İDEAL BİR AR-GE ÇALIŞMASI İLE ARAŞTIRMA YETENEK VE KAPASİTESİNİ GELİŞTİRMEK MÜMKÜN!

Konu : Tarım

Türkiyemiz ARGE yoluyla modernizasyonda, teknoloji geliştirme ile bilgi paylaşan ve bilgiye dayalı geliştirilen ürünlerin pazarlanmasında son yıllarda çok büyük bir atak geliştirdi.

Merhabalar sevgili APELASYON dergisi kurucuları, emek verenleri ve siz sevgili okurlar, 

Sizlere yayın yoluyla ilk kez ulaşmaktan çok mutlu olduğumu bildirmek isterim. 

Umarım makalelerim ve içeriğindeki fikirlerim derginin hedef kitlesinde beğeni toplar ve karşılıklı yorumlar, yapıcı eleştiriler yoluyla emek verdiğimiz şu bilim dünyasında hep birlikte güzel bir yol katederiz. Sizlerden bana ulaşacak görüşler, düşünceler, bilgi ve deneyimleriniz beni çok onore edecektir. 

Aslında ideal ve model bir ARGE çalışmasını tanımlamadan önce APELASYON dergisinde fikri haklar üzerine bir yazı yazmayı planlamaktaydım. Fikri haklar konusunu ilk makale olarak yazamasam da belirtmek istediğim genelde yazılarımda mümkün olduğunca kendimce çizimler yapıp, kişisel dosyamdaki görsellere yer vermekteyim. Yazılarım kanalıyla ilk tanışacağımız siz okurlarımıza ulaşırken APELASYON dergisine gönül vermiş çalışma arkadaşlarımdan da temmennim ‘Arkadaşlar yayınlayın yayınlarımı paylaşın düşüncelerimi ama nolur yazılarımdaki fikirler ile görsellerin haklarını da korumayı ihmal etmeyin’.  

Evet ilk yazımın başlığını ARGE olarak seçtim. Çünkü meslektaşlarımla yazışmalarım neticesinde bilgiye gereksinim duyulan esas noktanın üretimden tutun da servis sektörüne kadar uzanan yolda, her köşe başında, ARGE nin temelini oluşturan bir araştırma nasıl yapılmalı, projeler nasıl yazılmalı, projede kullanılacak kaynaklar nasıl tesbit edilmeli gibi konulara detaylı değinmek gerektiğini anladım.  

Türkiyemiz ARGE yoluyla modernizasyonda, teknoloji geliştirme ile bilgi paylaşan ve bilgiye dayalı geliştirilen ürünlerin pazarlanmasında son yıllarda çok büyük bir atak geliştirdi. Siz okuyanlarımız da bunun farkında değil mi? Özellikle son yıllarda her ne kadar da öyle ya da böyle sebeplerin sunulduğu Avrupa Birliğine ana üye olarak girememiş ya da alınmamış olsak bile gerek yerel/yöresel kaynaklar ve gerekse Avrupa Ekonomik Topluluğu adıyla anılırken epey emeklerimizin geçtiği Avrupa Birliğinin destek fonlarıyla çok başarılı faaliyetler de gerçekleştirilmekte ülkemizde. Şu an ise tarım alanında da ileriye yönelik çok ciddi adımlar da atılmakta. Umarım sarfedilen tüm emek, çaba, gayret ve en önemlisi harcanan zaman meyvesini en kısa sürede misli misline vererek ülke tarımımızı beli bükülemez bir noktaya taşıyıp, daha da güçlenmesini sağlayacaktır. 

Peki niye ARGE, illaki de ARGE yapmak gerekli mi diye bir soruyla karşılaşmak her zaman mümkün. 

