BAL

Bal binlerce yıldır insanların değer verdiği ve ilaç olarak da kullanıldığı bir besin maddesidir. Bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarların veya bitkilerin canlı kısımlarıyla bazı eşkanatlı böceklerin salgıladığı tatlı maddelerin bal arıları tarafından toplanması, vücutlarında bileşimlerinin değiştirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlaşması sonucunda meydana gelen koyu kıvamlı tatlı bir üründür.

Bal, folklorik tıpta çok fazla kullanılmış, ilaç olarak kullanımı yüzyıllar öncesinden kayıtlara girerek, yazılı hale getirilmiştir. Hemen her medeniyette balın yararları ile ilgili kaynaklara rastlamak mümkündür.

Bal, beden gücü ile çalışanların, sporcuların, çocukların, yaşlıların ve nekahet dönemindeki hastaların beslenmesinde önemli bir yere sahiptir.

Kolay sindirilebilir olup, vücutta besin maddelerinin emilmesini kolaylaştırmada, 

Kalp, böbrek, karaciğer salgı bezleri, mide ve bağırsak hastalıkları diyetlerinde,

Kalp spazmı ve enfarktüs hastalarına karşı koruyucu olarak, tansiyonu dengeleyici olarak, 

Karaciğerin glikojenin depo edemediği yetersizlik hallerinde, 

Mide ülseri ve bağırsaktaki yaraları tedavisinde,

Gebelikte, çocuk sağlığında, damar kireçlenmesi, astım, sinüzit, tansiyon rahatsızlıkları, sarılık, bağırsakların düzensiz çalışması, radyasyona bağlı rahatsızlıklar ve zehirlenmelere karşı, 

Yara ve yanık tedavisinde yaralı bölgeyi nemli, aynı “zamanda bakteri ve oksijenden uzak tutmak için, deri iltihaplanmalarında,

Mikrobik kornea ülseri ve göz kapağı enfeksiyonlarının tedavisinde, 

Geriatri’de; kozmetik kremlerde, 

Bağırsak bozuklukları, gaz, hazımsızlık, yaz ishalleri, bağırsak veremine karşı, kullanılmaktadır. 

Farklı nektar kaynaklarından elde edilen balların da değişik hastalıklara iyi geldiği belirtilmektedir.

Çam balı gastro-intestinal sistem üzerinde olumlu etki yaparken, kekik balı solunum sistemi hastalıklarında (özellikle astım ve bronşit) rahatlatıcı etki göstermektedir. Kestane balı tansiyonu dengelemekte, narenciye balı sedatif etki yapmaktadır.

 

Yeri gelmişken, balın kamuoyunda çok fazla tartışılan bir özelliği olan “kiristalleşme veya şekerlenme” olayını da irdelemekte yarar vardır. Balın kristalleşmesi doğal bir olaydır ve balın glikoz oranı bakımından doymuş hale gelmesi sonucu, glikoz moleküllerinin fiziksel olarak şekil değiştirmesi olarak tanımlanır. Bu durum bazen, bala şeker şurubu katılmış olduğu şeklinde yorumlanır. Durum gerçeğin tam aksidir. Zira şeker şurubu ilave edilmiş ballar çok uzun süre kristalleşmezken, saf ve doğal ballar, özellikle kış aylarında ve soğukta (14ºC civarı) muhafaza edildiği takdirde birkaç ay gibi kısa bir sürede kristalleşebilmektedir. Bu, balın tüketilmesine engel değildir. Bal, kristalleşmiş haliyle de tüketilebileceği gibi, benmari usulü (45°C'yi geçmeyen sıcaklıkta su dolu bir kabın içinde, suyla doğrudan temas ettirmeden) ısıtma işlemiyle kristaller çözdürülerek de tüketilebilir. Çiçek ballarında kristalizasyon veya şekerlenme, çam ballarından daha fazla görülür. Çiçek ballarının, salgı ballarına göre daha fazla glikoz içermesi, balın yapısında nektar kaynağına göre değişen polen bulunması kristalizasyonu hızlandırmaktadır.