Migren’in nedeni ve çaresi

Konu : Sağlık

Ben çekmedim ama tahmin edebiliyorum o ağrıyı.

If you want to live with what you know about the possible causes of your migraine attacks you may continue to practise with what you know so far and will suffer continue with that miserable pain forever. But if you want to know the real cause of your pain and want to ease and may even totally forget your migraine attacks please read carefully.

WILL SUFFER

 

Ben çekmedim ama tahmin edebiliyorum o ağrıyı. Kalbin her atışında gözlerin arkasında beynimizin içerisinde balyozla birisi çivi çakıyor sanki. Dur durak bilmeden almış balyozu vur ha vur.  Diyelim ki doktora gittiniz zaten içerisi emin olun ki sizin gibi şikayetleri olanlarla dolmuştur. Neden hepiniz aynı zamanda gittiniz bilemezsiniz elbette. Ama emin olun ki hepiniz aynı anda aynı şikayetlerle kapısını çalmışınızdır doktorunuzun. O da alır sizi toplu terapiye ve nedenleri ile ilgili soruları sorar sizlere. Emin olun bu sorulara en az biriniz veya birkaçınız aynı anda evet yaptım yedim içtim yattım kalktım gibi cevaplar vermişinizdir. Nedir bu sorular derseniz hemen girelim bir siteye ve migrene neden olan şeylere bakalım biraz. Sorular arasında yer alanlar; sakın şaka zannetmeyin girin bir siteye görün; Günlük rutinde değişiklik yaptınız mı? Kaygı heyecan şok yaşadınız mı. Her birimizin normalde yapacağı şeyler. En güzellerinden birisi de uyku ile ilgili. Az mı uyudun çok mu? Az uyusan da migren çok uyusan da. Ne yapacak bu gariban hasta. Eh birde çay kahve seviyorsanız yandınız. İçsen dert içmesen dert. Çok içersen tetiklermiş alışmış ve aniden kesmişsen de tetiklermiş. Ne yapacağım doktor diye bağırası geliyor insanın.

 

 

Tüm bunlar boşuna çıkmıyor elbette. Harward ta MIT’de yapılan araştırmalara dayanıyor. Yani orada ne bulsalar tamam işte neden o oluyor. Bir araştırma yapacaksanız yakışıklı bir yerde olmalısınız albenisi olmalı. İsviçreli bilim adamları diye başladınız mı gerisini sorgulamaya gerek yok. İyi de kardeşim bunların buldukları nedenleri alt alta koydun mu sana yaşama deniyor. Yeme içme yatma kalkma. Tek yapma diyemedikleri bayanların adet dönemi. Ellerinden gelse onu da engelleyecekler ama yapamıyorlar bir türlü. İyi de sayın tıp dünyası bunca soru sorduğunuz onu yapma bunu yapma yeme içme dediğiniz insanların size gelmeden önce tekil değil de her birinin tek ama tek ortak yanları vardı neden onu sorgulamak aklınıza hiç gelmedi? Hepsi insan onu sorgulamıyoruz elbette ama her birinin insan olarak yaptıkları hem de istemsiz yaptıkları bir şey var. Nefes almak solumak. Her biri size gelmeden soludu hava aldı az veya çok ona da karışacak haliniz yok ama heyecan sorunuz neredeyse buna da karışacak. Heyecanlandın mı? Soluk alıp vermen arttı mı? Biliyorsunuz ki artsa dert artmasa dert. Ne cevap verseniz ötekini yap diyecekler. Almıyorum nefes mefes deyip çıkası geliyor insanın doktordan. Yahu ben buraya bir başka neden daha öğrenmek için değil su kafama çiviyi şakan haini kafamdan atmaya geldim diye bağırasınız geliyor ama yapamıyorsunuz. Yapsanız bak sinirlendin ondan diyecekler. İyi de nasıl atacağım o kafamda çivi çakan namussuzu. Neyse bende uzattıkça uzattım artık konuya geleyim. Dedim ya şikâyete gelen hastaların tek ama tek bir ortak yanları vardı diye o da solumak diye. İşte benim uzmanlık alanım da o solunan hava. Hava var hava var. Hava var içinde sadece hava olan hava var içinde hava ile beraber gelen toz toprak olanı da var. İşte sizlerden çok ama çok özür dileyerek sizlere aktarmak istediğim haber de burada başlıyor. Biz Türk bilim insanları Gazi hastanesinin naçizane basit laboratuvarlarında hayvan etiğine de uygun yapılan fare deneylerinde ve de ağrı biliminin en saygın dergisi olan Cephalalgia dergisinde de yayınlanan makalemizde de gösterdiğimiz şekilde migrenin nedenini bulduk. Al bir neden daha demeyin sadece nedenini değil çaresini de bulduk. Sizin benim anlayacağım şu. Migrene neden olan c-fos genini bulan Prof Dr Hayrunisa Bolay Belen hocamızın bu oluşumuna neden olan olayın Sahra tozlarından tetiklendiğini bulduk. Bu gen migren ağrısının öncesinin öncesi. Yani sizi rahatsız edecek olan ağrıyı daha oluşmadan önce ortadan kaldırmayı bulduk. 

