2. Internet

Internetin tarihi daha yeni yeni yazılmaya başlanmıştır, ancak genel anlayış olarak İnternet, 1960'ların başında askeri ve bilimsel araştırma ve geliştirme alanında, bilgisayarlar yardımıyla bilgi paylaşımında büyük potansiyel değer olduğunu gören bir grup insanın düşüncesinin bir sonucudur. MİT 'den J.C.R Licklider, 1962 yılında bilgisayarların global şebekesini önerdiği ve sosyal etkileşimlerin kayıtlı ilk tanımını yaptığı, "kısa notlar serisi" çalışmasını yayınlamıştır. Aynı yılın sonunda, Licklider ilk başkanı olduğu DARPA'ya girmişti.

 

MIT'den Leonard Kleinrock internet bağlantısının temelini biçimlendirmek için paket anahtarlar teorisini geliştirdi. MIT'den Lavvrence Roberts 1965 yılında çevirmeli telefon hatları üzerinden Kaliforniya'daki bir bilgisayarla Massachusetts'deki bir bilgisayar arasında bağlantı kurdu. 

 

Bu deneme ile geniş alanda şebekeleşmenin yapılabilir olduğunu gösterdi ve 1966 yılında DARPA'ya katıldı ve giderek oluşturacağı ARPANET (Gelişmiş Araştırma Projeleri Dairesi Ağı) için kendi planını hazırladı.

 

1969 yılında ARPA (Advanced Research Projects Agency) kuruldu ve internet kavramı olarak kullanılmaya başlandı. ARPA başlangıçta 4 ayrı üniversitedeki ana bilgisayarlarla bağlantı halindeydi. Birkaç yıl içinde çok sayıda kurum (çok sayıda araştırma enstitüsü ve üniversite) aşamalı olarak ARPA'ya bağlandı.

 

Internet, başlangıç aşamalarında bilgisayar uzmanları, bilim adamları ve kütüphaneciler tarafından kullanıldı. Sıradan insanların kullanabileceği kolaylıkta değildi. Bu anlamda, ilk internet bugün kullanılan gibi kolay kullanım olanağı olan kullanıcı dostu değildi. O günlerde, evlerde ve ofislerde bilgisayar yoktu. İnterneti kullanacak kişi kim olursa olsun, karmaşık bir sistemi kullanmayı öğrenmesi gerekiyordu.

 

1972 yılında, Ray Tomlinson tarafından elektronik posta ARPAnet'e uyumlaştırıldı. Tomlinson kullanıcı adı ve adresini birleştirmek için, birçok sembol arasından "@" sembolünü seçti. 1972 yılında Telnet protokolü uzaktaki bilgisayara bağlanmayı başardı. 1973 yılında Ftp Protokolü, internet siteleri arasında ilk defa dosya transferini olanaklı kıldı.

İlk defa Bob Kahn tarafından önerilen TCP/IP mimarisinin bir sonucu olarak, internet 1970'li yıllarda olgunluğa ulaştı. TCP/IP çok sayıda bilgisayar arasında dosya transferi, elektronik posta ve uzaktan bağlanma gibi olanaklar sunan bir internet protokolüdür.

 

1991 yılında, Minnesota Universitesi'nde ilk gerçek kullanıcı dostu internet arayüzü geliştirildi. Üniversite, kampus içindeki yerel ağında bilgi ve dosyalara erişim için basit bir menü sistemi geliştirdi.

 

1990 da devrim niteliği taşıyan bir gelişme oldu. Tim Berners-Lee ve ekibi, Avrupa Parça Fiziği Laboratuvarı'nda (CERN) bilgi dağıtımı için yeni bir protokol önerdiler. Bu protokol 1991 yılında günümüzde de yaygın olarak kullanılan WWW (world wide web) adını aldı ve internette gezinme çok daha kolay ve ulaşılır bir hale geldi. [Wikipedia]

Gelişimi

İlk internet sitesi Tim Berners-Lee tarafından yapıldı ve 6 Ağustos 1991 tarihinde yayına başladı. Tanımı ise "Geniş bir belge evrenine, evrensel erişim sağlamayı hedefleyen geniş alan hipermedya bilgi çıkartma insiyatifi" oldu. Bu adresten ilk World Wide Web sitesine erişebilirsiniz :

http://www.w3.org/History/19921103-hypertext/hypertext/WWW/TheProject.html

İnternetin erken zamanlarına dönersek, 1993 ortalarında dünyada 130 web sitesi vardı. 1994 sonlarında ağ 5 yaşına geldiğinde bu sayı 12.000 olmuştu. Bunlardan sadece yüzde 18'i .com olarak bitiyordu. Ticari amaçlı internet siteleri yeni başlıyordu. Sonrasında az evvel bahsettiğim internet tarayıcısı savaşı başladı. Beş sürüm Internet Explorer ve dört sürüm Netscape Navigator sonunda bu savaş bitti. İnternetin 10. yılında internet tarayıcılar oldukça gelişmişti.

