YA KOCA BİR NARI YESEYDİ PERSEPHONE!

Göreceli olarak daha hafif kalan mitolojiden bu dersleri almış biri olarak; “folklora” beni hiçbir güç sokamaz artık.

Bir önceki yazıda ağaçlardan bahsetmiştim; eğer okumadıysanız, Yggdrasil başlıklı yazıyı da okuyabilirsiniz. Aslında “mitolojide ve folklorda ağaçlar ve meyveler” gibi bir konuya resmen deli cesareti göstererek girmeye çalışmıştım ama suyun bu kadar derin olabileceğini hiç katmamışım hesaba! Sonrasında “ağaç” ve “meyve” leri ayırayım da hiç olmazsa okunabilir olsun demiştim, o da olmayınca, hayat ağacına kadar inmişti konu. Şimdi de mitolojide meyveler konusunda aynı durumla karşı karşıya kaldım.

Aylar geçti üzerinden ve ben hala daha “mitoloji” ve “folklor” kıvrımları içinden çıkabilmiş değilim. Demek ki bu mitolojiden çıkarılması gereken ilk ders şu oluyor: “anlamadığın konulara balıklama dalmayacaksın”. Bir diğer daha önemli ders ise şu olabilir: “her alanın bir uzmanı var; bilgin yoksa, fazla da fikir yürütmeyeceksin”. Deli cürretine sahip bir cahilin duvara toslamasına somut bir canlı örnek olabilmek de keyifli aslında.

 

Göreceli olarak daha hafif kalan mitolojiden bu dersleri almış biri olarak; “folklora” beni hiçbir güç sokamaz artık. Mitolojik anlatımları eğer hikaye olarak anlatıp geçersek, tabii ki kolay! Mitolojiyi eskiden yaşanmış gerçeklerin sembolik anlatımları olarak kabul edip; zamanı ve mekanı bile belli olmayan dehlizlere girip, sağ salim çıkmayı başarabilme konusunun zorluğunu ise sizlere bırakıyorum.

Belki de mitolojik hikayelerden ille de çıkarımlarda bulunmaya çalışılması hatadır! Bir zamanların masallarını deşip, somut bir şeyler yakalamaya çalışıyoruzdur! O da olabilir ama ben mitolojiyi “kıssadan hisse” olarak algıladığım ve “yasak olan elmayı yediler ve cennetten kovuldular” gibi bir cümlelik basit bir ifadenin bile peşinden koşmaya kalktığım için; eğer bırakabilirsem, bırakacağım artık bu mitolojiyi işin uzmanlarına. Yaygın olarak elma üzerine kurulu bu ifadeden yola çıkıp da, çocuk oyunlarında söylenen “elma dersem çık, armut dersem çıkma” lafına kadar gelmiş biri olarak; “acaba paranoyakmıyım” yoksa “cahil miyim!” gibi düşüncelere daldım ve kara bir cahil olduğum konusunda karar kıldım sonunda. “Elma” denince çıkılırmış çünkü elma yenince cennetten çıkılmış! Armutun sembolize ettiği konu ise, “sevgi ve analık” mış! Bu sebeple armut denilince “annenin yanında sevgi ile kalmak” ifade ediliyormuş. Saklambaç oynamak için de bu kadar bilgili olmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Mitolojiyi ve bir çok folklorik sanatı, anonim eserleri; hatta destanları ve masalları ben çok önemsiyorum. Okunduğunda “saçma sapan” olarak algılanan hikayelerin ve anonim eserlerin; “korkudan” sembolize edilerek aktarıldıklarını yada ait oldukları dönemin sanat anlayışı sebebiyle sembolize edildiklerini düşünüyorum. İnsanlar yaşadıklarını ve gördüklerini bir şekilde aktarmışlar. Türküler de öyle değil mi?

Benim şimdiye kadar mitolojiden anlayabildiğim şey şu oldu: “meyveler ve kızlar çok önemli bu mitolojide”. Görülebileceği üzere; aldığım yol anca bu kadar olabildi. Zannedilir ki; “Zeus” önemli yada diğer büyük tanrılar ve tanrıçalar… Kesinlikle değil; meyveler ve kızlar çok önemli aslında. Günümüzde de erkekler mesela çok önemli olduklarını düşünürler yada dışarıdan bakılınca erkekler çok önemliymiş gibi görünür ama aslında önemli olan görünmez kahramanlar kadınlardır. Ülkemiz insanı bunu muhteşem yüzyıl sayesinde biraz olsun idrak etmiş bulunuyor.

“Kadın” ve “Kız” kavramları toplumumuzda üzerinde gereksiz yere çok durularak anlamlandırılıyor ve bu sebeple kadın yada kız ifadelerini kullanmak pek de hoş olmuyor ama mitolojide de kız ve kadın ayrımı çok derin. Saf ve temiz anlamında sembolize edilmiştir kızlar ve meyve nerede geçiyorsa, o hikayede mutlaka bir kız vardır. Bir cinsiyeti ikiye bölüp de, ufak olanına “masum ve temiz” dediğiniz anda; büyük olanına ne denebilir?

