METEOROLOJİ BİLİMİ VE TARIMSAL METEOROLOJİ

İnsanlar varolduğu ilk günden itibaren günümüze dek her türlü hava ve meteorolojik olaylarla yakınen ilgilenmişler.

Sevgili APELASYON e-dergi okuyucuları ve yakın takipçileri

 

APELASYON dergi kurucusu Sayın Zir. Müh. Bilge Keykubat Bey şahsımla irtibata geçtiğinde ulusal TV lerimiz aracılığı ile görsel medya ve bu kuruluşlarımızın internet yayıncılığı için yıllara dayalı bilgi birikimim ile mesleki öğrenim ve tecrübelerimin temel taşlarını oluşturan Meteoroloji Mühendisliği konularında sizlere ulaşmamın mümkün olup olamayacağını sordu. Bilge Bey’in ismine münhasır bir Bilgelikle uzmanlık alanlarıma böyle zarif yaklaşımı elbetteki tarafımı çok memnun etti. Zamanım elverdiğince sizlerle meteoroloji mühendisliği konularında ve ülkemizin yeraldığı coğrafya’da yaşanan meteorolojik olaylardan birebir ya da dolaylı etkilenen tarım, hayvancılık, turizm gibi ülke ekonomimize hız veren tüm sektörleri de kapsayacak şekilde makaleler yazıp, paylaşımlarda bulunma amacındayım. 

 

Yayın portalı aracılığı ile sizlerden bizlere ulaşacak her türlü olumlu düşünce ve yaklaşımları da farklı açılardan ele alıp, uzman gözüyle irdelemenin ülke ve toplumsal geleceğimiz için bilim, sosyoekonomik sürdürülebilir kalkınma ile sosyokültürel gelişimimizde gelecek nesillerimize yönelik yapılacak en önemli ‘bilgi yatırımı’ olacağını düşünüyorum.  

 

İnsanlar varolduğu ilk günden itibaren günümüze dek her türlü hava ve meteorolojik olaylarla yakınen ilgilenmişler. Elbetteki bu ilgi başlangıçta nedeni bilinmez bir şekilde doğaçlama ortaya çıksa da ilginin odaklandığı en önemli sebeplerden bazıları:  

karşı apansız yakalanma endişesi, 

karşılayamadıklarında aç kalmaları, 

sarfettikleri çaba ve gayretler, 

gökyüzünde ardı ardına çakan şimşeklerin etrafı 

aydınlatmasıyla gösterdikleri şaşırma tepkileri, akabinde 

gökgürültüsü ile  yaşadıkları ani ve derin korkular, 

içlerinde giderek artan yaşam endişesi gibi. 

 

İnsanlar yaşadıkları ilk günlerden beri kendilerini apansız yakalayıveren olaylar (meteorolojik değişimler, afetler) ile kendilerinde şaşkınlık ve hayranlık uyandıran doğa olaylarına  (güneş ve ay tutulması, med-cezir vb)  insanüstü güçlerin sebep olduğunu düşünerek, doğanın bu inanılmaz güç ve kudretine tapmışlardır. Neden olduğunu bilemedikleri tüm doğal afetler ile olaylar karşısında kendilerinin ve güçlerini yönlendirdikleri her türdeki savaş aletlerinin bu afetler karşısında çok ama çok yetersiz kaldığını da görmüşler. İnsanoğlu bu nedenle varolduğu andan günümüze kadarki süreçte yaşadığımız bu dünyanın ve yeraldığımız evrenin bir efendisi olmadığını anlamış ancak önemli bir parçası olduğu bilincine de varmıştır.

 

Çok iginçtir ki, yazım dilinin keşfedilmesinden önceki dönemlerde ilk insanlar yaşamış oldukları tüm günlük olaylar ile havanın o anki günlük durumunu mağara duvarlarına çizdikleri resimlerle dile getirmeye çalışmışlar. Yazının bulunmasıyla da hem günlük hava durumu hakkında papirüs kağıtlarından tutun da yazılabilecek her türde yere hava durumunu kayıt etmişler, kayıt altına aldıkları meteorolojik olaylar ne zaman tekrar etmeye başladıysa artık gelecekteki günler için hava durumunu aşağı yukarı tahmin eder hale de gelmişler. Bu bilgiler ışığında siz okuyucularıma iletmek istediğim en önemli konu ise şu an TV mizin karşısına geçerek ana haber bülteni öncesi ya da sonrasında yayınlanan kendimin 15 yıl hazırlayıp sunduğu ‘Hava Durumu’ program ve meteoroloji tahminleri esasen ‘insanlığın başlangıcıyla temelleri atılan, geçmişi yüzyıllar boyunca şekillenip güncellenen tarihin ilk mesleklerden biri olması’. Tarım, Hayvancılık, Gıda, Tekstil vb burada sayamayacağım insan gereksinimleriyle birebir özdeşleşen tüm meslek dalları için de bu söylediğim geçerli.   

