Christian Rosenkreuz ve Kimyasal Düğün

Yazar : Berk YÜKSEL
Konu : Felsefe

Christian Rosenkreuz Gül–Haç Cemiyeti’nin sembolik olarak kurucusu olduğu söylenen, gerçekten yaşayıp yaşamadığı bilinemeyen mitsel bir kişiliktir.

"Işık, Yaşam ve Aşk" hiç bir zaman kaybolmazlar”. (Gül Haç ritüeli)

 

Christian Rosenkreuz Gül–Haç Cemiyeti’nin sembolik olarak kurucusu olduğu söylenen, gerçekten yaşayıp yaşamadığı bilinemeyen mitsel bir kişiliktir. Bu gizemli topluluktan doğan önemli yapıtların bazıları şunlardır: "Fama Fraternitatis", "Confessio Fraternitatis", ve "Christian Rosenkreuz'ün Kimyasal Evliliği”. Bu eserlerde Hermetik felsefe ve uygulamaları da mevcuttur. 

 

“1616 yılında Johann Valentin Andreä’nin yazarı olarak doğrudan kendi adı altında olmak üzere piyasaya çıkardığı üçüncü kitap, Christian Rosenkreutz’un Kimyasal Düğünü adını taşır. Bu yapıtta, sahiden yaşamış olup olmadığı bilinmeyen Rosenkreutz’un dünya görüşü ve felsefesini, birbiri ardınca yedi gün içinde geçen bir dizi olaylar biçiminde, bu serüveni yaşamış olan kişinin ağzından anlatmıştır. Çok daha sonra bir otobiyografi kaleme almış olan Andreä, bu kitabı 19 yaşındayken yazmış olduğundan söz etmiştir.” “Sosyal yaşamda reformlar gerektiğini düşünen Andrea, Lutherci Alman Filozof ve Teologdur.”

 

"Christian Rosenkreutz'un Kimyasal Düğünü" adındaki kitap Strasbourg'ta ortaya çıkar. Alegorik ayrıntılarla dolu olan öykü, aynı zamanda kozmolojik, simyacı, astrolojik, büyüsel ve şövalyelikle ilgili simgeler ile süslüdür."  "Öykünün başlangıcında Rosenkreutz bir kutlama törenine hazırlanmaktadır. Ancak, kutlamaya katılana kadar birçok sınav, deneme ve garip aydınlanma törenlerinden geçmesi gerekir. Tinsel gelişimi simgeleyen bu zorlu sınavların tümünü başarır. Sonunda hedefine ulaşır ve onur konuğu olarak kutlamaya katılır. Böylece "Altın Taş Şövalye Tarikatı"nın üyesi olur. "Altın Taş" simgesi, simyada asal maddelerin altın ve gümüşe dönüştürülmesini sağlayan "Filozof Taşı"na açık bir göndermedir. Eser, "Altın Taş"a ulaşan Rosenkreutz'un asıl amacının tinsel bir değişime ulaşmak olduğunu etraflıca anlatır." 

 

Kimyasal Düğün’deki düğün teması, Jung’a göre bireyleşme sürecinin evrelerini betimlemek için uygundur. Kral ve kraliçenin evlenmesi, varlığın iki kutbunun, Animus ile Anima’nın birleşmesi ve böylece kendinin keşfine giden yolun açılmasını simgeler. Jung’a göre bilinçdışı bilinci bütünler ve bir erkeğin bilinçdışında bütünleyici bir dişi öğeyi, bir kadının bilinçdışı ise bir erkek öğeyi barındırır. Jung terminolojisinde dişi olan Anima, erkek olan Animus’tur. Düğünün yapıldığı dağ simgesi gökle yerin karşılaşma noktası olarak, Tanrısal açıklamaların yeridir. Dağa tırmanmak, saltık varlığa doğru yükselmek ve kendini aramak için yollara düşmek anlamını içerir. Meşhur kahramanın sonsuz yolculuğunun aşamalarıdır. Christian Rosenkreutz’un Kimyasal Düğünü inisiyatik bir anlatı, tinin düğününe doğru yol alan varlığın kendini arayışının öyküsüdür. Bu yolculuk, yolcunun inisiyasyonu, gerekli bilgileri edinmesi ve bu yeni bilgilerle yaşadığı değişim ve dönüşüm sürecini içermektedir. 