 

Eğer “kötü” anlatılıyorsa, hikayede kötü bir “kadın” mutlaka vardır. Ne kadar tehlikeli şeyler yazıyorum böyle! Savaş tanrısı Aresin kızkardeşi fitne fesat tanrıçasısı Eris; gidiyor sırf olay çıksın diye, Hera, Athena ve Afroditin arasına üzerinde “en güzele” yazan bir elma atıyor ve yıllarca bitmeyen ünlü Truva savaşına kadar gidiyor bu fesatlık. Daha ne diyeyim ben. Hiç bu kadar “ünlü” üç kadının arasına üzerinde “en güzele” yazan elma mı atılır? Hiçbir erkek böyle bir şeye asla cesaret edemez; ne o zamanlar, ne de bu zamanlar!... Üstelik; savaşı çıkaran da “savaş tanrısı” bile değil! kardeşi tanrıça eris! Her ikisinin de kötü ve eğitimsiz bir aileden geldikleri kesin. Orada koskoca savaş tanrısı ağabeyin dururken, sen neden savaş çıkarıyorsun fitneci fesat Eris?... Dünyanın en ünlü kadınlarının arasına elma atılınca; kadınlar dönmüşler Zeusa! ve “peki; sen söyle bakalım hangimiz en güzeliz” demişler!... Koskoca Zeus un düştüğü duruma bakın!...

 

Yukarıdaki resimde Peleus ve Thetisin düğün törenine çağrılmadığı için, bulutların arasından aşağıya elma atan Eris ve Zeus’un “Oldu mu şimdi! Yapılır mı bu!” anlamındaki korku dolu bakışı tüm açıklığıyla resmedilmiş.

Mitolojideki masum kızlarımızdan biri, bereket tanrıçası Demeterin kızı olan Persephone’dir. Tüm masumiyetine rağmen, dünyada çok büyük felaketlerin yaşanmasına da sebep olmuştur istemeden de olsa.

Hades, ölüler diyarıdır ve oranın tanrısı da Hadestir. Hades, tıpkı annesi gibi bitki örtüsünden ve verimlilikten sorumlu olan Persephoneyi kaçırır ve Hadese yani ölüler diyarına götürür. Persephonenin kaçmasını önlemek için de bir adet nar verir (eğer sadece hikaye olarak okursak, çok da saçmadır!). Persephone, nardan 6 adet nar tanesini yer ve geri kalanı bırakır. Persephonenin annesi Demeter ise kızının Hades tarafından ölüler diyarına kaçırılmasına çok üzülür. Bereket tanrıçası Demeterin bu üzüntüsü sonucunda, 6 ay boyunca dünyadaki bütün bitkiler kurur ve çok büyük bir kıtlık baş gösterir. Demeter, kızını hadesten kurtarması için Zeusa yalvarır ancak Zeus, 6 adet nar yediği için Persephonenin her yıl 6 ay boyunca Hadesin eşi olması gerektiğine karar verir (ne kadar saçma!). Bu sebeple Persephone her yıl 6 ay kalmak için hadese iner. Persephonenin Hadeste kaldığı 6 ay boyunca dünyada bitkiler verimsizleşir, annesi Demeterin yanında kaldığı diğer 6 ay boyunca da bitkiler verimli olurlar ve meyve verirler. Mevsimlerin de bu şekilde ortaya çıktığı rivayet edilmektedir.

 

 

Demeter aslında tarım tanrıçasıdır. Kızı Persephone ise; doğal yada yabani hayatın tanrıçasıdır. O dönemlerde bile bu ayrım ne kadar da güzel yapılmış! Tarım yapılan ve yapılmayan tüm topraklardaki bereketi ve verimliliği temsil ediyor bu anne-kız! Biri yokken diğeri de olamıyor! Demek ki bu anne-kızı birbirlerinden ayırmamak gerekiyor ama ayıranlar en başta tarımcılar değil mi günümüzde? Doğadaki bitkilere “yabancı ot” diyenler kimler? Domuzlar ekinlerimizi, kuşlar meyvelerimizi berbat etti diyenler peki?