Arge ve teknoloji geliştirme çalışmalarında odak nokta: bilgiyi her daim güncelleştirip yenileştirmek, mesleki tecrübe ve görgüyle bütünleştirmek, üretimdeki problemlere ulusal innovasyon fikriyle yaklaşarak nihayetinde çözümler üretip birim sektör çalışanımız bazına taşıyacak her tür çalışmaları belli bir disiplin çerçevesinde gerçekleştirmektir.  Sonuçta ulaşılacak hedef ise ülkemiz için bilgi bazlı sektörel modernizasyon, sosyo-ekonomik kalkınma, sürdürülebilir büyüme ve gelişme ve yaşam standartlarında çıtanın yükseltilmesi.

Bir ARGE çalışmasını illaki projelendirmek mi gerekir diye ikinci bir soruyu duyar gibiyim. 

Bence evet. Çünkü bilimadamı da olsa hiç farketmez, bir kişi her zaman her konuyu bilemez ve bildiği konu hakkında ne kadar çok söz sahibi olmaya hakkı varsa, bilmediği konuda da o derecede hüküm yürütemez, yürütmemeli. Bu yüzden farklı bilim dallarında çalışan, sektörleriyle iç içe olup, omuz omuza faaliyet gösteren uzman kişilerin bildikleri en net ve doğru teorik ya da uygulamalı bilgiyi, bilimi ARGE odağına taşınması gerekmektedir. Kendi alanlarında derin bilgilere sahip böyle uzmanları da ancak projelendirme yoluyla biraraya getirmek mümkün olacaktır. Böyle bir birliktelikle yuvarlak bir masa etrafında toplanan uzmanlarımız ARGE çalışmalarının hem  karşılıklı bilgi-alışverişiyle amaca uygun kökleşmesini, akabinde beslenmesini ve sonuçta sektöre yapılan akılcıl penetrasyonla gerçekleştirilen tüm bu özgün çalışmaların daha da gelişerek zenginleşmesini ve en kaliteli ürün haline dönüşmesini sağlayacaktır.   

Her uzman bir araya gelse ARGE yapar mı?

ARGE çalışması için konusunda uzman olmak ta malesef yeterli gelmemekte. Projeler yoluyla bir AR-GE yapılacaksa muhakkak surette projelendirme teknikleri ve metodolojisi üzerine öncesinde bir formasyon alınmalı, yeterli tecrübe geliştirilmeli ve akabinde sektörle iç içe gerçekleştirilen faaliyetler zinciri oluşturulmalı ve bu zincirin her halkası temel ve uygulamalı bilimlerle desteklenmeli. Her ne türde bir proje yapılacaksa bu bahsettiğim olmazsa olmazın tek koşulu!! Konularımızda uzman, bilimadamı ya da bilirkişi olsak bile!!!

Aklıma gelen bir üçüncü soru ise şöyle – Proje yapmak çok zaman alıcı ve zor bir iş. Artı maliyeti de var ve bu işi sırf iş olsun diye yapanlar da var. Peki proje yapmadan da yaptırmadan da ARGE yapmak mümkün mü? 

Projesiz bir ARGEye kalkışmak bence çok doğru değil. Araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetleri her zaman yüksek bir maaliyet ve finans kaynağına ihtiyaç duymasından dolayı gerçekleştirilecek herhangibir ARGE’yi önce tasarlayıp, planlamak ve akabinde projelendirmek bence izlenecek en doğru ve akılcıl bir yol. Başarılı şekilde projelendirilmiş, sektörel fayda ile başarısını ispatlayan bir ARGE araştırma yeteneklerini, elde edilen innovativ bilgi ve ürünü reel bazda kapitalize etmekte kullanılan en etkin araçlardan birisidir de.  