Web 1.0 

Bu dönemde kullanıcılar sadece okuyucuydu ve sadece bilgiyi alabilen konumdaydı. Çünkü bu kadarına izin verilen bir kullanıcı topluluğu vardı, tüm kontroller web sitesinin elindeydi. Web var olan bilgileri elde etmek, çoğunlukla onlara çeşitli web sunucuları tarafından sağlanan içeriği okumak, program ve dosya indirmek için kullanmaktaydılar. İnsan etkileşimi yoktu. Bireysel web sayfaları ise tasarım ve teknik bilgi yetersizliklerinden dolayı genellikle çok kötüydü. Okumak ve bilgi almak gibi gereksinimlerinin yanında deneyimleri paylaşmak, bilgi alış verişinde bulunmak, bir şeylere katkı sağlamak, kendini bir grubun üyesi olarak görmek, soysal statü kazanmak gibi doğal gereksinimleri de vardı fakat web 1.0 bunu sağlayamıyordu. Kısaca web 1.0 internette yayınlanmış olan bilgilerin pasif bir şekilde alınması demekti.

Web 2.0

Web 1.0 yetersizliğinden dolayı web 2.0  doğmuştur. Web 2.0: web’de insan etkileşimi olarak nitelendirilebilir. Yani  İnternet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemi tanımlar. İnternet kullanıcılarına sunulan  içeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulmasına ve bu içeriklerin başkaları ile paylaşılabilmesine olanak vardır. Sosyal ağ siteleri, web tabanlı özgür ansiklopediler, iletişim araçları gibi çevrimiçi araçlarla etkileşim ve paylaşıma olanak gerçekleşiyor. Bu gereksinimlerin karşılanmasına yönelik çabaların bir sonucu olarak, blog, wiki, podcast, RSS, API AJAX, XML vb teknolojiler ve uygulamalar ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.

Web 2.0 gelmesiyle tasarım alanında gelişmelerde sağlandı. Blog ve benzeri kişiler sitelerin oluşturulabilmesiyle birlikte tasarımdaki estetiklik te artı. Web tarayıcıları geliştirildi; bunlarında tasarımları sade ve göze hitap eden şekillerde buna en güzel örnek google dır. Ayrıca google.com web tarayıcısı o anda aradığımız özelliklere sahip bilgileri için anahtar kelimeleri tarayacı yazmamamız ile bize sunabiliyor. İnsanlar artık 5 dk içinde kendilerine ait bir web alanına sahip olabiliyordu hemde hiç teknik bilgi sahibi olmadan. Çoklu ortamda resim, ses, video paylaşılabiliyor. Buna verebileceğimiz örnekler facebook.com, twitter, myspace, digg, last.fm, del.icio.us, youtube, vb

Gelecek: Web 3.0

Web 3.0; internet kontrolünün insanın elinden çıktığı web dünyasıdır diyebilirz çünkü Web 3.0 cihazlar arası etkileşimle internetin kendi kendini yaratacağı bir web dünyası olacak. İnternet üzerindeki tüm bilgilerin ve bunların birbirleriyle ilişkilerini yalnızca insanlar değil, makineler de anlaşılabilecek. Makineler insan beyni gibi bilgileri hafızaya alacak ve bir çok alanda size en uygun olanlarını sunacak. Yani kontrol yapay zekalı (Artificial Intelligence) teknolojilere bırakılacak, üretilen girdileri işleyip anlamlı çıkarımlar yaparak, aynı zamanda bağımsız uygulama ve database’leri birbiriyle konuşturan uygulamalar bütününü algılayabilecek. Semantik veya ontolojik web (anlamsal web) de denen web 3.0 uygulamalarının ulaşacağı ideal nokta kişiye özel öğrenen akıllı robot olması anlamına gelebilecek düzeyde olacak. Üstelik öğrenme eğrisi, sizden ve internet gezintilerinizden bilgi aldıkça çok dik şekilde ivmelenerek artmaya evam edecektir..