 

Dedim ya özür dileriz diye biz sadece migreninize neden olan olayı değil çareyi de bulduk. Ne ilaç ne de başka bir şey. Sadece soluduğunuz havayı temizlemek. Zaten deneyleri yaparken izliyorduk farelerimizi. Onlar sizler için can vermeden önce deney kafeslerinde bir kesimi tertemiz diğeri ise sahra tozlu atmosferde tutuluyordu. Sahra tozlu olanda bir hareket bir telaşe. Sadece hava soluyanlar ise huzur içinde birbirlerine sokulmuş son saatlerini geçiriyorlardı. Hüzünlü elbette ama hayatın acımasızlığı bunlar hele de benim için. Neye efendim batılı bilim adamlarının iznini almadan boyumuzu aşıp yaptığımız bu deneyler sonucunda migrene neden olan olayı ve de çaresini de bulduk. Migren ağrınız varsa hemen bir deney yapalım. Yurdun batısında oturuyorsanız hemen Şubat başını hatırlayın, eminim unutmamışsınızdır o ağrıyı derdi. 

 

 

Şu uydu görüntüsünde gördüğünüz Şubatın ilk iki günü bizi etkileyen Sahra tozu. İşte hava var hava var dememizin nedeni.  Aynı günde yurdun batısında oturanlar her nefes ile akciğerlerine tozlu hava çekerken diğer yerlerde oturanlar ise sadece hava aldılar.  Hava almak tabiri de buradan geliyor olsa gerek. İçinde sadece hava olan hava aldılar ama ya batıdakiler. Bol tozlu hava. Biz bilmiyoruz ama vücut mekanizması bunları biliyor ve hemen koruma mekanizmasını çalıştırıyor. İşte burnunuzun içerisinde mevcut kıllar. Kaba bir filtre önce büyük parçaları tutmak lazım. Zaten burun şekli de ona göre tasarlanmış harika yapının hava ile ilk temas noktası. Dar bir giriş sonra genişleme. Tüyler biraz da nem. Zaten nefes alırken hemen başta yerçekimine aykırı bir yön, ne enteresan değil mi. Hem yer çekimine aykırı hem de tüyler ile kaplı dar bir giriş hava hızlanıyor sonra ani bir genişleme ki hız azalsın içerisinde parçacık varsa daha ileri gitmesin. Burayı geçince ani bir dönüş sonra dar kanalda hızlanan hava. Ama bu açıdan dolayı nazofarenks denen bölgede burnun arkasına çarpan bir hava akımı, her nefeste. Nemli eğer içerisinde havadan başka bir şey varsa tutulması için planlanmış. İçerisinde ne var derseniz işte uydu görüntüsü. Bol bol toz var. İyi de ne oluyor bu tozlara varsın olsun diyemeyeceğiz. Nano teknoloji moda ya doğaya da nano boyutta baktınız mı bambaşka bir dünya görüyorsunuz. Sahradan bize gelen tozlar 10 mikron veya da ufak. Ama bunların içerisinde de  çok daha ufak mikronun da binde biri boyutunda ve de trilyonlarca bakteri ve mantar var. Kuru halde menün mesut geliyorlar o 10 mikron ve daha küçük kil mineralinin içerisinde ama tek istedikleri bir molekül su ve bu suyu da burundan içeri girince bulabiliyorlar.  Suyu bulan veya nemli bir yere yapışan bakteri mantar hemen hücre zarı dışına oksalat çıkartıyor. Oksalik asidin kökü indirgeyici tahriş edici bir molekül.  Neredeydi bu olay nazofarenks bölgesinin hemen arka duvarında. Her nefes ile oraya yapışan bakteri mantarlar ve orada oksalik asit üretimi. Oksalat deyip geömeyin kayaların parçalanmasına dahi neden olan bu oksalat. Tozlu havada alınan her nefes ile ve de zamanla oranın yıpranması oradaki yapının asitle darmadağın edilmesi ve çeşitli hastalıklara davet, nazofarenks kanseri de dahil. Erkeklerde kadınlara göre üç kat daha fazla görülen bir kanser türü. Eh nedeni de basit değil mi? 

