Zeytinyağı Okur Yazarlığı: Ticaret

Efendim bu ay da yine zeytinyağı okuryazarlığına dair hangi konuya değinmeli diye düşünürken aslında hepimizin gündeminin neredeyse tamamını meşgul eden ekonomi ve dolayısıyla ticaret hakkında yazmaya karar verdim.

Yazar: Dr. Dilşen Oktay Ertem
 
Efendim bu ay da yine zeytinyağı okuryazarlığına dair hangi konuya değinmeli diye düşünürken aslında hepimizin gündeminin neredeyse tamamını meşgul eden ekonomi ve dolayısıyla ticaret hakkında yazmaya karar verdim.
 
Yıllardır hem çevirmen olarak hem de eğitmen olarak görev aldığım bütün zeytinyağı eğitimlerinde katılımcıların en çok ilgisini çeken konulardan biri olduğu için zeytinyağı ticaretinden bahsedeceğim.
 
Ticaret ürün, mal vb. alım satımı olarak veya kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği olarak tanımlanıyor Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde. Bu anlayışla baktığımızda zeytinyağı kazanç elde etmek için iyi bir ürün.
 
Aslında M.Ö. 3000’li yıllarda Ortadoğulu tüccarların zeytini Kıbrıs ve Girit’e götürmeleri ile başlıyor zeytinyağının ticari yolculuğu. M.Ö. 1500’lü yıllarda zeytinyağı Girit'in en önemli ticaret geliri haline geliyor. Bir başka deyişle zeytin ve zeytinyağı stratejik olarak önemini kanıtlıyor. Urla’nın İskele Mahallesi’nde yer alan ve dünyanın en eski işliklerinden biri olan Klazomenai’de kazı alanında bulunan anforalar ile Mısır’daki anforaların üzerinde aynı işaretlerin olmasından yola çıkarak tarihçiler Anadolu’dan Afrika’ya zeytinyağı ticaretinin olduğunu söylüyorlar. Yani zeytinyağının ticari geçmişi de neredeyse 5000 yıldan fazla.
 
Uluslararası ticarete konu olmuş ve eski tarihlerde yalnızca imparatorların, kral ve kraliçelerin, aristokratların sofrasında olabilen bir ürün iken günümüzde gelişen teknoloji ve ölçek ekonomisi sayesinde daha geniş kitlelere ulaşabilen bir gıda maddesi halini aldı zeytinyağı.
 
Elbette uluslararası ve ulusların iç ticaretinde birtakım kurallar var. Fakat zeytinyağı ticareti söz konusu olduğunda kuralları belirleyen Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Zeytin Konseyi (International Olive Council), onun kurallarına göre tüm dünya ticareti şekilleniyor. Çünkü kalite ve saflık kriterleri, analiz yöntemleri ve daha bir çok konuda standartlar UZK tarafınca konuluyor. Üretici ve ihracat, ithalat yapan ülkeler de bu standartları aynen kabul ediyor. Biz de Türk Gıda Kodeksi’nde hem Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde hem de UZK üyesi olduğumuz için bu standartlara göre ticareti gerçekleştiriyoruz.
İşin kimyasal boyutunda kalite ve saflık kriterleri ile bir de panel test olarak bilinen duyusal analiz var. Bu analizler özellikle zeytinyağın uluslararası ticaretinde olmazsa olmaz diyebileceğimiz unsurlar. İç ticarete baktığımızda ise aynı zorunluluğu göremiyoruz. Üretilen zeytinyağı miktarı ve üretim yapan işletmelerin kayıt numaraları belli. Ama piyasada bir sürü sahte zeytinyağı var. Sahteliği nerden belli çünkü çoğu su veya gazlı içecekler için kullanılan pet ambalajlarda ve etiketsiz, ya da sektörde “beyaz teneke” olarak adlandırılan markasız, isimsiz, adres, iletişim bilgisi dahi olmayan ambalajlarda satılıyor. Tüketici en ufak bir şüphelenme halinde muhatap bulamıyor çünkü ürünün etiketi yok kime şikayet etsin?! Veya teneke üzerinde örneğin “Aydın merkez” gibi uydurma bir adres var. Ne yapacak? Bir bardak soğuk su içmekten başka önerim yok ne yazık ki… 
 

