Türkiye’deki tarım sigortacılığı sisteminin AB ve ABD ile karşılaştırılması

Konu : Tarım

Mevsimsel öngörülere göre, 2015 yılı, bir önceki senede yaşanan kuraklık ve daha birçok felaketten uzak, hububat başta olmak üzere, ülkemizde bereketin bol olacağı bir yıl olacaktır.

Özet: Geçen sene yaşadığımız acı tecrübeler göstermiştir ki şu an itibariyle en büyük eksiklik, kuraklığın, tarım sigortaları kapsamı altına alınamamış olmasıdır. Ödenen hasarlar açısından bakıldığında, bitkisel üretimle ilgili zararların büyük çoğunluğunun (yaklaşık yüzde 90) dolu ve don hasarlarından kaynaklandığı görülmektedir. DTÖ’nün yeşil kutusu kapsamında olan dönüşümsel yardımlar ve bu bağlamda tarımsal sigortaların payı, gerek ABD’deki son tarım kanununda gerek ise AB’deki 2014-2020 Ortak Tarım Politikası’da artmaktadır. Kuraklık başta olmak üzere, ABD’deki ve AB’deki uygulamalar incelenerek, ülkemizde tarım sigortalarının kapsamı genişletilmelidir.

 

Abstract: Painful experiences that we lived last year has shown that, our greatest deficiency right now is, that the drought is not under the scope of agricultural insurance. In terms of paid claims, the large proportion of vegetable production-related losses (about 90 percent) are seen to be caused by hail and frost damages. The green box cyclic assistances within the scope of the WTO,  and the last Farm Bill in US and the new CAP in EU are increasing the proportion of agricultural insurance from 2014 to 2020. Our country should expand the scope of agricultural insurance (especially drought), by examining the practices in the EU and the US.

 

Mevsimsel öngörülere göre, 2015 yılı, bir önceki senede yaşanan kuraklık ve daha birçok felaketten uzak, hububat başta olmak üzere, ülkemizde bereketin bol olacağı bir yıl olacaktır. 2014’deki acı tecrübeler ülkemizde, DTÖ ve AB Kriterlerine uygun olan, dolaylı destek olarak kabul edilen tarım sigortası desteğinin daha da gelişmesi ve yayınlaşması gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.  

Her ne kadar teknolojik alt yapı 21. Yüzyılda üst düzeyde gelişmiş olsa da iklimsel faktörler her zaman bitkisel ve hayvansal üretimde hala en önemli faktördür.  Gerek gıda güvenliğinin sağlanması gerek ise üreticilerinin gelirlerinin istikrara kavuşması ve böylelikle tarımsal iktisadi istikrara kavuşmak tarım sigortacılığının ana düşünce kaynağıdır.    

 

Tarımdaki riskleri azaltmak amacıyla, devletler çeşitli risk transfer sistemlerini kurmuşlardır. Tarım Sigortası olarak tanımlanan, bu risk transfer sistemleri içinde; bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal yapılar, tarım alet ve makineleri ile çiftlik hayvanlarının, sürdürülebilir güvence altına alınması hedeflenmektedir. 

 

Dünyada modern anlamda tarımsal sigortacılık uygulamaları 1770–1800 yılları arasında Avrupa'da başlamıştır. İlk kez İrlanda'da sigorta kooperatiflerince hayvan sigortaları ve Almanya'da ise dolu ve yangın sigortaları yapılmıştır. Günümüzde hayata geçirilen programlar içinde öne çıkan ve Türkiye’nin de örnek model olarak benimsediği sigorta programı İspanya modelidir.

Türkiye’de; kısmen de olsa risk yönetimi; 1957 yılından itibaren, sigorta şirketlerinin, bitkisel ürünlerde dolu riskine karşı sigorta yapmalarıyla başlamıştır. 1960 yılında, Hayvan Hayat, 1984 yılında, Kümes Hayvanları Hayat, 1990 yılında ise Su Ürünleri Hayat, 1991 yılında Üzüm Bağlarında, pilot uygulama olarak, don sigortası yapılmaya başlanmıştır. Bunun dışında mevzuat olarak, “Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkındaki Kanun”, “Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun” bulunmaktaydı. Gerek alt yapı eksikliği gerek ise yeterli teşvikin olmaması sebebiyle, 2005 yılında yayınlanan 5363 Sayılı “Tarım Sigortaları Kanunu”na kadar tarım sigortacılığı ülkemizde kayda değer bir ilerleme kaydedememiştir. Türk tarım sigortacılığında devrim niteliğinde olan bu kanunla beraber, oluşacak hasarlarda tazminatın tek merkezden ödenmesi ve tarım sigortalarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması amacına yönelik olmak üzere bir Sigorta Havuzu (TARSİM) kurulmuştur. Yasanın 2006 yılında uygulamaya girmesiyle birlikte, Devlet tarım sigortası yaptıran çiftçilere prim desteği vermeye başlamıştır. Böylelikle, üreticiler tarafından ödenmesi gereken sigorta priminin bir kısmı devlet tarafından karşılanmaktadır. 

 

Bitkisel ürünlerini, seralarını, büyük ve küçükbaş hayvanlarını, kümes hayvanlarını, su ürünlerini ve aktif arılı kovanlarını sigortalayan üreticilerin, sigorta prim miktarlarının yüzde ellisi (% 50) Devlet tarafından ödenmektedir. Bu kalem, branş bazındaki tarım sigortaları prim ödemelerinin yaklaşık %95’ine tekabül etmektedir. 

Açık alanda yetiştirilen meyvelerde, çiçeklenme evresi don riski kapsamına alındığından; dolayısıyla da, poliçe prim bedelleri yükseldiğinden, üreticinin kolayca sigorta yaptırabilmesini temin etmeye yönelik olarak, bu risk için de primin 2/3’ü (% 66,7) oranında, Devlet prim desteği sağlanmaktadır. Bu branş bazındaki tarım sigortaları prim ödemelerinin yalnızca %4’ü sera ürünlerine aittir. 

Geçen sene yaşadığımız acı tecrübeler göstermiştir ki şu an itibariyle en büyük eksiklik, kuraklığın tarım sigortaları kapsamı altına alınamamış olmasıdır. Ödenen hasarlar açısından bakıldığında, bitkisel üretimle ilgili zararların büyük çoğunluğunun (yaklaşık yüzde 90) dolu ve don hasarlarından kaynaklandığı görülmektedir.

Devlet destekli tarım sigortası poliçesi düzenlenmesinin yapıldığı süreçte, risk kapsamı çok daha hızlı bir şekilde genişletilmiştir. Ancak, tarımsal üretimde, başta kuraklık olmak üzere, kapsama alınması gereken daha fazla katastrofik risk ve ürünler bulunmaktadır. Üretim süreci birçok faktörün etkisi altında gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle, verimi ve üretici gelirini tüm risklere karşı koruyacak, ABD ve AB ülkelerinde uygulanan verim sigortası modelinin (Multiple Peril Crop Insurance), ülkemizde uygulanma imkânı değerlendirilmelidir. Ancak, öncelikle bu sigorta modelinin uygulanabilmesini sağlayacak altyapı sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Türkiye’deki sistem, Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) tarafından yetkilendirilen, Ticari Sigorta Şirketlerinin, aldıkları komisyon ücreti karşılığında, aracılık hizmeti vermesi şeklinde gerçekleşmektedir. 

Yazının devamı