Beyaz Et Ne Kadar Beyaz?

Yazar : M. Ufuk PEKER

Broyler yetiştiriciliğinden geçinenler ‘Broyler yetiştiriciliği’ üzerine yazılan yazılara sert tepki gösteriyorlar.

Daha başlıktan hedefe oturtulacağıma eminim. Broyler yetiştiriciliğinden geçinenler ‘Broyler yetiştiriciliği’ üzerine yazılan yazılara sert tepki gösteriyorlar. Haksız sayılmayacak tarafları var. Sektöre yapılan eleştirilerin çoğu kulaktan duyma, bilgiden çok ön yargılara dayanan, abartılı eleştiriler. Ancak eleştiriler şirazesinden çıktı diye, beyaz et sektörünü mazlum ve masum saymamız mı gerekiyor... Yanlışları eksiklikleri görmeyelim mi?

Dar gelirli bir kamu çalışanı olarak konvansiyonel broyler yetiştiriciliği ile üretilen beyaz eti kullanıyorum. Mevcut koşullar ve mevzuat organik beyaz etin fiyatını olumsuz etkiliyor. Ortalama gelirin üstünde bir gelire sahipseniz sertifikalı organik beyaz et ve yumurtayı tercih etmelisiniz derim. Ancak organik hayvansal üretimin maliyetlerinin oldukça yüksek olması özellikle beyaz ette yüksek bir fiyat farkının oluşmasına neden oluyor.

Tarihte insan nüfus artış hızı genelde teknolojik gelişmelerle paralel olarak artar. Özellikle de tarımsal üretimin başlaması nüfus artışı için uygun zemin oluşturur. Tarımsal üretim başta gıda ve giyim olmak üzere pek çok ihtiyacın karşılanmasının ötesinde, ürün fazlasının elde edilmesini sağladı. Fazla üretim saklama, işleme, ticaret ve zenginleşme demektir. Tüm bunlar uzun bir süre nüfus artışını teşvik edecek ekonomik, toplumsal bir dizi gelişmeyi tetiklemiş, Akdeniz’in doğusundan Kuzey Afrika ve Güney Avrupa’ya, İran üzerinden Hindistan ve Çin’e doğru yayılmasını sağlamıştır.

Tarım alanındaki gelişmeler, açlık, iklim koşulları ve güvenlik sorunlarını belli oranda çözer. Öte yandan kalabalıklaşan şehirlerde toplumsal örgütlenme, rekabet, altyapı sorunları giderek artmaya başladı. Ticaret ve göçle gelen salgın hastalıklar için ortam oldukça uygundu. Giderek kurumsallaşan kent idareleri tarımı kentin dışına atmaya başlar 

İnsan nüfusu Sanayi Devrimi adını verdiğimiz ticaretin teknoloji yarışına dönüştüğü insan nüfusu artmak için olağanüstü uygun bir döneme girdi. Giderek artan üretin ve tüketim çılgınlığı sayesinde doğal seleksiyon ve açlık baskısından kurtulan insan için üreme ve çocuğuna sahip çıkma baskın unsur haline geldi. 

İnsan nüfusunda ortaya çıkan hızlı artış beslenme sorunlarının ortaya çıkmasına mı neden oldu. Yoksa ‘kaynakların kötü ve yanlış kullanılması’ (açık ifadeyle; güçlü olanın her ‘ŞEY’i isteyen aç gözlülüğü) nedeniyle az gelişmiş ülkelerde açlık ve yoksulluk dayanılmaz boyutlara mı ulaştı? O ayrı bir tartışma konusu... İnsanın doğayı egemenliği altına aldığına dair inancı, özellikle kaderi kendisine bağlı canlılar için kötü haber demekti. 

Yazının devamı