BAŞKA OLUR KELEBEĞİN SEVDASI

Yazar : Melih İNANLI

Temmuz ayı sonlarına doğru Isparta’dan bir arkadaşımın kelebek sitesine yüklediği, Çok gözlü İfikarmon (Polyommatus iphicarmon ) yani “Dedegöl Mavisi” kelebeğini görünce, içimdeki sevda birden bire depreşti.

Dağcılık yaptığım yıllardan sevdiğim dağdır “DEDEGÖL DAĞI”. 3-4 kez zirve yapmıştım Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Sporları Derneği Kulübü ETUDOSD’un şenlikleri kapsamında o dağa. İçimde hep o dağla bir kez daha  buluşma sevdası vardı. Temmuz ayı sonlarına doğru Isparta’dan bir arkadaşımın kelebek sitesine yüklediği, Çok gözlü İfikarmon (Polyommatus iphicarmon ) yani “Dedegöl Mavisi” kelebeğini görünce, içimdeki sevda birden bire depreşti. Denizli’den kelebeğe 2 yıl önce başlamış olan bir arkadaşımı aradım. Dedegöl mavisi kelebeğini duyar duymaz hemen, “gelirim abi” demesi üzerine, sadece o dağda bulunan ve endemik tür olan kelebeğin fotoğrafını  çekmek için proğramın ilk temeli atılmış oldu. Tabii dağ koskoca bir dağ. Neresinde aramak gerekiyor kelebeği bilmiyoruz. Ben Ispartada bulunan ve fotoğraftan tanıdığım bir arkadaşımı aradım. Çok mutlu oldu. Heyecanlandı. Zira kelebek fotoğrafı çekmeye başlayalı 4-5 ay olmuştu. Bu tür onda da yokmuş. Benim aldığım enformasyonlar ve Isparta’daki arkadaşımın o kelebeği çeken dr arkadaşından aldığı bilgiler doğrultusunda Dedegöl Mavisinin arazisine gidecektik. 

 

14 Ağustos 2015 Cuma günü saat 16.30 treniyle Denizliye gittim. Saat 22.30 gibi Denizli’ye vardım. Çalıştığım kurumun misafirhanesine yerleştim. Trende yiyecek olmadığı için hemen şehre inip bir şeyler yemem ve olduğunca erken yatmam gerekiyordu. Zira sabah 04.30 da Denizli’deki arkadaşım beni arabasıyla alacak ve Isparta’ya doğru yola çıkacaktık. Niye bu kadar erken derseniz, arazide ne kadar erken olursak kelebeğin fotoğrafını çekmek o kadar kolay olacaktı. Kelebeklerin kanatları,  sabah saatlerinde akşamın çiğinden ıslak, kanları da soğuk olduğu için kolay kolay uçamazlar. Bu nedenle en güzel kelebek fotoğrafları erken saatlerde çekilir. Bizim erkenden yola çıkmamıza rağmen, Isparta’daki arkadaşımızın nöbetten saat 08.00 de çıkması yüzünden, araziye ulaşmamız saat 09.30 u bulmuştu. Yine de havanın kapalı olması ve de biraz soğuk olması bizim için büyük şans olmuş ve kelebeği hem de görüp fotoğraflamıştık. Hepimizde büyük bir sevinç, büyük bir mutluluk vardı. Nedeni de bu kelebeğin fotoğrafının çok ama çok az kişide bulunmasıydı. Bu kişilerden birisi de biz olmuştuk. Bu kelebekten başka, daha önce fotoğraflarını başka arazilerde çektiğim 25 farklı türü daha görüp fotoğraflamıştım.  Arazi verimliydi. 

