Babil'in Asma Bahçeleri

Yazar : Merve AKTAŞ
Konu : Tarih

Mezopotamya çölünün ortasında, çok kuru ve susuz bir yerde hüküm sürmekte olan Babil Krallığı’nın başarı hikayesi denilebilir ‘Babil’in Asma Bahçeleri’ için.

Mezopotamya çölünün ortasında, çok kuru ve susuz bir yerde hüküm sürmekte olan Babil Krallığı’nın başarı hikayesi denilebilir ‘Babil’in Asma Bahçeleri’ için. Öyle bir başarı hikayesi ki teraslı bahçelerden tutun, günümüz teknolojisinde yapımı mümkün olmayan, kurak topraklarda su kaynağı olmadan bir çok farklı bitki türünün yetiştirilmesine kadar uzanmış ve eski dünyanın 7 harikası içine girmeyi hak etmiştir.

Babil’in Asma Bahçeleri MÖ 605 yılında 43 sene Babil krallığı yapmış olan Nebukadnezar tarafından inşa edilmiştir. Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti çeken, Mezopotamya’nın sıcak ve düz ortamından bunalıma girmiş karısı Semiramis için yaptırmıştır. Bundan dolayı bazı kaynaklarda Babil’in asma bahçelerine Semiramis’in asma bahçeleri olarak da rastlamak mümkündür. Karısının şehrinin, yapay halini yapmayı başarmış kral; bahçede birçok yapay dağlar, yeşillikler, teraslı bahçeler, akan sular gibi yapılara yer vermiş ve çok kısa bir sürede inşa edilmesini sağlamıştır. Tasvir edecek olursak; Bahçeler, bir piramit oluşturacak biçimde taraçalar halinde yükseliyordu ve her taraçaya dünyanın dört bir yanından getirilmiş ağaç ve çiçekler dikilmişti. Bu bitkiler asıl yapıyı gözden saklıyor ve sadece havada asılı gibi duran bahçeler görünüyordu. Su ihtiyacını karşılamak amacı ile de Fırat nehrinden pompalar ile su getirilmiş ve en üstte kurulu olan bahçelere kadar bu suların çıkması sağlanmıştır. Bahçenin etrafı 100 metre olduğu söylenen büyük surlarla çevrilmiştir ve bahçenin içindeki kanallarda kayıklar bile yüzebilmektedir. Ayrıca bahçede yeşillikler dışında çeşitli meyveler de yer almaktadır.

M.Ö. 450′li yıllarda tarihçi Herodot “Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar.” demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 100 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar olduğunu belirtmiştir.

Yunanlı coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, “Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.”

İstilalar yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev’in Babil’i fethetmesinden sonra sönmeye başlamış, M.S. 5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir. Bu şehrin, içindeki tapınakların ve asma bahçelerin kalıntıları ancak 20. yüzyılda yapılan kazılarla meydana çıkarılabilmiştir.

Semiramis’in memleket özlemini gidermek için, kurak topraklarda türlü güzellikler oluşturulmuş dünya harikası olmayı başarmış Babil’in Asma Bahçeleri aslında bize, birazda kendi ülkemizde var olan  ve yetiştirilen çeşitli türleri, doğal güzellikleri anımsatmıyor mu? Hepsinin kıymetini anlamak için bu güzelliklerden mahrum kalmamız gerekmez. Yapmamız gereken ise elimizde var olanın üzerine; kendimiz için, ailemiz için, sevdiklerimiz için ve gelecek güzel nesillerimiz için bir şeyler daha eklemektir.