Küresel Isın’ma-2

Küre ısındı ormanlar yok oldu erezyon devrede.

Tassili Najjar, Sahra’nın en ortası denilebilecek yerde ve orada bir mağarada geçmişte yaşayan insanların çizdiği gravürlerden birinde izlenen Zürafa. Başka gravürlerde de şimdi Afrika’da izlenen tüm hayvanları görmek mümkün. Yani geçmişte Sahra Çölünün en sıcak en kurak yerleri bile ormanlar ile kaplıymış ki bunca hayvan orada yaşayabilsin. Demek ki iklim değişimi oraları da etkilemiş ve küresel ısınma sonunda oralardaki ormanlık alanlar dahi yok olmuş.  Eh adı üstünde işte küresel ısınma. Isınınca küre ne oluyor, yağışlar azalıyor etraf çöl oluyor ve ormanlar göller yok oluyor ve al sana Sahra. Oh ne güzel değil mi, bilim insanı olmaya da gerek yok, ısıttık her yeri kuraklaştırdık rüzgâr toprak erozyonunu da kattık mı işin içine al sana küresel fırın.

Küresel ısınma olunca etrafta toz duman. Eh nedeni de basit, küre ısındı ormanlar yok oldu erezyon devrede. Buzul çağının da filmini görmüştük zaten. Her yer buz. E aklımız da var mantığımız da. Hem adı da var işte “Küresel Isınma” veya “Buzul Çağı”. Şimdi hoca bu kadar laf ediyorsa vardır bunun altında bir şeyler demeye başlamışsınızdır. Başlamadıysanız da başlayın bakalım.

Şimdi size bin bir zahmet ve de milyonlarca Euro destekler ile yapılan Antarktika buzulları araştırmaları sonuçlarına götüreceğim. Ama önce Antarktika ile de birkaç laf edelim.  Yine o belgeseller kabahatli elbette ama o karı buzu görünce de başka bir şey demekte mümkün değil. Algılar böyle ama bilirimsiniz ki Antarktika’da kar nadiren yağar. Hani çöle yağmur yağması gibi bir şey. Yani orası da çöldür kar nadiren yağar veya yağmaz ama yağan kar da hiçbir zaman erimez. Hocam belgesellerde gördüğümüz kar ne derseniz onun cevabı da fırtınaların karı oradan oraya taşımasıdır. Nedeni de basit. Antarktika kıtasının ortalama sıcaklık değeri eksi 49 derece(-49). Yani yağan kar kıyıların haricinde asla erimiyor ve seneler içerisinde üzerindeki kar nedeni ile baskı altına girip buz oluyor. İşte bilim adamları da bu buzlardan örnekler alıp inceliyor ve geçmişte Antarktika kıtasında veya küresel anlamda iklim hakkında bilgi ediniyor. Bizim işimiz basit onların verilerini alıp değerlendiriyoruz. Bu da bir uğraş elbette ama ülke olarak o kadar içe kapalıyız ki sınırlarımızın bir karış örtesi ile ilgilenmek diye bir anlayışımız da yok uğraşımız da yok. Ya ileride Antarktika’nın altından altın platin gümüş çıkarsa ne olacak. Ya da doğal gaz, petrol. İşte bu nedenle Birleşmiş Milletler zamanında demiş ki şu tarihe kadar Antarktika’da bilimsel istasyon kurup en az bir sene işleten devletler bu haktan yararlanır gerisi ilelebet seyreder demiş. Pakistan’ın dahi iki(2) adet Antarktika istasyonu var birinin adı da Cinnah, bizim ise Cinnah Caddemiz var. Her zamanki gibi siyasetçilerimiz işi uzaktan seyretmiş ve bu kıtanın olası nimetleri gelecek nesillerin elinden uçup gitmiş. İşte devlet adamı ile siyasetçi farkları buralarda belirginleşiyor. Siyasetçi bir iki seçim sonrasını görebiliyor ama devlet adamı yüz seneyi. Neyse bu kısmı kapatalım ve oradan gelen buzullara ve geçmişte yaşanan küresel olaylara bakalım. Nasıl bulduklarının tekniği başka ama biz sonuçlara bakacağız.  Antarktika’dan alınan buzul örneklerinden geçmişte yaşanan sıcaklık ve atmosferdeki toz değerlerine bakmışlar, işte sonuç.

