Sular, Seller Gibi Aktı

Modernleşmek demek illa modern görünmek adına yapılan beton değişimler demek değil.

Şimdi moda ne dersem? Cevap ne modası olacak. Öyle ya bin bir çeşit moda var. Geçmişte tiril tiril tabiri vardı. Gençlerin unuttuğu bir şey. Belki de farkında bile değillerdir. Tiril tiril ne demek? Geçmişte kot pantolon alırken arkasındaki markanın bile kalitesine bakılırdı. Dikişler tam mı, düzgün mü? Pantolon evirilir çevrilir bir defosu var mı diye de ekstra kontrol edilir idi. Sonra taşlama modası çıktı. Silikozis hastalığına neden ama moda ya varsın olsun. Demek ki o işi yapanlar ara sıra işi ileriye götürdü ve koyu mavi pantolonun rengi açılacağına bu sefer astarı ortaya çıktı. Eh üzerindeki koruyucu tabaka ortadan kalkınca da al sana yırtık pantolon. Belki de üretici acaba bu elde kalan malı ne yapsak diye pazara sürdü ve gençlik bu işi kaptı götürdü. Şimdi artık yırtık pantolon moda. Orası burası yırtıktan da öte pantolonlar, yamalı kazaklar. Geçmişte giymeye utanılan şeyler moda. En son alınan pantolonun arka cebi yırtılmış, hani anam babam o bildik yırtık. Cebime bir şey koyayım darken sokağa bırakmak gibi bir şey. 

 

Giyimin kuşamın modası var da zamanın yok mu? Beklenmedik bir şey mi var. Hemen damga hazır. Küresel ısınma. Yağsa da ısınma, yamasa da. Kışı ılıman geçirdik, küresel ısınma. Yaz yağışlı geçer, küresel ısınma. Ankara’yı sel alır küresel ısınma, bu işle ilgili kurumlar açıklama yapar demeyeyim oraya girersek bambaşka bir hilkat garibesi karşımıza çıkıyor.

 

Girsek de girmesek de dikkat ettiyseniz artık ani sağanak yağışlar hep seller taşkınlar ile anılır olmaya başladı. İstanbul, Ankara, Gaziantep ve adı aklıma gelmeyen daha nice yerler… Gelin Ankara’yı ele alalım. Alt geçitlerde kanalizasyon veya yağmur suyu toplama eksikliklerinden bahsetmeyeceğim. Bu her yerde olan bir hadise. Çaresi basit. Yağış yokken o mazgalları temiz tutmazsanız yağışta elinde demir tahta çubuk mazgal deliği arayan sonra da temizlemeye kalkan pek çok fedakâr çalışan görürsünüz. 

 

Ben sizi Ankara Mamak’ta yaşanan bir sel olayına götüreceğim.

 

5 Mayıs 2018, kısa ama şiddetli yağan bir yağış sonrası bildik memleket manzaraları. Sel suyunda yüzen arabalar, önünüzden resmi geçit yaparak geçen çöp konteynerleri, duraklarda insanlar, hatta arabanın üzerinde tutunmaya çalışan insanlar. 

 

Bilmenize gerek yok, uydu resmi Ankara, Mamak’tan. Sel felaketi yaşanan caddeye karşıdan bakıyoruz.

Bir vadi ve ortasından bir cadde geçmekte, arkası sağı solu tepelik. Eh bir aşırı yağış olunca ne olur demenin anlamı yok. Sular bu topoğrafyada o en ortadaki caddeye her yönden gelir ve seller gibi akar. 

 

Şimdi gelin Google’un bize sunduğu bir opsiyonu kullanalım ve o beyaz çizgiler boyunca sel olayının olduğu yerdeki yüksekliklere bir bakalım.

 

Sel olayı yaşanan bölgedeki sağdaki soldaki arkadaki tepelerin yüksekliği 1000 metre sel sularının aktığı yer 950 metreden başlıyor 932 metreye kadar iniyor. Burada sel olmasın da ne olsun değil mi? Su, yer çekimi kanununa boyun eğmiş vaziyette akıyor sağdan soldan yukarıdan gelenle birleşiyor, eh bir de tepeden yağıyor, al sana sel.

 

İyi de neden? Neden geçmişte olmuyordu da şimdi oluyor değil mi? 

 

Moda cevap hazır, küresel ısınma? 

 

Yok inanın suçlu o değil.

 

Zaten, soru, cevabını da içinde taşıyor?  Neden geçmişte olmuyordu da…Geçmişte. Geçmişteki Mamak neydi şimdiki ne ona bakmak lazım. Şimdiki Mamak üzerinde beyaz izler olan uydu görüntüsünden de görüleceği gibi, damlar ve de yollar ile kaplı Mamak. Eh belediye de iyi çalışmış her yer kaymak asfalt. Binaların etrafı da otopark, ya beton ya da asfalt. Şehirleşme tam puan.

 

Geçmişte neydi bak şimdi ne güzel oldu demek için geçmişe de bakmak lazım. Google Earth sağ olsun bu olanağı da bizlere sunmakta.

İşte Mamak 2002. Tek katlı evler. Bahçeler. Belirli sayıda asfalt. Tamam damlar var ama bakın her evin etrafında yeşil alan var. Ara sokaklar yok gibi. Buradan görünmüyor ama belki de sokaklar Arnavut kaldırımı dediğimiz taşlı yapılardan oluşuyor.

 

Eskiden ortam kaydırıcı değil emici idi. Şimdi modernleştik; evler, apartmanlar, asfalt yollar ve ortam kaydırıcı. Bu kadar basit. Yükseklik görüntüsü de bunu teyit eder. Burada eskiden bir dere vardı der. Yani onun da bir kıyı kenar çizgisi vardı ama o dere şimdi mazide kaldı desek de sel olayı kalmadığını gösteriyor.

 

Kıyı kenar çizgisi sadece deniz kıyısında değildir. Derenin de nehrin de gölün de kıyı kenar çizgisi vardır ve bu çizgi ihlal edilir ise er veya geç ama mutlaka doğa bizi cezalandırır.

 

Bu çizgiler içine yapılan yerleşimler ve de emici sistemden kaydırıcı sisteme geçen her yerde bu senaryoyu tekrarlayabilirsiniz. Yer fark etmez önemli olan zihniyet, anlayış.

 

Modernleşmek demek illa modern görünmek adına yapılan beton değişimler demek değil. İşte faturası. Oldu da bitti de değil. Her aşırı yağış sonrası bu sel olayı tekrarlayacaktır. Doğa tekrar doğallığına, yani emici sisteme geri dönene kadar, o sel bu sel ile kaydırıcı sistem aşındırılacak ve her şey yeniden emici sisteme dönecektir. Ama 100 senede ama 1000 senede, ama mutlaka. 

 

Eski Roma, Mısır İmparatorluğu zamanında yapılan yapıları düşünün. 

 

Doğa her şeyi geri alıyor, er veya geç ama mutlaka.

 

Recent floods have been associated with global warming with the fashion statement. What we were experienced at Mamak/Ankara is a good example of urbanization that inevitably increases in accordance with the population, this growth expands the impervious surface. Thus any settlements that falls within the boundaries of edge lines of rivers or creeks will eventually be affected by potential floods.Thus the natural boundaries of even the creeks must be well respected as to avoid such events. 

Görseller:

Yazara aittir.