Yaşatan Toprak

Toprak çeşitli etkenlerle ortaya çıkan kayaçların, fizyolojik ve biyolojk etkilerle parçalanması ile oluşan farklı kimyasal özelliklere ve iriliklere sahip taneciklerden oluşan bir yapıdır. Bu tanecikler suyu çeşitli kuvvet etkileri ile tutar ve fazlasını süzer. Havanın 25-35 cm derinliklere ulaşmasını sağlar ve ışığın birkaç santimetrelik derinliğe kadar sızmasına izin verir. Isıyı muhafaza eden toprak yapısı 10- 15 cm derinliğe kadar yüzey sıcaklığını saklayarak ısı ihtiyacı yüksek canlılar ve derinlerde yumuşak yapısı sayesinde yüzey ısısındaki değişimlere duyarlı canlılar için yuva özelliği taşır. Aynı zamanda av olmak istemeyen canlılar için korunma, avcı canlılar için de pusu amaçlı gizlenme yeridir tüm bunlara ek olarak küçük canlılar için de önemli bir yaşam alanıdır toprak. 

Mikro organizmalar dendiğinde genelde olumsuz çağrışımlar aklımıza gelir. Hastalık etmenleri, gıdalarda bozulmaya, çürümeye neden olan etmenler diye düşünürüz. Oysa pek çoğumuz peynir, yoğurt, şarap, sirke, turşu vb. yaparken bu canlılardan yararlandığımızın farkında bile değilizdir. Gıdaların korunması, lezzetlendirilmesi için en çok başvurulan işlemlerden biri fermantasyondur. Fermantasyon (mayalama) mikroorganizmaların ortamdaki şeker, protein, karbonhidrat gibi ürünler üzerinde etki ederek değişikliğe sebep olmasından kaynaklanır. Süt proteinleri üzerinde yoğurt bakterileri etki ederse yoğurt, peynir mayaları etki ederse peynir elde edilir.

İnsan vücudunda da yararlı mikro organizmalar vardır. Bağırsak florası dendiğinde sindirime yardımcı olan mikroorganizmalardan bahsedilmektedir. Bağırsak florası basit bir eko sistem gibidir. Eğer bu ekosistemdeki denge bozulursa sindirim sistemi çalışmaz. Bozulan denge sonucu yararlı bakteriler azalır ve ortamdaki zararlı etmenler baskın hale geçerek diyare (ishal, amel) denilen duruma neden olur. Bu durum ekolojik dengenin bozulmasının sonuçlarına iyi bir örnektir. Toprakta da benzer şekilde toprak ekolojisi bozulduğunda bitkiler için yararlı canlıların azalması, zararlı canlıların çoğalması için zemin oluşturmaktadır.

Ancak, toprağı yaşamın sürmesi ve çeşitliliğin korunması açısından daha elverişli hale getiren ve toprak üstündeki besin zincirinin temelinde yer alan bitkiler, genelde toprak olmadan varlıklarını sürdürememektedir. Toprak üstünde gördüğümüz kısımlarının dışında onun yaşam kaynağı daha fazla topraktır. Elbette toprak altındaki canlılar açısından da üstündeki canlılar açısından da, toprağın çevrimi açısından da bitkiler önemlidir.

Bitkiler yer yüzündeki aksamları ile besin biriktirip, üreseler de asıl yaşam kaynakları olan suya, ve minerallere kökleri ile ulaşırlar. Pek çoğu üremede köklerinden yararlanır. Ve bu ikili sistem sayesinde hem toprak üstündeki, hem toprak altındaki yaşamın temelinde bitkilerin yeri önde gelmektedir.

Çok yıllık bitkilerin zor şartlarda (kış, kuraklık vb.) yer üstündeki aksamları neredeyse ölürken, toprağın derinliklerindeki kökleri sayesinde yaşama tutunurlar. Yazın veya uygun koşullarda biriktirdikleri besinler köklerde depolanıp, uygun koşullarda tomurcuklara ulaştırılır. Böylece kökler bitkinin mitolojideki Anka kuşu gibi yeniden doğmasını sağlar. Kim bilir belki yeniden doğuş mitleri de bitkilerin bu adaptasyonundan etkilenmiştir. 

Kökler sadece beslenme değil, toprak üstündeki aksama bir temel taşıması açısından da önemlidir. Sekoya ağacı gibi dev bir ağaç dahi toprağın üstünde yükseliyorsa bu köklerinin sayesindedir. Kimi bitkilerde buzullar gibi yerin altında görünenin üç-dört katına varan kazık kökler vardır. Bu kazık kökler bitkinin su ihtiyacının karşılanmak için daha da derinlere gidebilir. Afrika’da bulunan yabani bir tür incir ağacının köklerinin 120 metre derinliğe uzadığı tespit edilmiştir. 

Pek çok toprak canlısı leş, hayvan gübreleri, bitki artıkları gibi atıkları temizlemekte, toprağa karışmalarını sağlamaktadır. Böylece doğa kendisinden kaynaklanan kirliliği, kendi içinde temizlemektedir. Örneğin Amazon ormanı gibi devasa bir ormanda bazı bölgelerde yerde hiç yaprak görülmediği dikkati çekmiş. Yapılan araştırma sonucu, sürekli yeşil ağaçların olduğu bu bölgede "yaparak kesen karınca" kolonilerinin,  yere düşen yaprakları düşer düşmez parçalayıp yuvalarına götürdükleri saptanmış. Bu yaprakları gıda olarak kullandıkları bir tür mantarın beslenmesinde kullanmakta oldukları ortaya çıkmış. Eğer bu atıklar toprak üstünde kalsa hızla çürüyeceğinden, çürüme sırasında oluşan kimyasal ayrışma ile karbon gazı açığa çıkacaktı. Bu durum küresel iklim değişikliğini etkileyebilirdi. Ayrıca ortamdan uzaklaşan karbon besin zincirini de etkileyebilirdi. Oysa toprağa karışan organik maddelerin ayrışması ile oluşan karbon toprak tarafından tutulmakta ve bitkiler tarafından gerektikçe kullanılmaktadır.