Yanıbaşımızdaki Tehlike

Demokrasi geldi her yer kana bulandı. Eski yönetimi arar hale geldiler ama eskiye dönüş maalesef yok.

Tartışmaya gerek yok. İşte Saddam sonrası Irak’ın hali. Demokrasi geldi her yer kana bulandı. Eski yönetimi arar hale geldiler ama eskiye dönüş maalesef yok. Bizim işimiz siyaset değil, onu yapanlara da hürmetimiz var o da başka bir kulvar ve her zaman da orada iki kere iki dört etmiyor. Etseydi adı siyaset olmazdı orası iki kere ikinin zaman zaman beş üç yedi veya bir edebildiği bir kulvar ve de öyle olmalı. Ama siyasetçi de bizden akıl sormalı ve biz de onlara bu işte iki kere iki dört ederin karşılığı şudur üç beş yedi veya bir ederse de ihtimaller şunlardır demeli ve son kararı onların vermesini sağlamalıyız. Dünyada bu işler böyle gidiyor ben yaptım oldu ile bir yere varılamıyor. İşte müdahale sonrası Irak’ın geldiği son nokta. Dedik ya siyasetçi değiliz ama siyasetin önümüze koyduğu tabloya bakarken de insan siyaseti meslek edenlere de iki çift laf etmeden geçemiyor. 

 

Bize ne deyip te geçemeyeceğimiz bu tablonun etkisi ne olur derseniz onu da yine bilimin desteği ile bulalım hesaplayalım ve sizlerle paylaşalım.  Günümüz teknolojisi ile dünyanın her neresinde olursa olsun oradaki hava kütlesinin yani yerden en üst atmosfere kadar havanın nereye gideceğini gün gün saat saat hesaplayabiliriz. Elbette kaynak NOAA Atmosferik Araştırma Merkezi süper bilgisayarları. Keşke İTÜ Avrasya süper bilgisayarı diyebilseydim ama her şeyde olduğu gibi yine kaynak yabancı. 

 

Neyse gelelim sadede. İşte size 15 Ağustos haftasında Irak’ta Musul güneyinde yanan rafineriden çıkan dumanların uydu görüntüsü. Tabi ki kaynak yine NASA. Keşke bizim Göktürk uydusu diyebilseydim ama kaynak yine yabancı.  Bilim dünyası artık her şeyi ama her şeyi toplumun hizmetine sunmak için de yarışıyor. Uydu teknolojisi bizi de aşmış gidiyor ama bilgiyi dağıtma yayma teknolojisi de ondan da ötede neredeyse. Ya bizde. Hadi bu işlerle ilgili bir siteye girin de bir görüntüye ulaşın alın işleyin bakalım da görelim. TUBİTAK Uzay var hocam derseniz yine girin siteye ve bakın bakalım haberlerin güncelliğine. (http://uzay.tubitak.gov.tr/) 2014 tarihindeki toplantılardan haberler. Zar zor uydu verilerine ulaştığınızda da karşınıza çıkan sadece Türkiye. Bu uydu dünya etrafında dolaşmıyor mu? Ben Patagonya’da uydu verileri ile araştırma yapamam mı? Geçtim uzağı bakın yanı başımızda yangın var orayla ile ilgili detaylı araştırma yapmak istiyorum olamaz mı?  Hayır, sen sadece Anadolu ile uğraşabilirsin başka yerlere karışamazsın deniliyor.  Benim ortaokuldaki matematik öğretmenin bize ileride çocuğunuzun odasına dünya haritası asın derdi, ne kadar doğru söylüyormuş. Siz de lütfen çocuğunuzun odasına dünya haritası asın, ufkunu genişletin, dar kalıplarda yetişmesin çocuğunuz. Günümüzde zaten dünya küçüldü artık her şey her yer ulaşılabilir izlenebilir oldu.  Yakında Ay’dan, Mars’tan canlı yayınları alırsak şaşmayın derim ama biz hala yetkililerden ülkemiz ile ilgili verileri alamıyoruz. Bırakın onları mesela meteoroloji örgütümüz var. Ellerinde de tüm yurdu kapsayan radar verileri var. Bir şehre çok etkili yağışın yaklaştığı ve o şehri ne zaman ekileceği de belli. Yahu kardeşim versene şu verileri TV’lere. Millet görsün ona göre malını canını kurtarsın. Yok, olmaz her yağmur bizde bir sürprizdir ama bu teknolojiyi geliştiren batıda bu veriler her daim yayınlanır. Topluma bilgi vermek esastır, o radarın parasının milletin vergisinden alındığının bilincindedirler çünkü. Bizde açın sayfayı bakın bakalım bir şey anlayabilecek misiniz? Görüntünün yanında saat var ve mesela son baktığım söyle der. 10:15:10Z ve en altta da “Radar görüntüleri UTC (GMT) zaman dilimine göre yayınlanmaktadır. Geçerli yerel saat uygulamamız şu anda, söz konusu zamandan 3 saat ileridedir. Örneğin 10:34 UTC, 13:34 TSİ'ye karşılık gelmektedir”  Hani veriyi yayınlasalar saate bakıp ne anlayacağınız da burada yazıyor. Anladınız değil mi? Bu kadar basit. Peki, o saatin yanındaki “Z” ne ola ki? Yabancılar saate “zaat” te demiyorlar, ben biliyorum bilmesine de acaba bu saati oraya koyan kurumun çalışanları biliyor mu merak ediyorum.