 

Erkeklerin akciğer kapasitesi daha büyük daha fazla hava daha fazla efor sarf edilen yaşam tarzı ve sonuç üç kat fazla kanser. Nasılda açıklanabiliyor değil mi. Demek ki buraya koruyucu bir kalkan yerleştirmek tüm bu dertleri halledebilecek. Damar içine yerleştirilen stentler gibi koruyucu bir tabaka ki burayı asitle harap etmeyelim. Burada araştırmacı tıp dünyasına öyle bir ipucu veriyorum ki sormayın gitsin. Ailesinde kanser olan kişilere koruyucu bir önlem, ne zararı var ki aynı stent malzemesini kullanın vücudun ret etme olasılığı da yok ki. Neyse efendim nazofarenks bölgesini geçince havanın akciğere gitmesi öncesi geçmesi gereken bir yer daha var. Bademcikler. İki yuvarlak et parçası. Hani ara sıra şişen iltihap yapan. Hele böyle dönemlerde doktora gittiniz mi olan olay şudur. Aç bakayım ağzını. Dilini çıkart. Doktordan sizi kusturmaya ramak kalan kocaman bir tahta parçasının ağzınıza sokulması, aaa de bakayım komutu ve sonuç. Bademcikler iltihaplı hemen antibiyotik. Aslında bademciklerinize dikkat ederseniz onların hop tozlu havalarda daha şiştiğini biraz da iltihaplandığını görürsünüz. Vücut aslında basit bir koruma mekanizmasını harekete geçirmekte. Gelen tozları yakalamak için bir akışkanlar mekaniği klasiğini gerçekleştirmekte. Solunan havayı burun ve nazofarenks bölgesinden geçirip akciğere yollamadan önce bademciklere çarptırıp daha büyük parçaları burada bırakmak peşinde. Eh bunun için bademciklerin yüzey alanının da artması gerek bunu da biraz şişme ve de yapışkan bir ortam olan iltihaplanma ile gerçekleştirme peşinde. Bunun için de lökositleri harekete geçiriyor ve iltihaplanma yapıyor ama ateşimizi de 36,5 tan 37 ye taşıyor. Az ateş şiş ve de iltihaplı bademcikler ve gelsin silin’li misin’li ilaçlar. Bu mekanizmayı da ortadan kaldırınca o tozlu hava akciğerlere ulaşmak için uzun bir soluk borusu da kat etmek durumunda. Alın bir soru daha? Neden uzun neden akciğere tepeden bağlanmamış ta ortalardan bağlanmış acaba. Nefes borusunun yapısı neden halka halka kıkırdak ve kaslardan yapılmış acaba? İçinde de yine yapışkan bir sıvı ve titrek tüylü hücreler vardır. Bu harika yapı gelen havayı bir merkezkaç döngüsüne sokar ve akciğerlere girene kadar soluk borusunun içinde yan duvarlara çarpa çarpa aşağıya indirir. Bu süreçte de havanın içinde kalan minnacık parçaların duvara yapışması sağlanır. Sonrası ise bir öhö bir öksürük ile bu yapışkan sıvının akciğerden atılması ve yutulması ile tamamlanan bir süreç. Ve geldik akciğerlere, eninde sonunda ulaştık ama eğer vücudumuza gelen havadaki tozları her nasıl oluyor da hisseder ise alveolleri kapatıyor ki ufak parçalar buralara ulaşamasın bu da tozlu havalarda akciğerlerinde fizyolojik bir engeli olan kişileri hemen nefes darlığına götürüyor, astım krizleri başlıyor. Ve bu hava tozlarından arınabildiği kadar arınarak akciğerlere ulaşıyor ama yine de içerisinde kalan nano boyutundaki bakteri ve mantarlar kana karışıyor. Bundan sonraki mekanizma tam olarak bilinmemekle beraber bence kandaki suyla temas eden bakteri mantarlar kanda da oksalatın yükselmesine neden oluyor ve çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkışını tetikliyor. Tansiyon kalp düzensizlikleri bu oksalatın nötralizasyonu için kullanılan kalsiyum ve oluşan kalsiyum oksalat mikro taşları bunların atılması için böbreklere gidiş filtrelenme ve eğer var ise ve idrar yolunda sinirlere değdi değecek olan arada birkaç mikron olan taşın üzerinde bir tabaka daha ve al sana böbrek taşı krizleri.  Neyse efendim bu oksalat her ne oluyor ise c fos genini de tetikliyor o da migrene neden olan proteinlerin oluşumuna neden oluyor onlar da gidiyor her nedense göz sinirlerinin beyinle birleştiği yerlere oturuyor ve migren ağrısına neden oluyor. İşte zaten bu nedenle gözlerinizi çıkartırcasına okşuyorsunuz.  