Bitkilerin Armağanı: Uçucu Yağlar

Bitkilerin kendilerini nasıl savunduklarını hiç merak ettiniz mi? Bahar aylarında açmaya başlayan çiçeklerin mis kokuları acaba bir savunma aracı olabilir mi? İşte bu yazıda tam da bundan bahsedeceğim.

Yazar: Ayşe Tümen Arpacı
 
Kendinizi dış koşullardan korumak için önlem almanız gerektiğini düşünün. Sürekli saldırı altındaysanız muhtemelen bir savunma sanatı dersi almanızın vakti gelmiştir demektir.

Peki bitkilerin kendilerini nasıl savunduklarını hiç merak ettiniz mi? Bahar aylarında açmaya başlayan çiçeklerin mis kokuları acaba bir savunma aracı olabilir mi? İşte bu yazıda tam da bundan bahsedeceğim.

1930’lu yıllara kadar sadece parfüm yapımında kullanılan uçucu yağlar Fransız kimyager René-Maurice Gattefossé'nin geçirdiği bir laboratuvar kazasından sonra altın kadar kıymetlenecek ve kozmetikten eczacılığa, temizlik ürünlerinden oda kokularına kadar bir çok alanda var olacaktır. 

Acaba gerçekten durum böyle olabilir mi? Bana soracak olursanız olamaz. Çünkü bu kıymetli özler insanlığın başlangıcından itibaren bin yıllardır zaten kadim reçetelerde yer almakta ve şifasını her dönemde insanlara dağıtmaktadır. İnsanlık tarihinin başlarında bitkilerin uçucu özlerini çıkaracak düzenekler olmadığı için daha ilkel yöntemlerle bu bitkileri tüketenler yine bu uçucu maddeleri bitkilerle beraber alarak kendilerini sağaltmayı başarmıştır. Doğu dünyasında zaten eski dönemlerden beri bilinen güzel kokularla tedavi ve güzellik reçeteleri Batı’ya biraz geç ulaşmış olsa da 1930’ların başlarında Gattefossé sayesinde modern bilim yöntemleriyle tüm dünyaya şifa veren ‘Aromaterapi’ kavramı ortaya çıkmıştır. 

Bitkiler aleminin bazı üyeleri kendilerini dış tehlikelerden korumak için bazı salgılarla bünyesini korumak ister. Bu salgılar aynı zamanda bitkilerin türünün devamı için de gereklidir ki tozlaşmayı sağlayabilmek adına da rüzgarla salınıverir aromatik kokuları. Kendi salgısıyla yarasına derman olabilen bir insan göremezsiniz fakat gövdesi yaralandığında antiseptik etki edecek ve yaralarını saracak bir Çam (Pinus spp.) ya da bir Günlük (Liquidamber spp.) görebilirsiniz. 

Bu salgıların çoğu antiseptik, antibakteriyel ve antifungal özelliktedir. İnsanoğlu gel zaman git zaman bu kokulu özleri bitkiden ayırmanın bir yolunu bulmuş ve ‘distilasyon’ yöntemiyle bitkilerin ruhu olan uçucu molekülleri ayırmayı başarmıştır. İçerisinde uçucu molekül bulunan, kokulu bitkileri de halen daha ‘aromatik bitkiler’ olarak değerlendiriyoruz.

Aromatik bitkilerin uçucu moleküllerinin bulunduğu yerler bitkiden bitkiye göre değişiklik göstermektedir. Lavanta, Itır, Biberiye, Tıbbi Nane gibi bitkilerin uçucu yağ kesecikleri genelde bitkinin toprak üstü kısmında bulunurken, Tarçın bitkisinin uçucu yağı kabukta, Zencefil’in ki ise toprak altında bulunan rizom kısmında bulunur. Akgünlük gibi uçucu yağlar ise ağacın gövdesinden çıkan reçinelerin distilasyonuyla elde edilmektedir. 
 
Ruh, beden ve zihin bütünlüğüne katkı sunan bu uçucu yağlar günden güne daha çok merak edilmekte ve evsel kullanımları da giderek artmaktadır. Binlerce bitkinin özü olan bu konsantre sıvının dikkatli kullanılması gerekmektedir. Paracelsus’un dediği gibi; 

‘İlacı zehirden ayıran dozudur.’
 
Görseller:
  1. Jenn Scents