Ekonomi 101: Başlığımız Süt

Ekonomi ile ilgili son zamanlarda ağzı olan herkes tarafından çok ileri düzeylere varan çeşitli kuramlar ortaya atılmaktadır. Biz ileri seviyede ekonomiyi anlamadan önce Ekonomi 101 dersi kapsamında ekonominin temellerine ilişkin birkaç basit kurala değinelim.

Yazar: Dr. M. Erhan Ekmen
 
Lisans eğitimine sahip bilimsel esaslara dayanan her meslekte ilk yıl öğrencilere mesleğin temellerinin verildiği başlangıç dersi vardır. Genellikle bu ders 101 numara ile kodlanır. Ekonomi ile ilgili son zamanlarda ağzı olan herkes tarafından çok ileri düzeylere varan çeşitli kuramlar ortaya atılmaktadır. Hatta ekonomi bilimine Dünya’da ilk kez yeni prensipler getirildiği bile iddia edilmektedir. Biz ileri seviyede ekonomiyi anlamadan önce Ekonomi 101 dersi kapsamında ekonominin temellerine ilişkin birkaç basit kurala değinelim.

Örneğin bir işletmenin karlılık hesabı, ekonominin temel kurallarına göre basitçe nasıl yapılır sorusuyla başlayalım.

Kural.1: Kar = Satış fiyatı – Maliyet (sonuç eksi çıkarsa zarar demektir)
Kural.2: Kar, her ne olursa olsun mutlaka enflasyonun üstünde olmalıdır. Değilse kar enflasyon karşısında erir.
Kural.3: Kar, bir sonraki üretim girdilerinin maliyetlerini karşılayabilirse üretim sürdürülebilir.

Bu örneği bir süt işletmesin üzerinden ele alarak daha açık bir hale getirelim. 

Öncelikle ülkemizde süt işletmelerinde maliyetin %70’ini oluşturan yemin fiyatı önüne geçilemez bir şekilde artmaktadır. Pandemi sonrası birçok ülke gıda stoklamaya başlayınca Dünya çapında gıda ve yem fiyatları artmıştır. Bu genel durum karşısında olağan olarak birçok ülkede süt işletmelerinin üretim maliyetleri artmıştır. Bizde ise bu artış diğer ülkelerine nazaran olağanüstü şekilde pahalı olmuştur. Yem hammaddelerinin önemli bir kısmını ithal etmek zorunda olan ülkemizde, Dünya çapındaki bu artışa üzerine bir de %50’leri geçen enflasyonun ve son 6 ayda 2 kat artan döviz fiyatlarının etkisini de eklemek gerekmektedir. Yani ülkemizdeki maliyetler Dünya ortalamasından yaklaşık 3-4 kat daha fazladır. 


Pariteye Ayar Çekmek


Süt işletmeciliğinde bütün Dünya’da kabul gören bir eşik değer kuralı vardır. Süt üretiminde karlılık aşamasına geçebildiğini ölçebilmek için; yemin fiyatına bakılır. Genel olarak; satılan 1 kg süt ile 1,5 kg yem alınamazsa yani 1/1,5 paritesi olmazsa; Hayvan Kasaba Gider. Bu oran hayvancılık işletmesinin bulunduğu coğrafyadaki bitkisel üretim durumuna göre değişebilmektedir. Örneğin Kuzey Avrupa gibi sürekli yağış olan ve otun fışkırdığı bir coğrafyada bu işi yapanlar, Anadolu coğrafyasında aynı işi yapanlara göre bazı dönemler yem maliyetinde biraz avantajlı olabilir. Bu gerçeğe rağmen son zamanlarda bazı ekonomistler işi kitabına uydurabilmek için ülkemizdeki coğrafi durumu göz ardı ederek, bir de üstüne aile işgücünü ve amortismanları hesaba katmayarak bu paritenin 1/1,3 olduğunu, hatta 1/1,1 olması gerektiğini iddia etmektedirler. Yani pariteye ayar çekmektedirler.
 