Gelelim 15 Ağustos 2016’ya. NASA uydu verisinden bölgemize yaklaştığınızda görülen durum. Irak’ta nedeni bizi ilgilendirmeyen bir petrol rafinerisi yangını. 8-9 Temmuz gecesi olanlar oldu ve rafineri yanmaya başladı. O gün bu gün devam eder durur ama 15 Ağustos günü rüzgâr her zamankinden daha ters yönde esti.

İşte o esinti ile petrol rafinerisinden çıkan dumanların ki bu dumanlar tam yanma olmayan petrol ürünleri ile dolu zehirli dumanların 16 ve 17 Ağustos günü takip ettiği güzergâh. Yerden 500 metre yükseklikte hesapladım bunları.

 

Hadi gelin de bize ne deyin bakalım. Ne mi yapar. Her nefeste özellikle güney sınırımıza yakın yerlerde yaşayan inanların solunum yollarına pek te hayırlı şeyler yapmayacağı açık. Bunlarla ilgili pek çok yayın mevcut. Daha kuzeye gidince seyrelme nedeni ile pek farkına varılmasa da her bir metreküp hava içerisinde var olduğu da kesin.

Peki, bunlar nasıl yere iner. Elbette yağmurla. Peki, o güne ait yağmur verisine ulaşılabilir mi? Elbette ve yine yabancı kaynaklardan.

 

Doğu Karadeniz’de ve de yüksek yaylarda o gün yağmur varmış Demek o günkü hava içerisindeki petrol dumanları ve türevleri biz fark etmesek te yere indi.  Peki, orada ne var derseniz cevabım el değmemiş yaylalarımız ormanlarımız çiçeklerimiz bir başka değiş ile en değerli bal üretimine katkı sağlayan alanlarımızın olduğudur. Demek çiçeklere petrol atıkları kondu ve arı da bunu peteklere taşıdı. Bunu normal bir tat alma ile belki fark edemeyiz ama büyük oranda ihraç edilen ballarımız belki de bu nedenle geri gönderilebilecek. Laboratuvarda aletlerimiz içerisinde milyarda bir bile yabancı madde olan nesneleri tanımlayabiliyor. Çaylar da ayrı bir konu ama onlara hiç girmeyelim.

Ne yapmalı? En basit yaklaşım ile yangını söndürmeli. Ama nasıl? İşte bu benim boyumu aşıyor. Bir ülkede istikrarsızlık olur ise oradaki herhangi bir olumsuzluğun bizi de etkileyebileceği gerçeği ortada. Demek ki, bunlara neden olacak olayları çok önceden görmek ona göre tedbir almak gerekiyor. Nasıl da benim değil siyasetçilerin sanatı. Ben bu yazıyı yazarken Suriye’ye zaten bilfiil girmişiz. Umarım bu herkes için hayırlı olur ve yanı başımızdaki ateş her anlamda söner.

Benim vazifem uyarmak.  Ben aman bize ne diyemeyeceğimiz bir durumu bilgilerinize sundum.