Hoca bunca laftan sonra migrene bir neden daha buldu demeyin deneylerin bir yanında da o mutlu mesut duran farelerimiz vardı ya onlar da migren ağrınızın çaresini göstermekteydiler. Demek ben lodos ile yurdumuza taşınan havayı bir şekilde temizler ve poyraz ile gelen ve içerisinde sadece hava olan havaya dönüştürebilirsem derdinizi halledeceğim demektir. Bunu da yaptık adını da “Poyrazmatik” koydum. O kadar da basit ki zaten vücudumuz bunun ipuçlarını da bize veriyordu hani burundan başlayan ve akciğerlere uzanan sistemde nem vardı ya işte çare bu. Demek ben havayı basit bir akvaryum düzeneğinden geçirirsem içindeki tüm zararlı maddeleri alabilirim. İşte akvaryumdaki hava taşından çıkan hava kabarcıkları. Suyun üzerine kadar olan mesafede su ile temas eden bu kabarcıklar sürtünmeden dolayı içlerinde mikro bir siklon yaratırlar ve içlerinde her ne var ise onu suya  geçirirler ve geriye sadece hava kalır. Havanın içerisindeki bakteri mantar zaten suyu seven bir yapıda ve hemen suya geçme eğiliminde. İşte bu nedenledir ki akvaryum sizi rahatlatır dinlendirir ama benim akvaryumumda ne balık ne de bitki var. Onlar ilave uğraşı ister isterseniz yapabilirsiniz ama balık aşırı havadan rahatsız olur o kadar da su akışını sevmez hayvancağız. İşte migrenden tansiyondan astımdan kurtulmanız için yapılacak basit işlem. Yatak odanıza mutlaka bir “poyrazmatik” kurmanız. Gece bu havayı solumanız ve kanınızdaki oksalat seviyesini en aza indirmeniz. Ertesi gün tozlu atmosfere de çıksanız bu seviye sizi migren için gerekli olan eşlik seviyeye çıkarmadan belki eve ulaşacaksınız ve yine oksalat seviyenizi en az indireceksiniz ve memnun mesut yaşayacaksınız. Alternatifi ne? İlaçlar ağrı kesiciler vs vs. Benim  önerim ne? Basit bir akvaryum. Kaça mal oluru da yazalım. Dört hava çıkışlı bir akvaryum motoru 100 TL civarında. 5 veya 10 litrelik bu plastik su damacanası zaten suyu kullandıktan sonra atmayacağınız için bedava. 5-10 Metre hava borusu 5-10 TL birkaç hava taşı o da 1-2 lira toplamda 120 TL diyelim. Hava motoru sesi sizi rahatsız eder ise motoru yan odaya koridora kurun uzun bir  hortum ve yatak odanızda bu hava taşlarından çıkan kabarcıkların su şişesinden çıkan temiz havası. Tek dikkat edeceğiniz hava motorunu su şişesinden yükseğe yerleştirmek ki olası elektrik kesilmesinde su sifon yapıp motorunuza dolmasın elektrik çarpmasın vs vs. Zaten kurun bunu tüm gün çalışsın akşam eve gelip yatak odanıza girince daha ilk veya ikinci nefeste farkı fark edeceksiniz. Eğer yatak odanızın balkonu var ise bence motoru oraya koyun yağmurdan etkilenmeyecek bir yere veya korumalı bir yere daha sonra kapıdan pencereden açılacak bir delikten geçirin hava motorunu ve odanıza sürekli tertemiz hava sağlayın. 

 

Bu da çarelerden biri. Hocam evde pahalı bir hava filtre cihazımız var HEPA filtresi var ve %99.99 havayı temizliyor bu olmaz mı derseniz cevabımız zaten o geride kalan 0.01 kesimde. Bahsedilen nano parçacıkların hepsi orada kalıyor neredeyse havayı daha zenginleştiriyorsunuz gibi bir şey. Ben sağlık bakanlığı olsam bu sistemi her polikliniğe her acile mutlaka kurdururum. Toz taşınımı olan günlerde buralara olan yığılmaları hastaları bilinçli bir şekilde oralarda 1-2 saat tutarak dertlerini ya yok ederim ya da en aza indiririm. İnanın bana hastaların yarısından fazlası iyileştim diyerek evine dönecektir. Bu filtrelemeden geri kalanlar ise hakiki hastalardır, tedaviye ihtiyaç duyanlar. Gerisi geçici.

İşte bir araştırma bir sonuç. Dedim ya hepsi “Made in Turkey”.  

Kaynaklar       :

Doganay, H., et al. "African dust‐laden atmospheric conditions activate the trigeminovascular system." Cephalalgia 29.10 (2009): 1059-1068.