Değişim ve Süreklilik

Yazar : S. Sinan ULUSOY
Konu : Yaşam

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılda herşeyi ama herşeyi çok hızla ve kısa sürede tüketiyoruz.

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılda herşeyi ama herşeyi çok hızla ve kısa sürede tüketiyoruz. Bunun anlamı yeni fikir, yeni ürün, yeni hizmet, vs. her bağlamda hızla ve durmadan yeni bir şeyler yaratma zorunluluğu ile karşı karşıya olmamız.

 

Hz. Mevlana’nın yaşadığı 13. yüzyıla gidip kendisine kulak verdiğimizde şöyle bir söyleyişte bulunduğunu görüyoruz;

Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait…
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…

 

Keza 11. yüzyıla uzanıp Ömer Hayyam’ın dizelerinde neleri dile getirdiğine baktığımızda da öğrenme sürecinin yaşamımızın sonuna kadar devam eden bir süreç olduğunun altını çizdiği görüyoruz.

Dedim: Artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.

 

Dünya başlangıcından bu yana değişim içinde ve bu değişim bilim ve teknolojinin gelişmesine paralel iyice hız kazanmış durumda ve hızlanarak devam edeceği aşikar.

 

Her değişim yeni fikirleri ve beraberinde yaşam ve çalışma tarzlarının doğmasına zemin hazırlıyor.

 

An itibariyle kazanmak için iyi fikirler üretenlere çok daha fazla ihtiyacımız var.

Farklılık ve fark yaratan önerileri sunmak değer taşıyor. Diyer deyişle sadece ucuza odanlanmanın ve en ucuzu sunmanın avantajı belli alanlarda ortadan kalkıyor ve kalkmaya devam edecek. Zamanın ve geleceğin ruhu “orjinal ve denenmemiş yeni fikirler” üzerinde gelişmeye ve ilerlemeye devam edecek. Bununla beraber hiç şüphesiz “iyi fikir/ler” tek başına yeterli değil ve olamayacak.

 

Sözün özü artık birey ve kurumların özgün olması gerekiyor. Kendilerine has tarz ve çizgilere sahip olmaları şart. 

 

Çok yakın sanayici bir dostumun fabrikasının girişinde hoşuma giden ve yeri geldiğinde defalarca dile getirmekten yorulmadığım “İlgi Bilgiyi Doğurur” deyişi kocaman bir tabela üzerinde asılı. İnsanları şaşırtmak, vowww dedirtmek, hayallere daldırıp bir yerlere götürmek, heyecanla sunduğunuz ürün veya hizmeti almaya başlamalarını sağlamak, vs. tüm bunlar için “Meraklı”, “Araştıran”, “Öğrenmeye Aç”, “İnsana Değer Veren”, “Duyarlı ve Hassas”, “En İyisi veya En İyilerden” birini yapacağım diyen, “Vizyoner”, “Ön Yargılardan Uzak” bir kişiliğe sahip olmanız ve tüm bu değerler ve fazlasının içselleştirilmesi gerekiyor. 

 

Hayatımızın her alanında geçerli hayati bir değer mevcut – “Süreklilik”. Bireyler için kurumlar için ilk olmak, fark yaratmak, yeni hizmet ve ürünleri sunuyor olmak çok çok önemli ama Süreklilik olmadan bunların anlamı maalesef değerini yitiriyor. Her tür değişim, gelişim ve yenilenme çaba ve faaliyetlerimizi süreklilik arz edecek şekilde hayata geçirme kabiliyetimiz bizlerin ve kurumlarımızın uzun soluklu varlığını korumasına imkan verecek.

Kurumların ürünlerini geliştirme ve kalitelerini muhafaza etme ve sundukları hizmetlerin sürekliliğini garantiye alma ihtiyacı hiçbir zaman bu kadar önemli olmamıştı. Başarı için kaçınılmaz olan iş sürekliliğin sağlanmasıdır.

 

Süreklilik ama zamanın ruhunu çok iyi anlamış ve kavramış olmak, rekabette sürekli farklılık yaratmak, düşünce sisteminin değişmesine zemin yaratmak, desteklemek bununla beraber yeni koşullara uygun iş yapış şekillerine hızlı sürede adaptasyon. Gittikçe yoğunlaşan ve zorlaşan rekabet koşulları, hızla değişen tüketici davranış ve talepleri, küresel olma zorunluluğu artık kurumlarımızdaki iş gücünün hayal ve yaratıcılık gücüne bağlı.

 

Eski kalıplar içinde bugünün sorunlarına çözüm üretmeye çalışanlar maalesef bu yarışta çok çok geriye düşecek ve hatta yok olma tehlikesini çok güçlü şekilde hissedecekler.

 

Unutmayalım kısa süre önceye kadar bilinmeyen veya çok kısa ticari bir geçmişe sahip olan bir çok yeni şirket günün kalıplarının ötesinde gerçekleştirdikleri üretim ve sundukları hizmetlerle dünün köklü bir çok sanayi devi şirketi geride bırakma başarısını gösterdi. 

 

Sonuç olarak; değişen koşullara uyum sağlamaya çalışırken, kurumlarında meydana gelen değişimlere uyumlu yönetimi önemli hale gelmiştir. Rekabetin farklı boyutlara ulaşması, ekonomik koşullardaki hızlı iniş çıkışlar, teknolojide meydana gelen hızlı gelişmeler bu değişimi hızlandırmaktadır. İşletmelerde ortaya çıkan değişim süreçlerinin başarıyla yönetilmesi, bu süreçte meydana gelebilecek sorunların önceden görülebilmesi ve önlem alınabilmesi, çalışanların süreçten haberdar olabilmesi ve sürece katılabilmesi gibi önemli aşamaların sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu sürecin yönetilmesi klasik yöneticilik yaklaşımının çok ötesinde olmazsa olmaz yönetsel yetkinlikler ve bunun yanında yaşanılmışlıklarla elde edilmiş tecrübe gerektirmektedir.