ABD’nin Zeytinyağı Tarifeleri: Kriz mi, Fırsat mı? Türk Zeytinyağı Bu Dalgadan Nasıl Etkilenir?

Yazar : Bilge KEYKUBAT

ABD’nin Zeytinyağı Tarifeleri: Kriz mi, Fırsat mı? Türk Zeytinyağı Bu Dalgadan Nasıl Etkilenir?

ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden ithal edilen zeytinyağına yüzde 20 oranında gümrük vergisi uygulama kararı, uluslararası ticaret çevrelerinde “tarihin en büyük ticaret şoku” olarak değerlendirildi. Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman’ın da benzer şekilde değerlendirmesi söz konusu adımın küresel etkisini daha da görünür hale getirdi.

Bu hamle, sadece İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi geleneksel zeytinyağı üreticilerini değil, tüm küresel pazarı yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Peki, bu gelişme Türk zeytinyağı sektörü için ne anlama geliyor? Bir dönüm noktası olabilir mi?

Avrupa İçin Büyük Kayıp, Diğer Ülkeler İçin Fırsat
ABD, dünya zeytinyağı tüketiminde İtalya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor ve kendi iç üretimi, tüketimin yalnızca %5’ini karşılayabiliyor. Bu nedenle büyük ölçüde ithalata bağımlı olan ABD pazarında AB ülkeleri başı çekiyor. 2023 verilerine göre sadece (yaklaşık rakamlarla)  İspanya’dan 713 milyon dolar, İtalya’dan 707 milyon dolar değerinde zeytinyağı ithalatı yapılmış durumda. Türkiye ise 213 milyon dolarlık ihracatıyla dikkat çeken ülkelerden biri. Bu tablo, Avrupa üreticileri için ciddi bir pazar kaybı anlamına gelirken, Türkiye gibi AB dışındaki üretici ülkeler için benzersiz bir fırsat penceresi açıyor.

Tarifelerin Avrupa’ya uygulanması, Arjantin, Şili, Fas, Uruguay ve Türkiye gibi ülkelerin ABD pazarında daha rekabetçi hale gelmesini sağlayabilir. Zira bu ülkeler yalnızca %10 temel gümrük vergisiyle karşı karşıya. Bu durum, Türk zeytinyağı için özellikle ABD’nin Doğu ve Batı kıyılarındaki bilinçli tüketiciler arasında daha fazla yer edinme fırsatı yaratıyor.

Amerikan Tüketicisinin Tercihi Değişebilir mi?
Yeni tarifelerle birlikte Amerikan tüketicisinin daha pahalı hale gelen AB menşeili sızma zeytinyağı yerine daha ucuz alternatif yağlara yönelme riski bulunuyor. Uzmanlara göre bu durum, tüketimin daha az sağlıklı olan tohum yağlarına kaymasına neden olabilir. Ancak diğer taraftan, kaliteli ve daha uygun fiyatlı AB dışı zeytinyağlarının pazarda görünürlüğünü artırma ihtimali yüksek. Bu noktada Türk zeytinyağının kalite ve hikâye temelli pazarlama ile öne çıkması kritik önem taşıyor.

Türk Zeytinyağı Ne Yapmalı?

Bu ticaret dalgasında Türk zeytinyağı sektörü dikkatli ama cesur adımlar atmalıdır:
ABD Pazarına Odaklı Strateji Geliştirilmeli. ABD’deki sağlıklı yaşam trendine paralel olarak, zeytinyağı pazarı hızla büyüyor. Türk zeytinyağının bu pazarda görünürlüğünü artırması şart. Hikayesi olan markalar, sürdürülebilirlik ve doğallık vurgusu ile öne çıkarabilir.
Kalite Belgelendirmesi ve İletişimi Güçlendirilmeli. USDA ve FDA standartlarına uygunluk, organik sertifikalar, Coğrafi İşaretli ürünlerin tanıtımı gibi unsurlar Türk zeytinyağının ABD’deki raflarda kalıcı olmasını sağlar.
Fiyat-Performans Dengesi Avantaja Çevrilmeli. Avrupa ürünlerinin fiyatlarının artmasıyla birlikte Türk ürünlerinin “yüksek kalite – makul fiyat” algısı üzerine konumlandırılması büyük avantaj yaratabilir.
Tedarik Zinciri Hazırlıklı Olmalı. Talep artışına paralel olarak arzı güvence altına almak, üretici kooperatifleriyle daha güçlü iş birlikleri kurmak ve lojistik süreçleri optimize etmek gerekecektir.

Bu fırsatların yanı sıra, bazı riskler de göz ardı edilmemelidir. ABD’nin gümrük politikalarında ani değişiklikler olabileceği gibi, uluslararası ticarette jeopolitik faktörlerin etkisi de artmaktadır. Ayrıca AB üreticileri, başka pazarlara yönelerek Türk ürünleriyle diğer pazarlarda rekabete girebilir. Bu nedenle sadece ABD’ye odaklı bir strateji yerine, çeşitlendirilmiş ve dirençli bir ihracat yapısı kurulması önemlidir.

Trump yönetiminin AB’ye uyguladığı tarifeler, kısa vadede zeytinyağı piyasasında önemli bir sarsıntıya yol açacak. Ancak bu dalga, Türk zeytinyağı sektörü için doğru stratejiyle birleştiğinde eşsiz bir yükseliş fırsatı da sunuyor. Kalite, sürdürülebilirlik ve marka gücüyle donatılmış Türk zeytinyağı, bu yeni küresel dengede başrol oynamaya adaydır.

Türkiye Zeytinyağı İçin Fırsatlar ve Tehditler Nelerdir?
Trump yönetiminin Avrupa Birliği’ne uyguladığı yüzde 20'lik gümrük vergileri, AB üreticileri için ciddi bir dezavantaj yaratırken, Türkiye gibi AB dışındaki üretici ülkeler için yeni fırsat pencereleri aralayabilir. Türkiye’nin ABD’ye ihracatı hâlihazırda yüzde 10’luk temel gümrük vergisine tabii ve bu oran, AB ülkelerine uygulanan yeni tarife ile kıyaslandığında rekabet avantajı anlamına geliyor.

Özellikle “Türk tipi zeytinyağı”nın coğrafi işaretli ürünlerle desteklenerek ABD’li bilinçli tüketiciye “Akdeniz beslenmesinin güvenilir kaynağı” olarak sunulması önemli. Zira ABD pazarı, özellikle “health-conscious” olarak tanımlanan ve sağlıklı yaşamı ön planda tutan bir tüketici grubuna ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin Ege ve Güney bölgelerindeki natürel sızma zeytinyağları, bu algıya çok uygun bir şekilde sunulabilir.
Giderek artan tüketici farkındalığı ve sağlıklı beslenme arayışı bu noktada ülkemize büyük avantaj sağlayabilir.

Ancak Türkiye’nin önünde bazı zorluklar da var:
Döviz Kuru Dalgalanmaları. Üretim maliyetlerinin büyük ölçüde dövize bağlı olduğu zeytinyağında, ihracatçılar kur dalgalanmalarıyla sürekli olarak başa çıkmak zorunda.
İç Tüketimin Düşüklüğü. Türkiye iç piyasasında kişi başı zeytinyağı tüketimi hâlâ düşük seviyelerde. Bu da üretici üzerindeki baskıyı artırıyor ve ihraç pazarlarını daha cazip hale getiriyor.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Standartları. Türkiye’den ABD’ye ihracat yapacak firmaların FDA standartlarını tam olarak karşılaması gerekiyor. Bu noktada altyapı eksiklikleri zaman zaman Türk üreticinin önünü kesebiliyor.
Lojistik ve Dağıtım Zinciri. ABD gibi büyük bir pazarda etkili bir dağıtım ağına sahip olmadan kalıcı olmak mümkün değil. Türkiye’nin bu alanda stratejik ortaklıklar kurması şart.

Alternatif Pazarlar ve Yeni Yönelimler
Öte yandan, AB’li üreticilerin ABD pazarında zorluk yaşaması, onların Asya, Orta Doğu ve Güney Amerika gibi alternatif pazarlara yönelmesine neden olacak. Bu da, Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlarda İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerle daha doğrudan bir rekabete girmesi anlamına geliyor. Yani fırsat kadar, ciddi bir tehdit de söz konusu.

Bu nedenlerle Türkiye’nin sadece ABD’ye değil, aynı zamanda; Asya Pasifik ülkeleri, Orta Doğu ve Körfez pazarı, Güney Amerika, Kanada ve Avustralya gibi pazarlara yönelik de ticari diplomasi yürütmesi önem arz etmektedir.

ABD’nin AB ülkelerine yönelik zeytinyağı tarifeleri, küresel ticaret dengesinde önemli bir kırılma yaratıyor. Bu kırılma, Türkiye gibi üretici ülkeler için kısa vadede ihracat hacmini artırmak adına bir pencere aralasa da, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir büyüme için stratejik adımların atılması gerekiyor.

Dalga mı Önemli Dalgayı Yöneten mi?

Ancak bu fırsat, Türkiye’nin zeytinyağında ulusal bir marka stratejisi geliştirmesi, kaliteli ve sürdürülebilir bir ürün sunumu, ABD pazarı için özel tanıtım kampanyaları yapması, kooperatiflerin ve özel sektörün ihracat odaklı iş birlikleri kurması, zeytinyağının değerini artıracak hikâyeleştirme ve içerik üretimi ile ürünün farkını anlatması ve güçlü ve güven verici bir lojistik stratejisi ile değerlendirilebilir.

Bu süreçte “geleneksel ama yenilikçi bir Türkiye zeytinyağı profili” çizmek, sadece ABD değil tüm dünyada ülkenin zeytinyağının algısını yukarı taşıyacaktır.

Bu doğru anlatım ve güven veren bir duruşla, Türk zeytinyağı artık sadece sofralara değil, küresel bir sofraya talep olabilir.


https://www.oliveoiltimes.com/business/north-america/trumps-tariffs-on-european-olive-oil-spark-concerns-and-reactions/138174

https://www.euractiv.com/section/agriculture-food/news/how-trumps-tariffs-are-threatening-the-eus-iconic-food-hotspots/

https://www.bloomberg.com/news/articles/2025-04-08/shoppers-stockpile-italian-olive-oil-capers-before-tariffs-hit?embedded-checkout=true