    

 

Hele ki Antalya Serik’ten gelen ve kıl çadırda Dedegöl dağının eteğinde yaz aylarını geçiren bir göçer ailenin odun ateşinde yaptığı çayın tadı unutulmazdı.  Ancak; saat 14.30 gibi çaylarımızı yudumlarken yağmur atıştırmaya gök gürlemeye başlayınca, bizim de Dedegöl dağından ayrılmamızın gerektiği gerçeği ortaya çıktı. Dönüşe geçtiğimiz sırada Ispartalı arkadaşımıza arazi tarifi veren doktor arkadaşı telefon etti. Kendisi aslen kuş fotoğrafçısı olan bu arkadaşımız da 1,5-2 yıldır kelebek çekiyormuş.  Nerede olduğumuz  ve bize katılmak istediğini söyledi. Aslında cumartesi günü Dedegöl dağında, Pazar günü de Tota dağında arazi yapmayı planlıyorduk. Ama yağmur planımızı bozmuştu.  Yarım günü boş geçirmek yerine, Dedegöl dağının karşısında yaklaşık 1,5 – 2 saatlik mesafede olan “Tota” dağına gitme kararı aldık. Yolda doktor arkadaşımız da arazi aracıyla bize katıldı. İyi ki de katılmış. Bizim binek aracımızla o dağa çıkmamız mümkün değilmiş.  

 

Doktor arkadaşımızın arazi aracıyla Tota dağının zirvesine çıktıktan sonra hemen zirvenin eteğinde olan ve bende bulunmayan “Anadolu Çokgözlüsü’ (Polyommatus hyacinthus) nü de çektim. Ama Denizliden gelen arkadaşımızın uzun süredir arayıp, hatta Erzurum’a gidip çekemeden geldiği Apollo (Parnassius apollo) kelebeğini çekince mutluluğunu görecektiniz.

 Bu arazide de 13-14 türü fotoğraflayıp hava kararmaya yüz tutunca dönüşe geçtik.  Isparta’ya döndüğümüzde saat 21.30 a geliyordu.  Pazar günü boşa çıkmıştı. Ya dönecektik, yada o bölgede başka bir program yapacaktık. Denizlili arkadaşım, “abi Kopya’da kelebek parkı açıldı biliyorsun, gördün mü orayı” dedi. Niye sorduğunu hemen anladım. Anlamı şuydu: eğer sence de uygunsa Konya’ya gidelim mi?

 

Bir şartla giderim dedim. Sevincini yüzünden okumak zor olmuyordu. Şartımı ne olursa olsun kabul edecekti. Şartım şuydu: Konya’nın güneyine düşen bir bölgede Konya’ya 130 klm uzaklıktaki Taşkent ilçesine de gidersek gelirim dedim. Zira orada  da endemik bir tür olan “Çokgözlü Taşkent Güzelmavisi” (Polyommatus guezelmavi) vardı ve benim hedef türlerimdendi. 

Ama kelebeği bulma şansımızın çok düşük olduğunu belirttim.  Fotoğrafı bir elin parmakları kadar kişide ya vardı ya yoktu.  Gözlerinin içi parladı. Ispartalı arkadaşımız da “bende gelirim bir sakıncası yoksa abi” dedi. Ben de memnun olacağımı söyleyince, Pazar programı da yapılmış oldu. İş karnımızı doyurmaya ve istirahate çekilmeye kalmıştı. Gidip bir lokantada karnımızı doyurduk ve arkadaşımızın evine geldik. Bizi evinde konuk edecekti. Tabi konu kelebek olunca sohbet koyulaştı. Bizim yatışımız 24.00  ü geçti. Sabah saat 04.00 de kalkıp yola çıkmamız gerekiyordu.  Tam yattığımızda daha önce eşini ve çocuklarını uçakla İstanbul’a göndereceği için Pazar günü bizimle olamayacağını söyleyen doktor arkadaşımız, telefonla arayarak, kardeşinden rica ettiğini ve havaalanı işini kardeşinin üstlendiğini, bu yüzden Pazar günü bizimle olacağını söyledi.  Kelebek tutkusu bu olsa gerek… Konya programını duyunca da çok sevindi.  Sabah saat 04.00 de  Eğirdir - Beyşehir - Hadim üzerinden Taşkent’e yola doğru çıktık. Hadim’e gelmeden yol kenarında durup, uçmakta olan kelebeklere bir bakalım dedik. İyi ki de demişiz. 