Devede Pire


Ulusal Süt Konseyi (USK) tavsiye kararları doğrultusunda; çiftçi, 2020 yılı Aralık ayına kadar sütünü 2.30 TL/lt satarken, Yemi 70TL/50kg alıyordu. Yani 1,5 kg yem 2.40 TL idi. Parite hesabına göre Çiftçi ürettiği her 1 lt sütte 10 Kuruş/lt Zarar ediyordu. Sonra Süt 50 kuruş zamlandı. Sütü 2.80 TL/lt satmaya bu karşın Yemi 150 TL/50kg almaya başladı. Yani 1,5 kg yem 4.50 TL’ye alınabildiği için çiftçi bu sefer üretilen her 1 lt sütte 1.7 TL/lt Zarar etmeye başladı. Sonra süt fiyatı 3.20 TL’ye çıktı ama bu dönemde 1,5 kg yem 6,20 TL oldu. Zarar bu sefer her litrede 3 TL oldu. Bu gidişatı durdurmak için Kasım 2021 tarihinde yapılan büyük zam ile süt satış fiyatı 4,70 TL/lt oldu. Tam bu sırada yıllardır tarım yazarlığı yaptığını iddia eden bazı çevrelerin asgari ücret zammının hesaplara yansıtıldığı gerekçesiyle haksız kazanç yapıldığını ve bu fiyatın fahiş olduğunu söylediler. Oysa asgari ücret zammının bütün maliyet içindeki payı %1 bile değildi. Üstelik o dönem yem en ucuz 5,5 TL/Kg fiyatından satıldı. Yani 1,5 kg yem 8,35 TL’ye alınabildiği için çiftçi bu sefer 3,55 TL/lt zarar etmeye başladı. Parite 1/0,82’e kadar düştü. Yani bu iddialarla kamuoyunun dikkati yanlış yerlere çekildi. Niçin diye düşünmek lazım!..

En son 18 Mart 2022 tarihinde Bu arada büyük fedakarlıklarla 20 kuruş/lt olan Prim Desteği 80 kuruş/lt daha arttırıldı. Süt fiyatı 1 TL prim desteği ile 5,70 TL/lt’ye yükseldi. Ama son 5 aydır 20 kuruşların ödenmediği düşünülürse; bu 1 TL’lik prim desteğinin ne zaman ödeneceğinin belli olmadığı Mart ayı içinde yeme gelen zamlarla sütün maliyeti 10,50 TL/lt yükseldi. Yani daha para ele geçmeden neredeyse vaat edilen yeni fiyatın iki katı oldu. Enflasyon karşısında paranın değer kaybını dikkate alınırsa; çiftçi açısından primdeki artışın bir katkısı olmadı. Daha önce de bu destek devede pireydi, yine pire kaldı.

Bu arada USK süt satış fiyatının 1 Nisan 2022 tarihinden sonra 5,70 TL/lt olacağını duyurdu. Prim desteği ile bu fiyat 6,70 TL/lt olacak. Maliyetleri sabit bile kalsa Nisan ayında da çiftçi şimdiden her Litrede 4 TL zararda. Yani pariteye ayar çekseniz bile sonuç aşağıdaki tabloda görüleceği üzere üretici uzun süredir zarar ediyor. 
 
 
Parite hesaplanırken dikkat edilmesi gereken 2 husus var. Sanayici bu referans fiyatları her şey dahil olarak kabul etmektedir. Yani bu sütün toplanması, soğutulması ve nakliyesi ile ilgili litre başına 20-40 kuruşluk bir masraf yukarıdaki fiyatlar üzerinden üreticiden kesilmektedir. Devletin verdiği prim desteği hep gecikmeli ödenmekte ve enflasyon nedeniyle etkisini kaybetmektedir. 2022  yılı Mart ayı itibariyle son 5 aya ait 20 kuruşluk primlerin henüz ödenmediği, Mart ayındaki 80 kuruşluk artışın bürokraside en hızlı şekilde yapılsa bile Mayıs ayına kadar yetişmeyeceğini dikkate alınmalıdır. Bu durumda Nisan ayında üreticinin eline geçen gerçek rakamın 6,70 TL yerine en fazla 5,50 TL olabileceğini söyleyebiliriz. 


Siz Olsanız Satar Mısınız?


Bu arada ekonominin birçok sektöründe eğer zarar etmeye başlarsanız, düğmeye basıp üretimi yani zararı durdurabilirsiniz. Ama süt ineğinin düğmesi yoktur. Dur süt verme ya da canlı bir materyale yaşamaya ara ver diyemezsiniz. Ancak kasaba gönderirsiniz ki; bu büyük zorlukla elde ettiğiniz pahalı bir malınızı en az 4 kat daha ucuza elden çıkartmak anlamına gelmektedir. Siz olsanız malınızı yok pahasına satar mısınız?

Bazı ekonomistler küçük işletmeleri dikkate alındığı iddiasıyla bu hesaplamaları eleştirebilirler. O zaman işletme üzerinden optimal ekonometrik bir analiz yapalım. Her ne kadar ülkemizdeki süt işletmelerinin %90’i 20 başın, %50’si de 5 başın altındaysa da biz moral bozmasın diye entansif modern üretim yapan en az 100 başlık bir süt işletmesini ele alalım. Bu işletmede bile şu anada sütün maliyeti 6,3 TL/lt olarak çıkıyor. Yani son pirimi eklesek bile bu en karlı işletme sağdığı her litre sütte 60 kuruş zarar ediyor. Üstelik böyle bir işletmeyi kurmak için, şu anda %50 hibe destek bile alsanız en az 12 milyon TL harcamanız lazım.  Doğan buzağıları ve sütleri sattığınızda yılda ancak 75 bin TL kazanabiliyorsunuz. Bu hesaba göre; bu girişimci parasını 150 yılda geri alabiliyor. 