 

Bu alegorik öyküde bir bütün olarak “bireyin kendi iç evrenine özgü bir dönüşüm oluşturması süreci” anlatılmak istendiği söylenebilinir. Christian Rosenkreuz’un yedi gün süren serüveni yani öyküdeki her bir gün, yedi aşamalı bir inisyasyonun karşılığıdır. “Söz konusu düğün, görünüşte bir kral ile kraliçenin evlenme törenidir ama bu olay aslında “can” ile “ruh” kavramlarının birleşimini ifade eder. Alşimistlerin benimseyişi uyarınca biri kükürt, diğeri cıvadır; bu iki öğenin birleşiminden “tuz” oluşur.” 


“Johann Valentin Andreä bu öyküyü “En yüce bilgelik hiçbir şey bilmemektir.” sözüyle bitirmiş ve 1459 diye de bir tarih atmıştır. En önemli nokta, bu kimyasal düğünün aslında kişinin kendi düğünü oluşudur. Burada ortaya konulan felsefe, Hermetizm ve Kabala’dan da önemli alıntılar içermektedir. Aslında buna doğrudan “Paracelsus’un Felsefesi” demek çok daha doğru olacaktır.” Paracelsus’a göre gerçek simya varlığın içyapısı ile ilgilidir. İnsan, âlem denen bütünün yeryüzündeki yansımasıdır. Onun mezar taşında: “Ölümle hayatı takas etti” yazar. “Paracelsus, İsviçreli doktor ve kimyagerdir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir.”

 

“Christian Rosenkreuz ile ilgili anlatılar bir biyografi değildir, inisiyatik anlatılardır. Onun Doğu’daki gezileri ve İspanya’ya geçişi, ezoterik düşüncenin Doğu’dan Batı’ya aktarılmasını simgelemektedir. Christian Rosenkreutz’un yaşamının tüm önemli olayları Avrupa tarihinin önemli günlerine denk düşmektedir. Mezar odasının bulunması motifi, ezoterik gelenekte sıkça rastlanan bir alegoridir. Mezar taşında v.i.t.r.i.o.l. ibaresine rastlanır. Manifestolar da tinsel bir deneyimin anlatısı olarak da ele alınabilirler.”

 

Rene Guenon’a göre: “İnisiyasyon, kaynağı insanüstü olan bir tinsel etkileşimin aktarılmasıdır”. İnisiyeler tinsel düğünlerini inisiyasyon ile yaşarlar aynen kimyasal düğünde olduğu gibi. Tüm ezoterik öğretilerde yer alan mezar bulunma öyküleri insanın kendi ruhu ile kendi yetkin doğası ile buluşmasını simgeler. İnisiye bilgelik yolunun yolcusudur. Bu simgesel öğeler, kendini tanıyan kişinin, kendi derinliklerine inerek Tanrı ve evrenin gizlerini de öğreneceği görüşünü dile getirmektedir.

 

Rosenkreutz’un hikâyelerinde Rönesans’ın değerleri olan düşünme ve hayal etme özgürlüğü, entelektüel cesaret, gizemcilik, Prometheus benzeri adanmışlık özendirilir. Kör biatin yerini sorgulama ve hür düşünce almıştır. Çoğu gizem okulu inisiyesi gibi “evrensel gerçek bilgelik” hedeflemektedir.

 

Ezoterik-inisiyatik zincir yüzyılları aşarak günümüze gelir. Geçmişten gelen bu birikim, kuşaklar arası aktarılan bir gelenek, üstatlardan inisiyelere devredilen bilgelik zinciridir. Öncesizlikten sonrasızlığa süren felsefedir. Ezoterizm yolunun yolcusu yaşadıkları ile yetinmeyen, sürekli gerçeği arayan yaratıcı bir filozoftur. O kendini keşfeden insandır. Ruhun tek isteği, basit temel yaşam gereksinmeleri ile zamanını harcayan avamdan farklı olarak insanlık için bir farklılık yaratabilmektir.

 

“Anlatıda C. Rosenkreuz'in 622’de Basra’da gelişen, Saflık Kardeşlerinden ("İhvan-üs-Safâ") sırlarını aldığı düşünmek akla yatkın gelmektedir. Bu cemiyet bağnaz olmadan dogmaları yorumlamaya ve ciddi bir şekilde bilimsel araştırmaya adanmıştır.” Bâtıni topluluklar, zahire bakıp özü görmeye çalışırlar. Üç büyük dinin batın yönünü inceleyen Kabalacılar, Gnostikler ve Tasavvuf Erbapları özde birbirine çok yakındırlar. Unutulmaması gereken şudur; denildiği gibi ezoterizmden, yani içten kopmuş dış kesiktir; dışı olmayan iç de hiçbir şey yapamaz. Bu denge çok önemlidir. 

