ASMANIN GÖZYAŞLARI

Yazar : Turcan TEKER
Konu : Tarım

Belki çok yakın zamanda bağlarda bu durumu gözlemlediniz. Belki de ilk defa duyuyorsunuz. Asmalar neden ağlar, hiç düşündünüz mü?

Bağcılıkta geç dönemde, gözlerin uyanmasına yakın ilkbaharda toprağın belli bir sıcaklığa eriştiği dönemde yapılan budama uygulamaları sonucu asmaların kesim yerlerinde damla damla su akmaya başladığını görmüşsünüzdür. Bu durum bağ yetiştiriciliğinde bazen geç kalınmış bir uygulama olarak görülse de, bazı yörelerde meydana gelebilecek ilkbahar geç donlarından koruma önlemleri içerisinde de değerlendirilebilmektedir. Nasıl mı? Kışın erken dönemde yapılan budama, asmaları erken uyandırabilirken, geç dönemde yapılan budama uygulamaları ise asmaların geç uyanmasına neden olabilmektedir. Özellikle ilkbahar geç donlarından çekinen ya da büyük arazilerde bağcılık yapan üreticilerin budamayı zamanında yapamamaları yüzünden bu durumla sık sık karşı karşıya kalabilmektedir. Kesim yerlerinden akmaya başlayan su damlacıklarının oluşması “Asmalarda Kanama” yetiştiriciler tarafından ise “Ağlama” olarak adlandırılmaktadır. 

Asmalardaki kanama, büyük çapta toprak sıcaklığı ile ilgilidir. Şubat ve Mart aylarında 20 cm toprak derinliğinde sıcaklığın +4 0C ile +6 0C arasında olduğu dönemde çok çok az bir kanama ihtimali mevcut olup sıcaklığın +8 0C’ye çıkması dahi bu ihtimali fazla arttırmamaktadır. Toprak sıcaklığının giderek artması sonucu kanama yoğunluğu da artış göstermektedir. Toprak sıcaklığı 10 - 12 0C’ye ulaştığında maksimum kanama yoğunluğuna erişilmektedir (Currle ve ark. 1983; Ağaoğlu 2002). 

Gelin bu konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim. Ülke bağcılığı için geçmişten bugüne kadar ve günümüzde de emek sarf ederek bilimsel çalışmalarına devam eden ve siz değerli okuyucularımızla buluşmama katkısı büyük olan hocam Y. Sabit Ağaoğlu (2002)’nun Asma Fizyolojisi-I kitabında konuya şu şekilde açıklık getirmiştir. Asmalardaki kanama, ilkbaharda toprağın belli bir sıcaklığa eriştiği dönemde, henüz yeni köklerin oluşmadığı ancak pasif emilimle toprak solüsyonundan osmotik basınçla yani bir bakıma suyun meydana getirdiği basınçla, suyun alınmaya başlaması sonucu oluşmaktadır. Kökler tarafından alınan su ksilem iletim demetlerine (topraktan alınan suyun bitkilerin yukarıda bulunan kısımlarına ileten odun boruları) ulaşmakta, ksilem demetlerinin canlı hücreleri boyunca kuvvetli bir negatif basınç oluşumu ile alınan bu su, hızla yukarıdaki organlara (sürgün,yaprak vb. gibi) iletilmektedir. Negatif basınç, ksilem iletim demetlerinin canlı hücrelerinde plazmoliz (hücrelerin su kaybetmesi) nedeniyle hücre vakuollerinin iyice genişlemesi ve iletim demetleri arasında kılcal boruların belirginleşip oluşmasından kaynaklanmaktadır. İşte tam da bu dönemde, asmanın herhangi bir yerinde kesim yapılacak olursa, kesit yerlerinden dışarıya sıvı halde bir 

 

su sızdığı görülmektedir. 

 

Budamanın gerçekleştiği kesim yerlerinde dışarı çıkan bu sıvı, yeni kesim işleminin yapılmaması halinde kısa bir süre içerisinde azalarak sona ermektedir. Bu durum bir basıç azalmasından olmayıp kesit yerlerinde kısa süre içerisinde bir mantar dokusu oluşmaya başlayarak iletim demetlerinin dışa açık uçlarını kapatmasından kaynaklanmaktadır. İşte bu esnada dikkat etmemiz gereken bir konu var. Akan bu sıvı şayet asmanın kış gözleri üzerinde birikim yapacak olursa, bu gözlerin sürmesi gecikebilmekte ve hatta bazen sürmeyi dahi önleyebilmektedir. Bu nedenle ülkemizin bazı yörelerinde ilkbahar donlarının tehlikeli olduğu yörelerde budama zamanının tayinin çok önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu neden çok fazla kanama özelliğine sahip çeşitlerde budama zamanı iyi tespit edilmelidir (Ağaoğlu 2002).

Asmalarda meydana gelen kanamanın zararlı olup olmadığı hakkında araştırıcıların bulguları değişebilmektedir. Burada önemli olan şeyin, yeni sürecek sürgünlerin ve üzümün bu sudan yararlanamama gibi bir durumun söz konusu olmasıdır. Fakat bilimsel çalışmalar içerisinde ilkbaharda fazla su akıtan asmalarda büyümenin, hiç ağlamayan asmalara oranla duraklamadığını belirten araştırmalarda bulunmaktadır (Oraman 1972). 

 

Peki akan bu sıvının içeriği nedir ?

Bu sıvı içerisinde neler yok ki. Karbonhidratlar, amino asitler, azot içeren maddeler, mineral maddeler ve bitki hormonlarının bulunduğu görülmektedir. Bu maddelerin miktarı ise yapılan kültürel işlemler ve gübrelemeden doğrudan etkilenmektedir. Müşküle üzüm çeşidinde yeni yapılan bir çalışma sonucuna göre kanama suyu içeriğinde, potasyum, kalsiyum, fosfor, sodyum, magnezyum ve kükürt gibi makro elementlerin oldukça yüksek düzeylerde tespit edildiği, makro elementlere kıyasla bakır, çinko, mangan, molibden, kobalt, selenyum, nikel, kurşun, kadmiyum ve krom gibi mikro elementlerin miktarları oldukça düşük bulunduğu belirtilmiştir (Türkmen ve ark. 2013).

Sizler için internetten bulduğum birkaç fotoğrafa da yer verdim…

Sevgi ve saygılarımla…

Yazarlar: 

Turcan TEKER 

 

Kaynaklar:

Ağaoğlu, Y.S., 2002. Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık (Asma Fizylolojisi-I). Kavaklıdere Eğitim Yayınları No:5.sf:81-88.Ankara.

Currle, O., Bauer, O., Hofaecker, W., Schumann, F. Und 

Oraman, N., 1972. Bağcılık Tekniği II. Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yayınları No:470, Ankara.

Türkmen, C., Dardeniz, A., Müftüoğlu, N.M., Tunçel, R., 2013. Müşküle Üzüm Çeşidinde Ağlama Syu Özellikleri. 6.Ulusal Bitki Besleme ve Gübre Kongresi Genişletilmiş Bildiri Özetleri Kitabı.03-07 Haziran 2013, Nevşehir. 

Fotoğrafların Alındığı Siteler: