Su üstünde taş sektirmek, iki parmakla ıslık çalmak…

Konu : Yaşam

Kimi zaman bizim için ne kadar kolay olan şeyler diğerleri için ne derece zor olabiliyor.

Kimi zaman bizim için ne kadar kolay olan şeyler diğerleri için ne derece zor olabiliyor. Zorlananlara yaşamda ne derece anlayışlı olabiliyoruz? Çocukluktan başlayan it dalaşı ergenlikle zirveye çıkarken ancak yaşın ilerlemesi, çok ilerlemesi ile anlayış kaplarına giriyor.

O basit taş sektirmeyi beceremeyen ben, biliyorum ki taşım, açım, gücüm ve mesafem bu iş için uygun değil. Kendimi maskara edeceğime mini minnacık iken elimi, eteğimi taş sektirmeden çekiverdim. Savaşmadım, çevrenin, arkadaşlarımın gülüp geçmesindense onlar taş atarken gür sesim ile onlar için tezahürat yaparak konuyu kaynattım. ‘Ne olacak basit, iki parmak, dilini şöyle yap ve üfle’ gösteren meydanı inletirken benden “Fırrrtttttt” garip bir ses, sıçrayan salyalar. Olmuyor işte. Evde çalıştım yine de olmuyor. Maskara olmamak için boru gibi sesimle seslendim mi daha anlamlı anlattım derdimi. ‘Üçüncü bölük toplan!’, ‘Sımsıkı, sımsıkı, dağ gibi, taş gibi, dimdik, dimdik…’, ‘Barbaros, Bertan eve, yemek hazırrrrr’… Sesimin ıslıktan daha mesaj yüklü olduğunu keşfettiğimde ergenlik başlarındaydım herhalde ki, okul yıllıklarında bile geçer.

Sizin için kolay olan benim için zor, benim için kolay olan sizin için zor. Farklı değiliz aslında, farklılıklar renk katıyor demeyeceğim, o da galiba koca yalan. Aslında benzeriz diyeceğim; zafiyetlerimiz, becerilerimiz, utangaçlık, mutluluk ve korkularımızla. Bana da zor, sana da zor. Sonuçta etten, kemikten birer ölümlüyüz. Ne taş geri gelecek, ne ıslık, ne borazan sesim… Hepsi anlık, boşlukta bir an asılı kalıp sonrada uçup gidecek.