 

Bu tip ezoterik öğretilerin kaynağını, kökenini avamın kendine yakın gördüğü inanç yapısına adres göstermesi geneldir. Tebliğci elindeki tüm verileri bunu kanıtlamak için ortaya serer ve ona göre tüm bu öğretiler kendini ait hissettiği öğretiden çıkmadır. Bu avam yaklaşımı yerine ezoterik-inisiyatik yolun yolcusu her ezoterik öğretiyi geleneğin uzun zincirinde birer sağlam halka olarak görür. Hepsini kucaklar. Karşılaştırma ile gereksiz üstünlük peşinde koşmaz. Keskin, sivri cümleler kurmaz. 

 

Kadim gizem okullarının öğretilerine göre, insan zihni boş bir sayfa değildir, silinmiş bir sayfadır ve derinlerde gizli bir tohum gibidir, filizlenmesi için uygun koşullar gereklidir. Amaç sadece içsel insanı geliştirmek ile yetinmek değil, toplumu gelişime doğru ilerletmek için çalışmaktır. Bilgiye olan merak büyük önem taşımaktadır.

 

Kadim ezoterik bilginin nihai hedefi, kişinin kendi Tanrısal bireyselliğine kavuşarak Tanrı ile birleşmesi ya da zaten bir olduğunu anlaması, bir diğer deyişle özne ve nesne arasındaki uzaklığın geçici bir süre için de olsa ortadan kalkarak Tanrı varlığının deneyimlenmesidir. Tanrısal özünün gerçekliğine uyanmış, ruhen, fikren, aklen özgür bir insan asla şekilci bir kalıba sokulamaz. O, bu daracık, sığ kaba sığmaz, taşar. Bu yüzden, içyüze, hakikat boyutuna değer veren insanlar, dış yüz yani seremonilere bağlı şekilci insanlardan her zaman, her devirde çok daha az sayıdadırlar. Akıl, inanç, bilgi ve ilim sahibi olanlar her bakımdan araştırıcı, irdeleyici, derin düşünce sahibi olmalıdırlar. Erdem şekilcilik ve giyim şeklinde değil, vicdan olarak kalplerde saklıdır. 

 

Kimyasal düğünde ruhun hac yolculuğu betimlenir. Araştırmacılarca Rosenkreuz, gerçek bir kişi olarak değil, simgesel bir kişi olarak kabul edilmiştir. Onun öyküsü örgütün efsanevi kökenini açıklamaktadır. Bu kahramanın yolculuğudur. Tarotta yer alan abdalın, Gılgamış’ın, tüm kahramanların, ışık taşıyıcıların sembolik aydınlanma yolculuklarıdır. Yaşarken değişme ve yenilenmedir. 

 

Tüm ezoterik-inisiyatik yapılanmalarda temel amaç “İyi adamı daha iyi yapmaktır.” Yola koyulanlar için öğrenme anımsamadır ve geldikleri noktaya dönüştür. Tinsel şövalyelik; bir zihin, ideal ve ruh birliği, bir düşünce ortaklığıdır. Onu arayan kişi, kendi içsel yolculuğuna ve özgün arayış serüvenine çıkacaktır. İnisiyatik yolda, tek başına, öz disiplinle izlenerek yetkinleşilir. Bilgelik ise kuramlarda değil, uygulamadadır.

 

Rozikrusyenler eskiden beri şöyle söylerler: “İnsanlığın girmekte olduğu kova burcu çağı, bilginin egemenliğini görecektir”.

 

Kaynakça:

 

“Gül Haç Evren Kavramı”, Max Heindel 

“Gül-Haç”, Ömer Tecimer

“Christian Rosenkreutz ve Gül-Haç Örgütünün Gizemleri” Thamos 

“Encyclopedia Britannica”

“Tüm çağların gizli öğretileri”, Manly P. Hall

“Gül-Haç Ezoterik Sistemi”, Berk Yüksel

“Gül-Haç Örgütünün İslami Menşei”,  Emile Dantinne

http://www.hermetics.org/rosecroix.html

“Gül – Haçlılar”, Thamos; http://www.hermetics.org/gulhac.html 

“Archetypes and the collective unconscious”, C.G.Jung

“Büyünün, Cadılığın ve Ökültizmin Tarihi”, W.B.Crow

Wikipedia İnternet Sözlüğü

“Fama Fraternitatis (Kardeşliğin İlanı), Gül–Haç Kardeşliğinin Ortaya Çıkışı” (Tercüme eden: Sabri Çağrı Sezgin)

“The Rosicrucians, Their Rites and Mysteries”, Hargrave Jennings