 

Modern bilimler çerçevesinde ‘Meteoroloji’ 

 

 

Meteoroloji bilimi kısa vadede düşünüldüğünde mevsimsel olaylar ve mevsim değişiklikleri sırasında ortaya çıkan her türdeki hava hareketliliğinin önceden tahmin edilmesiyle oluşabilecek etkiler ile akabinde karşılaşılan sonuçların insan yaşam ve koşullarına göre değerlendirilmesidir. Uzun vadede ise meteoroloji gelecekte yaşanabilecek ve toplum yaşamını yakından etkileyebilecek iklim değişiklikleri, global ısınma-soğuma, kuraklık, sel vb doğal afetler gibi değişimler hakkında öngörüler yapan, görüşler öne sürerek ülke ve global dünya politikalarının çerçeveledirilmesini destekleyen bir bilim dalıdır. İklim ve meteoroloji hem kendi içinde değişken hem de tüm canlıların ve insanoğlunun da varolduğu bir üçgende hayatın bir gerçeği ve vazgeçilmezleridir. İnsan ve canlı hayatları varolduğu sürece iklim ve meteoroloji başta insan olmak üzere canlıların yaşam koşulları ve habitatı etkileyen tüm faktörlerle de entegre olmak zorundadır. Bu nedenle gerek iklim, gerekse Meteoroloji üzerinde kaliteli bir çaba ile emek sarfedilmesi zaruri olan her daim güncellenerek gelişimi en etkin parametrelerle beslenmesi gereken bilimsel bir alandır aynı zamanda.

 

Doğal meteorolojik olaylar yağmur/kar yağışı, sıcaklık artışı/azalışı, rüzgar/fırtına oluşumu olarak bildiğimiz ve mevsim dediğimiz belirli zaman dilimlerinde rutin olarak tümüyle fizik kuralları çerçevesinde enerjinin bir boyuttan diğer boyuta geçerek belli bir döngüde özellikle matematiksel temellerde evrenin gereği ve sistem gerçeği olarak kendiliğinden insanların yönetim gücünün ulaşamadığı noktalarda ortaya çıkmakta. İşte insanlık bilim ve teknolojisinin bilgi, yetenek ve teknik imkanlarıyla yönetilemez bir şekilde ortaya çıkan bu doğal olaylar ve hava hareketliliğine karşı etkilerin ve hemen akabinde gelen sonuçlarının birey, toplum ve ülke faydasına göre etkin şekilde değerlendirilmesi, disiplinli ve sistemli şekilde yönetilmesi, hele hele özellikle doğal afetler nedeniyle oluşan kayıpların yıllar bazında doğal enerji kaynaklarının aktif ve yerinde kullanımıyla kazanç olarak geri dönüşümünün sağlaması da gerekmektedir. Bu nedenle meteoroloji bilimi çerçevesi oldukça geniş, kapsamı ise fen ve sosyal bilim dallarının tümüyle ile iç içe entegre olmuş durumdadır. 

 

Meteoroloji bilminin tarımla kesiştiği noktada ‘Zirai ya da tarımsal meteoroloji’ adıyla ayrı bir açılım da yapılmıştır. Kısa vadede tahmin edilebilir meteorolojik koşullar ile uzun vadede oluşan iklimsel değişimlerin tarımsal (bitkisel, hayvansal) üretim, yöntem ve teknikleriyle faktörsel etkileşimlerinin incelendiği bu alanda her türdeki meteorolojik değerlendirmelerin odak noktasını güneş, sonrasında su, toprak ve  rüzgar oluşturmaktadır. Çünkü meteorolojik anlamdaki tüm ılımlı ya da aşırı değişimler önce enerji kaynaklarımızı (güneş, su, rüzgar) paralelinde toprağı akabinde de bu toprağın bitki örtüsü ile canlı yaşamına direk ve indirek etki de etmektedir. Hava olayları, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısının değişiminde önemli rol oynamaktadır. Örneğin yağışlarla birlikte bir takım kimyasal maddeler toprağa eklenirken, toprakta var olanlar da akışla birlikte yer değiştirmektedir. Bu nedenle ılımlı meteorolojik etkiler tarımda ve tarımsal ekonomide üretim ve randımanın yükselmesiyle gelir artışına, aşırı meteorolojik etkiler ise mahsül ve ürün kaybıyla gelen mali zararların doğmasına sebep te olmaktadır.  Bir çok gelişmiş ülkede, mahsül ekiminden önceki süreçte ve ekim süresince tarımsal hava tahminleri (toprağın çeşitli kademelerindeki sıcaklığın ölçülmesi, toprak nem durumu, uzun yıllar ortalamasında yağış çeşidi ve miktarı, bu süreçte beklenen hava olayları, vb.) ile üreticiye tam destek sağlanmaktadır.