Hedeflenen ‘Kapital’ olduğunda hemen bahsetmemiz gereken, sektör faydasına gerçekleştirilen bir proje ve alınan fon desteğinden asla ne şahıs ne de özel sektör ek bir gelir sağlayamaz. Masraflar haricinde bir ek gelir sağlanırsa hukuki açıdan geriye dönüşümsüz hatalar yapılmış demektir. Diğer taraftan eğer proje çalışmaları gerçek anlamda kopyacılığa gitmeksizin başarılı sonuçlar verir, gerek yapıldığı sektörde uzun vadede ürün ve üretiminde bu sonuçlardan hareketle belli bir kâr oranı tutturmaya başlar ve araştırmacısını bu yönde ödüllendirme ihtiyacı duyarsa veyahut başarılı proje sonuçlarından patent, lisans veya herhangibir fikir hakkı doğarsa bu hakların karşılığı da muhakkak surette hak sahiplerine dağıtılmalı ve tüm doğan haklar ise ilgili yasalar çerçevesinde de korunmalıdır.     

Peki araştırma yeteneklerini kapitalize edecek, innovativ projeler nasıl yapılmalı? 

Bu sorunun cevabını 8 anahtar başlık altında toplayabiliriz. Bunlar sırasıyla;   

  1. 1. Araştırma fon kaynağı                                                         
  1. 2. Araştırma faaliyetlerinin tasarlanması

3.         Takım oluşturma ve takım dinamiği

   4.   Bilgi yönetim ve idaresi

ARGE sonuçlarının koruma altına alınması genelde başlangıçta pek önemsenmeyen bir husus. Ancak günümüz rekabetçi dünya ticaretinde artık bu sonuçların telif haklarını patent, lisans kontratları ya da gizlilik anlaşmalarıyla korumak gerekli. Bu amaçla araştırmacı gruba patentlerin nasıl yazılacağı, yeni teknolojiler için lisansların nasıl alınacağına dair bir eğitim verilmesi şart.

      5.   Kaynaklar

Uygun kaynaklara ulaşmadan innovasyona dayalı ürünler yaratmak imkansızdır.  Bir araştırmanın yapılabilmesi için gereken kaynak ve ekipmanları önceden belirlemek,  keşifsel buluşlar için kullanımlarını sağlamak proje faaliyetlerinin ilerleyişinde kesin başarı elde etmek demektir. Araştırma faaliyetlerinin farklı ortamda kurulu benzer ekipmanların kullanımıyla tekrar edilerek sonuçlarının teyyit edilmesi de gerekmekte. Elde edilen verilerle belli bir başarı değerlendirmesi yapılmalı, ve kıyaslamalı bulgu-veri raporları hazırlanmalıdır.   

Dengeli ve destekçi bir takım idaresi bir keşfi ya da araştırmayı uygun ve gerçekçi yönleriyle tanıtmada en etkin bir promosyon aracıdır. Bu nedenle araştırmacı gruba takım dinamiği ve uyuşum, motivasyon, birlikçi bir yönetim ve idare hakkında tavsiyeler verilmelidir. 

Proje araştırmalarının ne şekilde yönetildiği ve efektif bir proje bütçenin, teknoloji ve başarının nasıl ölçütlerilmesi gerektiği proje idaresinin en önemli ayaklarıdır. 

Proje idare faaliyetleri

 

Şu an gerek dünya, gerekse AB pazarında çıtasını yükselterek geçmiş yıllara nazaran daha yüksek pazar payı isteyen Türkiye Tarım Sektörü, rekabetçi yapısı ve ürünlerinde Türk Malı etiketleri ile ürün ve kalitesini yeni bir vizyon ve imajla simgeleştirmeli. Bunun için ise tarımda modernizasyon kaçınılmaz!

Tarım sektörü esasen ekonomik stabilitesini güçlü temellere oturtutmakta gerekli donelere sahip. Tarımsal ürünlerde kalite yönetimi ve ürün sertifikasyonu gibi konularda yoğunlaşarak, kendine yeni bir büyüme çizgisi tutturmak, kendi içinde gelişme, büyüme ve kalkınma stratejisini yaratmak durum ve konumunda da.  