Bütün bu hesaplardan sonra yukarıdaki 3 kurala göre mevcut durumu değerlendirelim. 

Kural.1: Kar = Satış fiyatı Maliyetin altında yani zarar ediyoruz. 
Kural.2: Karın, enflasyonun üstünde olması gerekirken zararına satılan sütün fiyatındaki bir de%50’lere (ÜFE %75’lere) varan enflasyonun altında kalmaktadır. Yani zararımız enflasyonla daha da artmaktadır.
Kural.3: Kar yerine zarar eden satış fiyatları bir sonraki üretim için gerekli mecburi girdilerin maliyetlerinin yarısını bile karşılayamadığı için üretim sürdürülebilir değildir. Yani enflasyonla daha da artan zarar sürekli bir hale dönmüştür. 

Peki, çiftçi bu duruma nasıl katlanabilmektedir. Daha fazla borca girmemek için, her geçen gün daha az girdiyle üretim yapılmaya çalışılmaktadır. Üretim azaltılamayacağına göre hane halkı gelirinden, amortisman paylarından, diğer işletme giderlerinden fedakarlık yapılarak, maalesef işletmedeki hayvanlar ve araçlar piyasa değerinin çok altında teker teker satılarak dayanılmaya çalışılmaktadır. Örneğin 20-25 bin TL çıvanında olan bir sağmal inek, eti fiyatına sanki besi hayvanı gibi 4 kat ucuza satılmaktadır. 

Sonuç olarak; Türk Süt Üreticisi uzun süredir zarar etmektedir. Bu zarar giderek artmaktadır. Artık kısırdöngüye dönüşen bu durum sebep sonuç ilişkileri içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağına dönüşmüştür. Bu gidişle sonuçta 2022 yaz döneminde çiğ süt tedarikinde sıkıntılar yaşanabilir. Ama bu sonuç bundan çok daha kötü yeni sorunlara sebep olacaktır. Başta bahsedilen parite bozulursa; süt hayvanı kasaba gider kuralını söylemiştik. Süt hayvanı aynı zamanda besi hayvanlarının anasıdır. Ana olmazsa dana yani besi hayvanı olmaz. Sütün yanı sıra Et üretimi de olmaz. Bir de yurt içi bitkisel üretimin eksik gübre kullanımı zaten düştüğünü, bir de kuraklık yaşanırsa rekoltenin daha da azalacağını yani yemin yurt içinden tedarikinin daha da zorlaşacağını hesaba katarsanız yaklaşmakta olan yeni sonuçları görebilirsiniz. 

Peki, böyle bir durumla karşılaşınca ne yapacağız. Mevcut kalitedeki çiğ sütü en yakın bulabileceğimiz Yunanistan ya da Bulgaristan gibi komşu ülkelerden konteynerlerle süt tozu, olmaz ama isterseniz tankerlerle çiğ süt getirin. Daha bu ülkelerde yurt içi çiğ sütün fiyatı 45 Avro-sent, süttozu olarak fiyatı 40 Avro-sent civarındadır. Yani bizim ülkemizdeki fiyatlardan daha yüksektir. Eğer bu kabus gerçekleşirse; Türkiye gibi büyük bir ülkenin süt ihtiyacını karşılayacak kadar süt tozu talebi Dünya fiyatlarını yükseltecek, nakliye, gümrük işlemleri, sigorta, paketleme, depolama masraflar ile birlikte süttozundan elde edilmiş 1 lt sütün fiyatı yaz aylarındaki muhtemel fiyatı 1 Avroya yaklaşacaktır. Bugün bizim üreticimize verilen fiyatlar için fahiş diyenler bir daha düşünmelidirler. 

Şimdi gelelim yazımızın başında bahsettiğimiz ileri seviyede ekonomi kuramına. Burada kuramın doğruluğunu tartışmayacağım. Zaten bütün ülkeyi deney ortamına sokarak ispatlanmaya çalışılan bu iddianın geçerliliğini 6 ay gibi kısa bir sonunda anlayacağız. Burada benim endişem, sebep sonuç ilişkisi. Ekonomide ve birçok sosyal bilimde kesin olan bir şey varsa; kısa süreli sebeplerin maalesef uzun süreli sonuçları olur. Yani anlık bir etkiye verilen tepkilerin telafisi yıllar sürebilir. 
 
Görseller:
  1. Dairyreporter.com