Hıdrellez Ateşinin Korona Ateşiyle İmtihanı

Günler hep geçti, geçmeye devam edecek ve biz insanlar yeni durumlara uyumlanmakta çok zorlanmayacağız.

Koronayı ateşe atmalı  

Hıdrellez alevinde yakmalı 

Esaretli günler bitsin diye 

Sulara kırmızı gül atmalı. 

Bir süredir aklı başında hepimizin ağzından benzer cümleler dökülüyor. 

“Geçecek bugünler geçecek ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” 

Günler hep geçti, geçmeye devam edecek ve biz insanlar yeni durumlara uyumlanmakta çok zorlanmayacağız. Ne var ki eski günlerdeki köklü alışkanlıklarından ödün vermek istemeyenler için işler pek kolay olmayacak gibi! 

Yeni dünya hallerimizi bundan sonraki yapacağımız seçimler belirleyecek. 

Geçimlerimizi sağladığımız işlerden, kent ve köylere bakış açılarımıza, gündelik alışkanlıklarımızdan gelecek günlere yüklediğimiz beklentilere kadar her şey değişecek. Seyahat ve tatil anlayışlarımız da dahil kişiler arası ilişkilerimize de çeki düzen vereceğimiz yeni bir dönem bu. Yaşamlarımızın her alanı değişim ve dönüşüme uğrayacak. Bizler bu yeni dönemi iç hesaplaşmaların ötesinde değişim dönüşüm dönemi gibi de algılayabilirsek sanıyorum işimiz biraz daha kolaylaşacak. 

Uyanışın sembolü bahar aylarına denk gelen bu süreç, yüreklerimizde pek çok yeni coşku yeşertecektir. Belki de şimdiye kadar hiç düşünmediğimiz denli farklı coşku ve davranış biçimleri üreteceğiz. Ruhsal sepetlerimizi taptaze umutlarla yepyeni hissedişlerle dolduracağız. Uygarlığının işgal ettiği akılcıklarımızı başımıza toplamanın önemini tüm benliğimizde yaşamış ve öğrenmiş olacağımızdan dersini çalışmış biz öğrenciler kimseden aferin beklememeyi de bu velvelede idrak etmiş olacağız. 

“Onay ver” ya da “iptal” şıklarının dışında da sayısız zengin seçeneğimizin varlığıyla şaşkınlığa düşüp ne çok seçim yapabileceğimiz güzellik varmış diyeceğiz. Kim bilebilir! 

Yukarılardan bir göktanrı şöyle seslense; “Kaldır başını o pizza kutusundan çocuğum, fırlat at o boyalı içeceği elinden” dese, sonra o kaykıldığın döşekten gözünü ayırmadığın ekrandan kalk bakayım gel şöyle kaz şu toprağı dese, ek şu tohumları, sula şu fideleri, onar şu bahçe çitini, kireçle boya duvarlarını dese… 

Yeryüzü ve gökyüzü tanrıları yak bir hıdrellez ateşi var gücünle atla üzerinden dese, sağlık afiyet dileyip su kenarında eğlen oyalan, ısırgan otuyla canlan biraz dese. Sonra Hızır ve İlyas kardeşlerin yani denizlerle karaların buluşmasını kutla dese, o müstesna özel gün Hıdrellez yılda bir kez, o da bugün dese. (5 Mayıs gecesinin 6 Mayıs sabahına erdiği gün ve gece)   

Hıdrellez mi, o da ne? Adını hep duyup biliyorduk evet, geçmişe ait eski bir seramoniydi değil mi? Son yıllardaki turizmin dişlilerine takılıp para basan göstermelik kutlamalardı diye hatırlayacaktık muhtemelen!  

Öyle olmadığını nasıl anlatsak der demez binlerce elektronik portal imdada yetişecek. Merak eden açıp okuyacak. Hıdrellezin asırlardır pek çok ulusa yayılan ateş, su, toprak ve havayla bütünlük mitolojisi her birimizin evrensel yasası olacak. 

En iyisi, geleneksel hıdrellez gününü biz dünya güncelinde kalarak kutlayalım. 

Gün yeni bir gün, gün yeni zamanların habercisi; sökün taze soğan ve sarımsakları topraktan, toplayın yemyeşil ısırganları, demet yapıp asın bütün komşu kapılara. Gelinciklerle donatın saçlarınızı, sarılın gövdesi kalın ağaçlara tıpkı sevdiklerinize sarılır gibi. 

Sırtınızı yüce dağlara dayadığınızı hayal edip tüm güzel dileklerinizle bir koşu atlayın hıdrellez ateşinden, haydi…  

Bu satırları okuyabiliyorsak yaşıyoruz demektir. Yaşasın HAYAT.  

 

Hıdrellez ateşi yanacak 

Bahar bebeleri coşacak 

Korona denen müptezel 

Kendi çırasını yakacak.