz gölünü geçip zirveye çıkacağız. Kaçkar Dağlarında gezmek isteyen bütün grup ve ilgililere rehber almaları tavsiye edilmektedir. Çünkü aniden sis bastırması, hava şartları, patika yollardan yönlerini kaybetme vb. olumsuzluklarla karşılaşılabilir. 

Yeterli ve hafif bir kahvaltı yapıp yola çıkıyoruz. Yaklaşık 2 saat sonra Deniz gölüne varmayı planlıyoruz. 3 bin 368 metrede bulunan Deniz gölü; su sıcaklığı 5-10 derece arasında değişen bir buzul gölü. Buzullarla beslenen bu göl suyu, barhal çayı ve Çoruh nehrini beslemektedir.

Deniz gölünün büyüleyici manzarası karşısında biraz soluklanıp yorulan ayaklarımızı buz gibi suyunda dinlendirdikten sonra, dönüş yolunda tazelenmek için göle girme hayaliyle tekrar yola koyulduk. 

Bundan sonra yolun zorlu ve tehlikeli kısmı başlıyor. Temkinli ve dikkatli olmalıyız. Çarşak denilen kırılmış, küçük, hareketli kaya parçaları üzerinde, dik bir tırmanış bizi beklemektedir. Tırmanış boyu ardımızdaki kişiyle mesafeyi açık tutup taş düşürmemeye çalışıyoruz. Zirveye yaklaştıkça adımlarımız yavaşlıyor. Nefesimiz yüksek irtifadan ötürü sıklaşıyor (Dağ çarpması en büyük tehlikelerden ve bol soğan yiyip dağa çıkmak ise ilacıdır). Zirveyi görüyoruz ancak yol bir türlü bitmek bilmiyor. Yorgunluk had safhada ve sonunda 3937 metredeyiz. Bulutların üzerinde 6 saat süren inanılmaz bir deneyim. Muhteşem bir fiziksel ve psikolojik mücadele sonunda zirvede oturup manzaranın keyfini çıkartıyoruz.

360 derecelik eksenimizdeki büyüleyici manzarada; Elbruz Dağı, Ağrı Dağı, Verçenik Dağı, Kemerli Kaçkar Dağı, Kuşaklı Kaçkar Dağı, Bulut Dağı, Altıparmak Dağları, Ergör Tepesi, Mezovit Tepesi, Soğanlı Tepesi, Karataş Tepesi, Deniz Gölü, Öküzçayırı Gölü, Büyük Karadeniz Gölü, Hevek Vadisi, Soğanlı Vadisi, Kavron Vadisi Geçidi ve gölleri, Naletleme Geçidi ve daha niceleri var. 

 

Yüksek irtifa çok fazla vakit geçirmemiz gerektiğini bildiğimizden muhteşem manzarayı geride bırakıp inişe geçiyoruz. İnmek tırmanmaktan daha zor ama deniz gölünün buz gibi sularına girip tazelenmek inişi daha kolaylaştırıyor…