TOHUM ve TOPRAK: ASMALARIMIZ

Bahçemizi ilk aldığımızda bir çok asma sahibi olmak istedik ve semt pazarları dâhil pek çok pazarlamacıdan asma alıp diktik. Belki o yılların peÅŸ peÅŸe kurak gitmesi, belki de bizim bilgisizliÄŸimizden asmaları bir mevsim bile yaÅŸatamadık. Bilenlere danıştık, kitapları taradık, hep aynı sonuç... Sonunda Manisa Muradiye'deki büyük bir fidanlığa gittik ve yirmi tane daha asma fidanı aldık. Tavsiye üzerine de bahçeyi çevreleyen çitin önüne diktik, sarıp tırmanmaları için.
 
Yeni asmalar da kurudu gitti.
Bütün KemalpaÅŸa ovasında, gölgede güneÅŸte, derede tepede, düzde yamaçta kol ata ata büyüyen asmalar ne hikmetse bizim bahçemizde kök salıp büyüyemedi. KomÅŸuların arsız arsız yayılan asmalarına özlemle baktık durduk ve neyi yanlış yaptığımızı da bir türlü anlayamadık. Razı olduk sonunda kadere; üzümü manavdan alacaktık. Evin önündeki sundurmaya sarsın ve gölge yapsın diye de baÅŸka bir sarmaşık türü dikmeliydik. Tepemizden hevenk hevenk misketler, papazkaraları, razakılar sallanması rüyalarımızda bile gerçekleÅŸmeyecekti. Meyvelerin en tatlısı, en eskisi, en kutsalı olan üzüm bizim toprağımıza uygun deÄŸildi demek ki. Ne hikmetse...
 
Öyle olur ya; bir ÅŸeyin yoksunluÄŸuna razı olursunuz, onsuz yaÅŸamayı yüreÄŸinize kör bıçakla kazırsınız, kabullenirsiniz "kısmet deÄŸilmiÅŸ" demenin çaresizliÄŸini. Kader tam da o zaman oyun oynar insana iÅŸte. Daha öÄŸrenecek bilgileriniz, alınacak dersleriniz vardır demek ki.
 
Arka bahçede maydanoz tarhının içinden parlak yeÅŸil ve bordo rengi bir bitki çıktı. Evet, tanıdık hemen, bu bir asmaydı. Toprağı delip çıkmasıyla deli gibi büyümeye baÅŸladı. Bazı günler otuz santim büyüdüÄŸü oldu. Gözlerimize inanamıyorduk; asma masallardaki büyülü asmalar gibi hızla gökyüzüne hamle ediyordu. Sağından solundan yan dallar fışkırıyor, yandaki zeytin aÄŸacını sarmalayıp boÄŸmak üzere her yana kol atıyordu. Ana gövdeyi tutup diÄŸer dalları budayarak çılgın asmaya zorla ÅŸekil vermeye çalıştık. Çok fazla budarsak yerden, kökünden yeni fışkınlar çıkarıyor, onlarla her yanı sarmalamaya çalışıyordu. Asmanın genlerinde müthiÅŸ bir istila komutu vardı sanki. İki ay içinde evin tepesine çıktı, terası çepeçevre dolaÅŸtı ve neredeyse tamamen örttü. Bunca yıldır aÄŸaç, çiçek, bitki, sarmaşık gözlemlemiÅŸ ama böyle hızla ve iÅŸtahla yayılan bir yaratık görmemiÅŸtik. Evet, masallarda gökyüzüne tırmanan, oÄŸlan çocuÄŸunun da tepesine tırmanıp devler diyarına gittiÄŸi tılsımlı asma bu olmalıydı.
Sanki yukarıdaki Büyük Bahçıvan bizim yıllar süren beceriksizliÄŸimizi görmüÅŸ, halimize acımış, "öyle deÄŸil, böyle olur o iÅŸler" dercesine bu asmayı yollamıştı. Belki de ders alalım diye. Belki de nisbet yapmak, alay etmek için... Yerden ilk fışkırdığı yıl bize kilolarca üzüm verdi asmamız. Evet, o yabani bir üzümdü ama meyvesi çok tatlı, kokulu ve boldu. Hüdaverdi koyduk ismini ve yıllardır kilolarca üzüm veriyor bize yaz sonunda. Bu iÅŸlerden anlayan arkadaÅŸlarımız “Yahu, ÅŸu asmaya aşı yapalım da doÄŸru dürüst üzüm olsun; bu yabani üzüme talim etmeyin” derler arada ama hep reddederiz. Hüdaverdi bize verilen bir ders, bir lütuf. Gelen armaÄŸanı beÄŸenmeyip deÄŸiÅŸtirmeye çalışmak olur mu?
 
Hüdaverdi geldikten sonra asma lanetimiz ortadan kalktı. BaÅŸka asmalarımız da oldu. Sundurmaya sarılıp gölge de verdi. Hele bir misketimiz oldu ki yemelere doyulmaz. Onun da çubuÄŸunu oÄŸlumuz gittiÄŸi Bozcaada tatilinden getirdi. Orada oturduÄŸu bir kır kahvesinde mekân sahibi Barba Yanni tepeden sarkan salkımlardan ikram etmiÅŸ. OÄŸlumuz üzümü çok beÄŸenince asmadan bir çubuk kesip hediye etmiÅŸ Yanni Amca. Åžimdi aynı misket bizim bahçemizde büyüyor ve hem ÅŸarabı, hem de sirkesi enfes oluyor. Bozcaada'dan İzmir'e uzanan bir dostluk köprüsü asmamız. Biz de ondan çubuk kesip yetiÅŸtirdik ve dostlara verdik. Dostluk paylaşılınca mayalanıp çoÄŸalıyor. Dostluk öyküleri de öyle.
Zaten bahçesi olanın öyküsü çok olur.
 

YORUMLAR

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan apelasyon.com sorumlu tutulamaz.