GIDA İSRAFI

Yokluğu düşündüğümüz, sahurlarımızı ve iftarlarımızı yaptığımız, açlığımız ve tokluğumuzu paylaştığımız bir Ramazan ayını daha arkamızda bıraktık.

Yokluğu düşündüğümüz, sahurlarımızı ve iftarlarımızı yaptığımız, açlığımız ve tokluğumuzu paylaştığımız bir Ramazan ayını daha arkamızda bıraktık.
 
Dünya’da, bugünkü tarımsal sistemin ve tüketim kültürünün sonucu olarak her 5 kişiden biri yetersiz beslenir ve her 7 kişiden biri açlık sınırının altında kalırken, her 3 kişiden biri ise obezite (aşırı kilo) ile mücadele etmektedir.
 
FAO'nun Gıda Güvenliği ve Beslenme Yüksek Seviye Uzmanlar Paneli (HLPE)'nin Haziran ayında yayınladığı rapora göre (Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Bağlamında Gıda Kayıpları ve Atıkları Raporu)[1] Dünya’da her yıl 1,3 milyar ton gıda, yani her 3 yiyecekten 1’i çöpe gidiyor. Bu miktarın Dünya’da açlık çeken 842 milyon insanı ve açları 4 kez doyurabileceğini; diğer bir ifadeyle, gelişmiş ülkelerin israf ettikleri yiyecek miktarının Sahra Altı Afrika’daki açlığı giderecek miktarda olduğunu düşününce, yeni bir tarımsal büyüme modeli geliştirmek ve politikalar gerçekleştirmek gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ancak bu sorun, siyasi iradelerin tek başına çözebileceği bir konu değil.
 
 İsraf edilen bu gıdaların bazısı üretim (kayıp), bazıları ise tüketim (atık) aşamasında gerçekleşiyor. Toplam kayıp ve atık miktarı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin coğrafi konumlarına göre değişmekle birlikte, yaklaşık olarak aynı derecede tarımsal ürün ziyan ediliyor. Avrupa ve Kuzey Amerika'da bu kayıp ve atıklar tüketim ve dağıtım aşamasında gerçekleşirken (kişi başına 280-300 kg/yıl); gelişmekte olan ülkelerde, örneğin Latin Amerika, Sahra Altı Afrika ve Güney/Güneydoğu Asya'da ise hasat ve hasat sonrası aşamada gerçekleşiyor (kişi başına 120-170 kg/yıl).
 
Diğer bir bakış açısıyla, harcanan aslında sadece gıda değil. Tarımsal ürünleri elde etmek için kullandığımız tüm materyalleri (toprak, su, enerji, gübre, is gücü vs.) idaresizlik kaynağı olarak düşürsek, israf edilenin sadece yiyecek olmadığı ortaya çıkacaktır. Doğadaki en temel yaşam kaynağı “su”yu ele alırsak: 1 kilo peynir için 5 bin litre, 1 kilo kırmızı dana eti için 15 bin litre, 1 kilo ekmek için 1600 litre su gerekmektedir.
 
Türkiye’de işlevsel bir Gıda Bankası’nın kurulması
 
AB, Ortak Tarım Politikası çerçevesinde Gıda Bankalarına her yıl 500 milyon avroluk ödeme yapmaktadır[3]. Bu bankalar, son kullanma tarihi bitmek üzere olan ürünleri, büyük perakendeciler başta olmak üzere, süpermarketlerden alıp, ihtiyaç sahiplerine dağıtmaktadır. Yaklaşık 10 sene önce benzer bir örgüt kurulmuş olmasına rağmen[4], yeterli işlevselliğe ve güce sahip değildir. Bu doğrultuda, Türkiye’de de bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan, çift zamanlı etiketlendirme:  ürünün “rafa son konulma tarihi” ya da “optimal tüketim tarihi” ve “son kullanma tarihi” şeklinde çift etiketlendirme yapılmalı ve Avrupa’daki gıda bankaları örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de de, raflarda son kullanma tarihine yaklaşan ürünler, ihtiyaç sahiplerine örgütlü ve fonksiyonel bir şekilde dağıtılmalıdır.
 
Yaz aylarında tatillere gittiğimiz bu dönemde; örneğin Alanya’da, her şey dâhil sisteminde hizmet veren otellerde yılda ortalama 60 bin ton yemek çöpe gidiyor. Diğer bir veriye göre, İstanbul’da her gün 4 bin ton yemek çöpe gidiyor[5].
 
Çirkin sebze ve meyveler güzeldir
 
Tarım Bakanlığının verilerine göre, Türkiye’de her yıl 16 milyar lira değerinde taze meyve ve sebze, diğer bir ifadeyle üretimimizin % 25'i ambalaj ve sevkiyat eksikliği nedeniyle tüketicinin önüne gelmeden ziyan edilmektedir. Diğer bir konu ise tüketici nezdinde... Kalibrasyonu normal (ya da belirlenen normlarda) olmayan ve olumsuz olarak algılanan tonlarca “çirkin” meyve ve sebzeler alıcı bulamamakta, raflarda yer bulamadan ziyan edilmektedir. Türkiye’deki perakende ve süpermarket zincirlerine örnek olabilecek, Fransa’da perakende sektöründeki 3. büyük aktörü olan “France Intermarché", sektördeki diğer aktörler tarafından kullanılmayan çirkin meyve ve sebzeleri piyasa fiyatının %30 aşağısına satarak tüketiciyle buluşturmakta ve bu ürünleri piyasaya kazandırmaktadır[6].   

Çiftçimiz tarımsal üretiminde, halkımız ise gıda tüketimi ve israfı konusunda bilinçlendirilmeli, kamu spotları vb. araçlar ile kamuoyuna duyurular yapılmalıdır.
 
“Ekmek nimet demek, nimete hürmet gerek”
 
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin Türkiye’de ekmek israfı araştırması Raporuna göre, 1 yılda çöpe atılan ekmekle, yarım milyondan fazla ton buğdayı, yani Türkiye’deki toplam rekoltenin %5’inden fazlasını, israf ediyoruz. Ülkemizde bir yılda israf edilen 2,1 milyar adet (550 bin ton) ekmeğin parasal değeri 1,5 milyar TL. Zenginleşme israfı arttırıyor, zenginleşen ülkelerde ekmek çeşitliliği artıyor, ekmek tüketimi azalıyor ama ekmek israfı büyüyor. Bilhassa bu yıl kuraklıkla mücadele eden tarladaki çiftçimizin alın terine, soframızdaki kutsal nimete, ekmeğe, hürmet edelim, israf etmeyelim.
 
Kaynaklar:
 
 
[1]The High Level Panel of Experts on Food Security and Nutrition, Food losses and waste in the context of sustainable food systems, Haziran 2014
[2] Aynı rapor, sayfa 27
[3] Food Distribution programme for the Most Deprived Persons of the Community
[4] 27.05.2004 tarihli “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun”
[5] İYSAD verilerine göre, Türkiye'nin gıda israfı, http://tv.haberturk.com/burasi-turkiye/video/turkiyenin-gida-israfi/80960
[6] Forget the ugli fruit, meet the ugly fruit bowl! French supermarket introduces lumpy and misshapen fruit and vegetables - sold at a 30% discount - to combat food waste  http://www.dailymail.co.uk/femail/food/article-2693000/Forget-ugli-fruit-meet-ugly-fruit-bowl-French-supermarket-introduces-lumpy-misshapen-fruit-vegetables-sold-30-discount-combat-food-waste.html