Bu stratejinin bir parçası kilit ihracat pazarlarında Türkiye tarım sektörü kalkınma ihtiyaçlarını belirlemeli ve sonrasında da faaliyet planı ile detaylandırarak alt yapısı profesyonel sektörel uzmanlardan oluşan bir insan kaynağı ile çerçeve faaliyetlerine geçmesi gerekmekte. 

Sözün kısası; ulusal sektöre uluslararası ticaret, ithalat ve ihracat, üretimde optimizasyon, doğru kaynak kullanımı, üründe spesifikasyon, sektörde/üründe markalaşma ve sonuçta sürdürülebilir bir kalkınma platformu oluşturacak,  sektörün temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve yıllara dayalı problemlerine multi-opsiyonel çözümler getirebilecek, modernizasyona ciddi bir ivme kazandıracak araştırma ve teknoloji geliştirme çalışmaları yorulmaksızın devam ettirilmeli ve gerekli kaynaklar yaratılmalı.  

Peki Türk tarım sektörü kendine özgün araştırma ve teknoloji geliştirmesini (AR-GE) nasıl gerçekleştirmeli? 

İdeal ve model bir AR-GE çalışması üç boyutlu düşünülmeli.  Bunlar sırasıyla araştırmaya dayalı yeni teknik ve teknolojilerin keşfi, milli prodüktiviteyi artırıcı sektörel problemlerin çözümü ve bu iki faktörün birbiriyle kombinasyonu sonunda ortaya çıkan hem sektör taleplerine cevap verebilen, hem de problemlerine çözüm getiren ürün ve teknolojilerin yaratılması (Şekil 1).  

İlk boyutta temel nokta, üniversitelerce yürütülen temel bilimlerin pilot denemelerle uygulamalı bilim ve proto-tip teknolojiye dönüştürülmesi ve akabinde birim sektöre adaptasyonuyla gerçekleşmekte.  

İkinci boyutta ise bir araştırıcı üretim/proses sırasında ortaya çıkan problemleri opsiyonel bir yaklaşımla çözüme ulaştırmak ya da kendine lanse edilen market taleplerini karşılayabilecek teknolojiler için işe keşifsel gelişim trentlerini değerlendirmekle başlamalı.  Böyle bir yaklaşımda öncelikle bir problemin çözümünde kullanılacak temel ihtiyaçlar belirlenmeli, dökümanı yapılmalı, mevcut teknolojiler mercek altına yatırılarak teknoloji uzmanlığı ile tekrar gözden geçirilmeli, ya da talepleri karşılayacak keşifsel bir dizayn için yeni gereksinimler belirlenmeli.  Değerlendirmeye alınan bu faktörler hakkında detaylı bilgiye ulaşılamadığında ise araştırıcı temel bilimlere yönelmelidir.  Bu noktada şayet temel bilimler problem çözümüne ilişkin bir bilgi içeriyorsa bu bilgi 1. boyutta izlenen yol haritasını takip ederek pratik uygulamalara ya da prototiplere dönüştürülmelidir.  

Temel bilimlerin kısır kaldığı noktada ise araştırıcı üniversiteler ile işbirliği platformu geliştirerek, temel bilginin oluşturulabilmesine yönelik faaliyetler başlatmak zorundadır. 

Bahsetmiş olduğumuz tüm bu çalışmalar şayet sektörel uygulamaya sahip başarılı bir teknoloji gelişimi ile sonuçlandığı taktirde (boyut 3) geliştirilen ürün ya da üretim yönteminin lisans, patent ya da telif haklarının elde edilmesini gündeme getirmektedir. 

Unutulmamalıdır ki; gelişmiş ülkelerin tarımsal ve endüstriyel ekonomilerindeki zenginlik simgesi patent, lisans telif ya da fikir haklarıdır ve bu haklar bilimsel ve teknolojik bulguları anında kullanabilen, bilgiye dayalı bir sanayi oluşumunun da temel taşlarını oluşturmaktadır.  

Yazının devamı