Bir Zeytin Hasadına Daha Yaklaşırken, “Bıol Kids Prize”

Bir sonraki yıl değil birkaç saat sonramızı bile kestiremiyorken, çiftçi sadece toprağa olan bağını, ağaca olan saygısını, çoluğunu, çocuğunu, ümidini kaybetmemeli

Her yıl bir umut bir tek zeytin danesi için. Bir ağaç ki, ölümsüz! İşte o ağaçtır altında sürüleri otlanan, gölgesinde çiftçileri dinlendiren, kah hasadından elde edeceği geliri, kah evinde kullanacağı yağın asitliğini, nefasetini hayal eden. 

2015 yılı büyük bir hayal kırıklığı. Ege’nin büyük bir bölümü mahsul kaybı ümitlerini 2016 yılına sakladı. Ne de olsa: “ Çiftçinin ömrü bu yıl olmadı, seneye” ile geçermiş derler. Biz bekleriz. Daha uzun yıllar var önümüzde. 

Ama öyle mi hakikaten?

Önümüzde uzun yıllar mı var?

Bir gecede ülke olarak hepimiz farklı bir sabaha uyandık.

“Ya istedikleri olsaydı !” dedik.

Bir sonraki yıl değil birkaç saat sonramızı bile kestiremiyorken, çiftçi sadece toprağa olan bağını, ağaca olan saygısını, çoluğunu, çocuğunu, ümidini kaybetmemeli. Bizi yaşatan; bin yılar önce yaşamış bir medeniyete sahip çıkma sorumluluğumuz var. Hiçbir yere gitmiyoruz! MÖ. 5-6 yy’a dayanan 12 IONİA kentinden biri olan Klazomenai Antik Zeytinyağı İşliği’nin bize verdiği bilgilerle aldığımız kültür mirasına layık olmaya çalışarak, 5000-6000 yıl yaşındaki zeytin ağaçlarımızla birlikte, ölümsüzlüğe en güzel örnek Erkence’lerimiz, tabiatın sunduğu o en harika altın meyvesine ve suyuna insanlık olarak hepimizin ihtiyacımız var. Aynı İzmir’li Homeros bir gün Ege Kıyılarında gezerken yorulup bir zeytin ağacının gölgesine oturduğu o gün gibi: Homeros’u hemen tanıyan zeytin ağacı kulağına şöyle fısıldamış : “Herkese aitim ve kimseye ait değilim; sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra burada olacağım çünkü ben halkların kardeşiyim.” demiş.  

Bu fısıltı bize kimi zaman uzak kimi zaman yakından geliyor ama bakın İtalya’da zeytinyağı nasıl fısıldanıyor. 

20-21 Mart 2016 tarihinde Lecce-Puglia’da yapılan BIOL yarışmasını izleme şansım oldu. Dünyanın pek çok yerinden organik zeytinyağlarının değerlendirildiği profesyonel bir jüri tarafından önce ön elemeden, ardından kimyasal analiz ve en sonunda duyusal analiz sonucunda yapılan puanlandırmaya göre derecelendiren organik zeytinyağlar bir de çocuklardan oluşan bir jüriyle BIOL Kids Prize olarak ayrıca bir kategoride değerlendiriliyor. 

Burada önem verilen az önce bahsettiğim konuları tamamen içine alan bir yapılanma. 7 ayrı bölgede yaklaşık 11 yıldır 1300 çocuk Zeytinyağı Tadım Kursları ve atölyeleri ile eğitiliyor. Sonunda bu eğitimi alan çocuklardan oluşan bir jüri seçiliyor. 

Bu jüride yer alan 50 çocuk yetişkin 30 jüri ile birlikte aynı kriterlerde tadım yapıyorlar ve her gurubun değerlendirmesi sonucunda oluşan puana göre hesaplamalar yapılıp BIOL Kids Prize seçiliyor. Olağanüstü heyecanlı bir tecrübeyle, yaptıkları işe duydukları saygı ve ciddiyet hayranlık uyandıracak boyuttaydı. Zeytinin ve ülkesinin geleceğini düşünen vizyon sahibi politikalar yaratabilmek sivil inisiyatiflerin de elindedir. Bu kadar stratejik bir ürünün sadece yetişkinlerin dünyasında var olmaması gerektiğine inanan ve bu konuda geleceğe yönelik en önemli yatırımı yapan BIOL komitesi, sürdürülebilir zeytin tarımına katkı koyan en güzel örneklerden. 

Türkiye’de zeytin ziraati; global ısınma, darbe, RES ve daha nice tehditlere karşı dik durmalıdır. Biz asırlık zeytin ağaçlarını atalarımızdan ödünç aldık, çocuklarımıza miras bırakacağız. 

Bu sene ürünün Ege’de daha umut verici olduğunu söyleyebiliriz ancak yine de özellikle zeytinyağının Türkiye’de kişi başı tüketiminin 2 lt /yıl olduğu bilgisinden yola çıkarak 2016 için bu miktarı en azından 2 katına çıkarmayı hedefleyebiliriz. Bu kıymetli ürünün sağlık, yemek kültürü ile bağını hatırlayıp evimizde, Akdeniz diyetinin öncelikle kalp-damar sağlığı başta olmak üzere, sonra da her yörenin kendine has varyetelerinden oluşan Natürel Sızma Zeytinyağının gastronomi kültürüyle en güzel ve sıcak sohbetlerin başladığı yemek masasının baş tacı yapılması dileklerimle bereketli bir zeytin hasat sezonu diliyorum.