 

20 dk içinde 9-10 türün fotoğrafını çektik. Üstelik çektiğimiz kelebekler içinde hiç birimizde olmayan “Anadolu zıpzıpı (Muschampia proteides)’ da vardı. 

O keyifle saat 10.30 gibi Taşkent’e vardık. Osmaniye de bulunan ve 10 gün önce kelebeği çekmiş olan arkadaşımdan arazinin koordinatlarını aldım ve aramaya koyulduk. Temmuz ayı içinde yaşayan bu nadir türü, 20-25 dk aramamıza rağmen karşılaşamadığımız için umutsuzluğa kapılmıştım. Ama bir ümidim vardı. O da  havaların uygun gitmemesi nedeniyle bu sene sezonun 15-20 gün kaymış olmasıydı. Arazide bulunan  kelebekleri fotoğraflarken ve ne yapacağımızı düşünerek dolaşırken,  arkadaşımın “abi bu muuu” diye bağırması üzerine yan tarafı 30 metre uçurum olan daracık arazide  nasıl koştuğumu anlatamam.

 Evet oydu. Bir birey görmüştük nihayet. Ama saat 11.00 olmuştu. Kelebekler hareketlenmişti. Nitekim bu “güzel” de sürekli uçuyordu. Arkadaşlara “kimin yakınına konarsa uzaktan da olsa bir kayıt alın” dedim. Tabii şans bana güldü. Benim yakınıma kondu ve ilk kayıtı ben aldım. Diğer arkadaşlarımın da kayıt almasından sonra uçtu. Kayıt almıştık ama doğru dürüst bir fotoğrafını çekememiştik. Nasıl olsa görmüştük. Yine gelirdi. Güneş altında zorla nefes aldığımız bir ortamda beklemeyi sürdürdük. Sonunda geldi. Daha sonra ikinci bir birey.  Neşemiz yerine gelmişti. Ardından  3 cü bireyi de  görmüştük. Yaşlı ve yıpranmış bireyler de olsa, bekledik ve fotoğrafladık.   Ama arazide bulunduğumuz saat çekim için uygun saat değildi. Taşkent arazisin de sezonun sonunu yakalamış ve 3 bireyi görmüştük. Çektiğimiz fotoğraflar çok mükemmel olmasa da yine bu güzeli fotoğraflama  şansına sahip olmuştuk.

 

Artık, hedefimize ulaşmıştık. Saat 13.30 gibi Taşkent’ten Konya’ya doğru yola çıktık. Bu seferki hedef Konya Kelebek Parkıydı. Büyük uğraşlar sonunda kelebek parkını bulduk.  Büyük uğraşlar diyorum. Zira  ne bir internet sitesi var, ne bir yol tarifi var, ne bir yönlendirme tabelası var, ne de halktan bilen var. 

İçinde 4 tür görebildiğimiz tropik parktan, ilk durağımız Isparta’ya  doğru saat 16.00 da yola çıktık. Tabii ki zamandan kazanmak adına, parkın karşısında bulunan bir büfeden yaptırdığımız sandviçleri arabada yiyerek. 

Önce Isparta’da 2 arkadaşımızı bıraktık. Yoğun yağmur altında geçen bir yolculuk sonunda Denizli’ye saat 23.00 de geldik. Ben 23.30 arabasına bilet buldum ve İzmir’e  indiğimde saat 03.15 di. 03.30 sevisine bindim ve sat 04.0 de evdeydim.  Sabah saat 08.30 da da işyerimde… Yaptığım kilometre mi?  İki gün içinde 2500…  

Başka olur kelebeğin sevdası…