Demeter, kızı Persephone ve ölüler diyarının tanrısı Hades üçlüsünün aslında ne kadar önemli olduklarını çok iyi kavramak gerekir. Demeter; ölümlülere tarım yapmayı öğreten ve verimlilik sağlayan tanrıçadır. Persephone hem doğal yaşamı korur ve sürdürülebilirliğini sağlar hem de mevsimleri oluşturur. Hades ise; “ölüm” tanrısıdır, ölüler diyarını yönetir. Ölüler diyarı yerin altındadır yani topraktır. Hades aynı zamanda “zenginlik” olarak da anlamlandırılmaktadır mitolojide ve yukarıdaki resimde tasvir edildiği gibi, aslında hiç de soğuk bir yüze sahip değildir. Ölüm doğanın kanunudur ve aynı zamanda “dinlenme” ve “yenilenme” anlamına da gelmektedir. Altı ay boyunca Hadese eşlik yapan Persephone, doğanın dinlenmesini, uykuya yatmasını ve diğer 6 ayda yeniden canlanıp, yeşermesini sağlamaktadır. Persephone “denge” dir. Hades ise ölümdür ki ölüm olmasaydı yeni yaşamlar olmazdı. Çürüme olmasaydı, gübre de olmazdı.

 

 

Roma Mitolojisinde Ceres olarak bilinen Demeter, büyük tanrıçaların en iyisi, en seveceni ve en neşelisidir. Neşesinin tek kaynağı ise kızı Persephonedir! “Bu akşam yemeğe aç bir komşum gelir belki” düşüncesiyle, sofraya fazladan bir tabak koyan yetiştirici aileleri gördükçe de çok mutlu olan Demeter; aynı zamanda Titanların efendisi Kronosun kızı, Zeus un ise kızkardeşidir! Ne kadar önemli değil mi Demeter! Yani bu kadar sevecen ve iyi kalpli olan tanrıça, kızdığı yada üzüldüğü zaman; özellikle kızı Persephone yanında olmadığı zaman ne kadar da yıkıcı olabiliyor değil mi? Huyuna suyuna gittiğinizde, doğru düzgün işler yaptığınızda, paylaşımcı olduğunuzda ve birlikte hareket ettiğinizde (kooperatifçilik) Demeter fazlasını veriyor size ama tam tersi olduğunda da her şeyi kurutuyor ve yok ediyor!

Demeter için tarımı öğrettiği ailelerin yardımlaşması çok önemlidir. Demeter; meyvelerinizi yemek için gelen kuşlara yada ağaçlarınızın sürgünlerini yiyen keçilere iyi davrandığınız sürece üzülmüyor ve kızmıyor. Neden? Kızmıyor ve aksine çok mutlu oluyor çünkü kızı Persephone sorumlu onlardan! Yabancı otlardan da sorumlu Persephone!

Persephone ise sevecenlikte ve iyilikte annesiyle yarışıyor! Çok neşeli ve sadece yeryüzünde güneşli açık alanlarda, doğayla iç içeyken ve kırlarda çiçek toplarken mutlu olabiliyor. Atena ve Artemis de çoğu zaman Persephone ile birlikte dolaşıyorlar ve Persephonenin aşık olmasını engellemeye çalışıyorlar çünkü onun aşık olmasının doğuracağı tehlikeyi görüyorlar. Doğadan başka hiçbir şeyi sevmemeli Persephone çünkü.

 

 

Tanrıça Afrodit ise; ölümlülerin kendilerine yeterince değer vermiyor olmalarından çok şikayetçidir ve gücünü onlara hissettirmek istemektedir. Bu sebeple oğlu Erosu (Cupid) çağırır ve okunu Hadese atmasını ister. Hades o esnada yeryüzüne çıkmıştır ve yanardağlardan kaynaklanan çatlakları kapatıp, ölüleri güneş ışığından korumaya çalışmaktadır. Eros okunu çok iyi bir atışla Hadese isabet ettirir ve Hades kırlarda gördüğü ilk kişiye aşık olur! Persephonedir o… Zeustan kızını istemeye gider ancak Zeus, Persephonenin karanlıklara gitmesi sonucunda Demeterin çok kızacağını iyi bilmektedir çünkü Demeter ve Persephone için gücün ve iktidarın değil, “iyiliğin” önemli olduğunu da bilmektedir. Kızını vermez Hadese ama ne biçim babaysa artık, kızını kaçırmasına yardımcı olabileceğini söyler Zeus. Persephone kırlarda dolaşırken, muhteşem güzellikte bir çiçek (kapitalizm) görür, Atena ve Artemisden hızla uzaklaşır ve tam çiçeği koparacakken yer yarılır ve ölüler diyarına düşer.

Bu hikayede; Demeter, Persephone, Atena, Artemis, Zeus, Afrodit ve Hades gibi baş rol oyuncularını doğru yerlere oturtup, hiç sevmediğim kıssadan hisse çıkarma işini size bırakıyorum.

Masum Persephonecik sadece 6 adet nar tanesi yemiş ve dünya Demeterin üzüntüsü ve kızgınlığı sonucunda ne hale gelmiş! Bizim bugün fütursuzca yaptığımız gibi ya koskoca bir narı afiyetle yemiş olsaydı Persephone? Ya o da 6 nar tanesi yiyeceğine kalkıp da bizim gibi “deveyi bile havutuyla götürseydi!”