Kurtuluş Yok Tek Başına…


Zeytinyağı ticaretini kontrol etmesi beklenen birçok kamu kurumu yetkilileri var örneğin zabıta memurları, Tarım İl ve İlçe Müdürlüğü yetkilileri, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yetkilileri ilk akla gelenler. Ancak onlara da sorduğumuzda “sahte ürün sayısı o kadar çok ki hepsiyle tek tek uğraşacak personelimiz yok” yanıtını alıyoruz. Bize “Alo Gıda 174” hattını arayın değerlendirelim, ilgilenelim diye akıl veriyorlar. Bizzat denedim gerçekten sahte ürünler tespit edilip toplatılıyor ama sahtekarlar yine bir yolunu bulup başka bir şekilde yine sahte zeytinyağı satışa çıkarıyorlar. Tarım ve Orman Bakanlığı geçen yıllarda sahtekarları kara listede yayınladı, hatta verilen cezaları arttırdı. Ama üzülerek yazıyorum, kara listede adı olan bir firmanın Youtube videoları milyonlarca izleniyor ve beğeni alıyor.
 
Tek çıkış yolu; eğitim! O zaman ben ve benim gibi hem üretip hem eğitimini veren hem de ticaretini yapan kişiler bulduğumuz her fırsatta gerçek ve kaliteli zeytinyağını anlatıyoruz. Tüketiciyi bilinçlendirelim ve sahtekarlara karşı daha etkin mücadele edelim diye uğraşıyoruz.
 
Lakin pazar çok geniş ve kazanç çok yüksek. O kadar yüksek ki zeytinyağı ticareti konusunda dünyanın en iyisi olarak isim yapan İtalya’da bile bu sektöre gözünü dikmiş mafya üyeleri var. 2014’ten beri bu konu özellikle Olive Oil Times adlı web sitesinde çeşitli makalelerle ele alınmış. Tom Mueller’in “Extra Virginity” adlı zeytinyağı ticaretine dair uluslararası skandalları kaleme aldığı bir kitabı var. İtalya’nın da ürettiği kaliteli zeytinyağı, kendi tüketimi belli ama dünyada özellikle Amerika’da “%100 İtalyan” ibaresiyle o kadar çok zeytinyağı satılıyor ki New York Times 2014’te bir araştırmayı haber yapıyor. Marketten alınan 10 İtalyan natürel sızma etiketli zeytinyağını duyusal analize tabi tutuyorlar ve 7’si etikettekinden düşük kalitede çıkıyor. Ürünlerin %69’u beyan edilen kalitede değil. Bir de etiketlerinde %100 İtalyan yazmasına rağmen, küçük harflerle menşei Tunus, Fas, Cezayir, Türkiye olarak belirtilen ürünler var. Ülke imajı ve ürün için ne kadar zedeleyici olsa da ilginçtir ki İtalyan ifadesi hala tüketiciler arasında popülerliğini koruyor. 
 
Sanırım zeytinyağının binlerce yıldır süren ticari cazibesinden kaynaklı, markalı, işletme kayıt numaralı, etiket tebliğine uygun ürünler olmasına rağmen, herkesin bir zeytinyağı ticareti yapası var. Kasap, terzi, akaryakıt istasyonu, züccaciyeci gibi çok alakasız yerlerde markasız ve büyük ihtimalle sahte zeytinyağına ulaşabiliyorsunuz. Herkesin zeytinyağına ulaşabilmesi tabi güzel bir şey ama ticaretin de belli kuralları var. Üretici de, tüketici de bilinçlenmeli, tüccar da ticaret ahlakına uygun davranmalı çünkü başka çıkış yolu yok…