 

Bitki yetiştirme yanında meteorolojik etkileşimlerin hayvancılık, teorik ve uygulamalı tarımsal teknikler ile yenilenebilir enerji kaynaklarımızı da kapsadığını söylemeden geçemeyiz. Tarım ürünlerinin sofralarımıza en güzel ve doğru şekillerde ulaşmasında zirai koşulların ve tekniklerin uygulanması kadar,  en elverişli meteorolojik hareketliliklerin de oluşması gerekmektedir. Bu noktada belirtmek istediğim tarımsal teknik ve teknolojiler ne kadar iyi olursa olsun, gerekli iklimsel değişimler ve eş zamanlı gelişen meteorolojik parametlere ulaşılmadıkça tarım ürünlerimizin verim ve randımanında sabit bir standart elde etmek bir o kadar da güçleşecektir. Bu nedenle en temelde toplumların beslenme ihtiyacını karşılayan ziraii faaliyetlerde maksimum fayda elde etmek üzere, gelişmiş ülkelerin yönetimsel ve ekonomik kalkınma planlarının yanı sıra, değişen iklim koşullarına uygun olarak yenilenen ve şekillenen tarımsal kalkınma planlarının olduğunu da gözardı etmemek gerekir. Örneğin uzun yıllar ortalamasına göre daha sıcak ve kurak geçecek bir yıl ya da bir dönem bekleniyorsa, üreticiler o yıl ya da o dönem daha az su isteyen ziraii ürünlerin üretilmesi yönünde uyarılır ve bilgilendirilir.

 

Kuraklık, sel, don, dolu, fırtına, yangın, heyelan ve erozyon oluşumu tarımsal üretimimizi de olumsuz etkileyen doğal kaynaklı afetler olarak sıralanabilir. Sera koşulları olmadıkça tarım ve ziraati genel anlamda düşündüğümüzde hayalimizde ilk canlanan geniş arazilerde açık havada gerçekleştirilen bir üretim şekli olacaktır. Böyle geniş bir alana yapılan tarımsal üretim faaliyetlerinin de doğal afetlerden tümüyle zarar görmemesini sağlamak nerdeyse imkansız. Bu türde afetlere karşı alabileceğimiz her türde kısa ya da uzun vadedeki tedbirlerin  ziraatçilerimiz üzerine getirebileceği ekonomik bir yük de söz konusu. Ancak gerek hükümetler, gerekse toplum olarak en temelde benimseyeceğimiz ve uygulayacağımız  prensip önleyici tedbirlerin her zaman afet yönetiminden daha az maliyetli olacağı gerçeğidir. Risk yönetimi de her daim  afet yönetiminden çok daha basit, az maliyetli ve akılcı bir çözüm olarak kabul edilir.

 

Tarımsal meteoroloji konularında artık geçmişe nazaran daha fazla ARGE (Araştırma ve Teknoloji Geliştirme) çalışmaları da yapılmakta. Hepimizin de bildiği üzere insan ve canlı yaşamının olamayacağı gibi güneşsiz, topraksız, rüzgarsız ve susuz bir tarım da asla düşünülemez. Belki bu düşüncemiz uzun yıllar sonrasında tümüyle değişebilir. Düşünce ve bilgimizdeki değişim derecesini belki içinde yaşadığımız bu yıllarda tahmin edemeyiz ancak son yıllarda topraksız tarım teknikleri üzerine pek çok araştırmalar yapılıyor olması da bizlerin düşünce ufkunu daha da genişlettiği hiç şüphesiz. 

 

Tarımsal Meteoroloji uzay bilimleri kapsamında yapılan ARGE çalışmalarında da bir hayli öneme sahip. Hepimiz biliriz ki uzay bilimlerinde bir gezegende canlı yaşamın olup olmadığının tesbitinde en önemli kriter, araştırma yapılan bu gezegende hava ve su veya bileşenlerinin bulunup bulunmadığıdır. Uzay bilimleri ile mesleki bilgilerimi güncellemeye vakit ayırdığım bir zamanda yabancı haber ajanslardan okuduğum bir makalede çok ilgimi çeken bir konuyla karşılaştım. Yıllara dayalı uzay çalışmalarının sürdürülmesinde uzay mekiği içerisinde görev alan astronotların böyle uzun süreli yolculuklarında muhakkak taze yetiştirilmiş sebze ve meyve ile  beslenmeleri gerektiği belirtilmiş. Bu amaçla uzay mekiği içerisinde yerçekimsiz ortamda çok küçük bir alanda sebze ve meyve yetiştirilme üzerine tarımsal çalışmalar da yapılmaya başlanmış. Bu çalışmanın çok fazla detayına ulaşamadım ama uzayda da olsa zirai ürün yetiştirme dendiğinde topraksız, yerçekimsiz ortamlarda dahi güneş ışığını bir yolla sentetik, gereken suyu da bir şekilde kimyasal yolla üretip muhakkak kullanmak durumundayız. 

 

Tarımsal meteroloji konuları elbette bu anlattıklarımla sınırlı kalmıyor. Bitkiler, hayvanlar,  topraklar, bitki ve hayvan zararlıları ve hastalıkları,  hidrolojik yapılar ve su kaynakları her biri ayrı ayrı tarımsal meteorolojinin konusu içinde yer alıyor. Bir de bu konulara ARGE yoluyla kaydedilen ilerlemeler de eklenindiğinde karşımıza muazzam bir bilim alanı çıkıyor. İlerleyen süreçteki yazılarımda bu konulara ayrı ayrı paragraflar açarak vaktim elverdiği ölçülerde sizlerle paylaşımlarımı devam ettirmeyi diliyorum.