Yediğin İçtiğin Senin Olmasın, Gösteriş Ekonomisi ve Tarım

Konu : Tarım

Ürettiğimiz gıdaların üçte birinden fazlasını tüketmiyoruz. Bu, her yıl 1,3 milyar ton gıdanın çöpe gittiğini gösteriyor.

Ürettiğimiz gıdaların üçte birinden fazlasını tüketmiyoruz. Bu, her yıl 1,3 milyar ton gıdanın çöpe gittiğini gösteriyor. Dünya tarım alanlarının %30’u çöpe gidecek gıdalara ayrılmış durumda. 

Ulusal Kaynaklar Savunma Konseyi’ne göre Birleşik Devletler’de üretilen gıdaların %40’a yakını çöpe gitmektedir. Amerika’da 165 milyar dolar değerinde gıda çöpe giderken, bu çöplerin yok edilmesi için ise 750 milyon dolar harcanmaktadır. 

Neden bu boyutta gıda kayıpları ortaya çıkmakta? Gelişmekte olan ülkeler için bu sorunun cevabı yetersiz teknoloji, lojistik, ulaşım ve depolama imkanları ve hasat-son tüketici sürecindeki yetersiz altyapı olacaktır.

Gelişmiş ülkelerde ise bu sorunun cevabını, ihtiyaç fazlası satın alan tüketicilerin gıdaları çöpe atması ve perakendecilerin detaylı/müşkülpesent estetik standartlara uymadığını düşünerek ret ettiği gıdalar olarak yanıtlayabiliriz. Bu yanıtı verirken ister istemez Veblen ‘conspicuous consumption’ yani gösteriş amaçlı tüketim teorisine atıf yapmak ihtiyacı ortaya çıkıyor.

Veblen her sınıfın gösterişçi harcama yapmaktan geri kalmadığını belirtmiştir. Veblen, zenginlere ağırlıklı yüklenmesine rağmen; yalnızca zenginler değil diğer sınıflara da değinmiştir. Gösteriş amaçlı tüketim yapmak için ya lüks mallar tüketilecek ya da bol tüketim yapılacaktır. Bu durumda, fiyat ve kaynakların israf edilmesi söz konusudur. Gösteriş tüketiminde, fiyat, o malın sağladığı fayda ile kıyaslandığında çok daha fazla olabilmekte, malı miktarı da ihtiyaçtan fazla olabilmektedir.

Grace, D., ve Griffin D ise 2000’li yıllarda, gösteriş tüketimini tanımlarken, “bireyin sosyal görünümü geliştirmeyi sağlayan bir mekanizma olarak ürünlerin görünür şekilde tüketilmesi” şeklinde bir ifade kullanmışlardır. Bir tüketimin gösteriş olabilmesi için, bu ayrıcalıklı tüketimi diğerlerinin görmesi gerekmektedir. Artık bunu göstermek hem de daha hızlı ve etkin biçimde göstermek çok kolay. Bildiğiniz gibi, günümüzde, sosyal medya kullanımını oldukça yaygın. Türkiye’deki mobil kullanıcı sayısı 71 milyonken, sosyal medyaya mobilden bağlanan kullanıcı sayısı ise 42 milyon. Ülkemizde sosyal medyayı mobilden kullanan kişi sayısı ise son bir yıl içerisinde %17 oranında artmış durumda. Sosyal medya platformları arasında Facebook bu yıl da açık ara önde. İkinci ve üçüncü sırada ise Messenger ve Whatsapp uygulamaları var. Artık yediğin-içtiğin senin olsun özlü sözü raflara kalktı. Sosyal medyada, özellikle de facebook da yediğimizi-içtiğimizi paylaşmak pek bir revaçta. Tüketeceğimizden daha fazla çeşit ve miktarda gıda olan sofraları donatmak, kinoa, chia, goji berryi yaban mersini gibi popüler besinlerle yapılmış yemekleri, salataları tüketmek, bu tarifleri paylaşmak çok moda. Ülkemizin zengin yerel ürün çeşitliliğini bir kenara bırakarak, popüler gıdalara ve yüksek fiyatlı ithal ürünlere değerinden fazla anlam yükleyerek, sosyal statü, bireysel imaj kaygısı ile sosyal prestij kazanmak ve diğerlerini etkilemek için diğer bir ifade ile gösteriş tüketimi amacıyla şekilleniyor tüketim eğilimi. Çocuklarımız okula elma, kuru incir, pestil, ceviz, havuç, salatalık,  götürmekten kaçınıyor, arkadaşlarının önünde ambalajlı, albenili, renkli gıdalar çıkarmak istiyorlar çantalarından.

Elbette, sosyal bir varlık olan insan sadece temel ihtiyaçları karşılamak için tüketmemektedir. Toplum içindeki yerini, konumunu belirlemek,  gösteriş ve diğer sosyal amaçlar için tüketmektedirler. Tüketim, insanların sadece fizyolojik ihtiyaçlarını değil psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.

Ancak, gösteriş tüketimi amaçlı bol bol tüketmek, yüksek fiyatlı veya lüks markalı ürünlerin tüketmenin yarattığı israfın engellenmesi şart.

Aslında, gösteriş tüketimine, sadece, bol bol tüketmek, yüksek fiyatlı veya lüks markalı ürünlerin tüketilmesi çerçevesinden bakmamak gerekir.  Örneğin, doğa ve çevre korumaya olan önemin arttığı günümüzden insanların/şirketlerin çevre dostu ürünleri kullanarak ve hatta bunlara daha fazla bedel ödeyerek doğa ve çevre koruması açısından duyarlı olduklarını belirtmek ve bu anlamda itibar kazanma eğiliminde oldukları görülmektedir. 

Konu tarım ve gıda ürünleri açısından ele alındığında, tüketicilerin, gösteriş tüketimi güdüsünün yaklaşımını iyi analiz etmek, sağlıklı beslenme, çevre koruma, doğaya saygı konularının popülerliğini beslemek, yerel/yöresel ürünleri, organik, iyi tarım ürünleri tüketmenin önemi ve prestijini artırmaya yönelik yaklaşımları değerlendirmek gündemimizde olmalıdır.

Fransa’da peynir cirosunun %25’ini coğrafi işaretli peynirler oluşturuyor. Coğrafi işaretli peynirlerin ortalama satış fiyatı 14,31 Kg/€, diğer peynirlerin ortalama satış fiyatı 8,68 Kg/€. Fiyat farkı %65.

Yaklaşık 10.000 bitki türü yetişen, bu bitki türlerinin yaklaşık 3.000'i ise bize endemik olan bir ülkedeyiz ve hazırda 200 den fazla Coğrafi işaretimiz ve 400’e yakın başvurumuz ve 2500 adet Coğrafi İşaretli ürün potansiyelimiz olduğunu düşündüğümüzde, tüketim politikası olarak yerel/yöresel ürün tüketmenin ve hatta daha yüksek fiyat ödemeye razı olarak Coğrafi işaretli ürün tüketmenin duyarlılığını anlatmak ve bu ürünlerin itibarını yükseltilmesi haklı ünlerinin değerinin verilmesi hedeflenmelidir.

Bu nasıl olacak derseniz? Bu, bir başka yazımızın konusu olacak…