İşte sonuçlar. Maviler geçmişte, bundan 800 000sene önceden bu yananyaşanan sıcaklık değişimlerini göstermekte. Yani geçmiş 800 000 sene içerisinde de küresel anlamda yerküre ısınmış soğumuş. Aynı dönemlerde elbette toz da azalmış çoğalmış ama dikkatli bakın bakalım atmosferdeki tozları temsil eden kırmızı değişimler ile sıcaklığı temsil eden maviler arasındaki ilişki nasıl acaba?

Burada ara verip elinize de bir cetvel alıp grafik üzerinde biraz vakit harcadığınızı umuyor ve devam ediyorum. Bu verileri bilgisayara aktaran kişi zaman çizelgesini şaşırmış değil mi? Grafiği az kaydırsa beklentilerimizle örtüşecek olan veriler sanki 50 000 sene kaymış. Haksız da değilsiniz zaten onlar da bu ters bağlantısının açıklamasını yapamıyorlar. Öyle ya yerkürenin sıcaklığının en üst seviyede olduğu dönemde kutup bölgesinde toz yok ama yerkürenin sıcaklığının en düşük olduğu dönemde yani buzul çağı yaşanırken de toz çok. Bir başka değişle küresel ısınma olunca her yer çölleşecek toprak erozyonu olacak falan diyoruz ya. İşte onlar ancak buzul çağında oluyor. Vallahi ben demiyorum, veriler öyle diyor. Küresel ısınma olunca da çöl alanları en aza iniyor atmosferde toz kalmıyor. Hadi elinize bir cetvel alın verilere yeniden bakın. Lütfen bakın ki bizi nasıl doğal olmayan olaylara koşullandırmışlar anlayın. Zannediyoruz ki buzul çağı denince her yer buz küresel ısınma denince her yer hamam. Bunları ortaya çıkartan bilim insanları da bunun nedenini bilemiyor ama ben buldum. Bunları 411 sayfalık Havadan Tozdan kitabımda anlattım ama burada kısıtlı bir yerde anlatmak zor ama imkansız da değil. Tabi gelecek sayılarda ama şimdilik şunu aktarmam gerek.  Bakın geçen 800 000 sene içerisinde küresel ısınmalar ve buzul çağları yaşanmış Demek bir mekanizma küresel ısınmanın hepimizi kavurmasına müsaade etmediği gibi her yerin buzla kaplanmasına da müsaade etmiyor.  Hani bugünlerde diyoruz ya küresel ısınma var yok gelecek yüzyılda şöyle ısınacağız böyle olacağız gibi yaklaşımlar. İşte bunlar bizler veya insanlık ortada yokken 800 000 senenin belgelendiği geçmişte de defalarca yaşanmış gelecekte de yaşanacak. Yani yerküre belirli bir ısınma döneminden sonra tozları harekete geçirip küreyi soğutma aşamasına geçiyor. İşte bunun nasıl olduğunu ben buldum. Bu hoca da her şeyi biliyor onca yabancı bilim insanı çalıştı bulamadı bu hoca da maşallah her şeyi biliyor demeyin, biliyorum ama yanlış ülkede olduğumun da bilincindeyim, onu da biliyorum. Az ve de özde işin nasıl olduğunu özetlersem şunları diyebilirim.  Şimdiki yağmur kuşağını düşünün. Kendi bölgemizi ele alalım. İskandinavya’dan Anadolu’ya kadar uzanan bir bölge. Daha yukarısı buz daha aşağısı çöl. E peki nasıl olacak ta ben çöle yağmur yağdıracağım. Demek ki yağmur kuşağını daha güneye itelemeliyim. Demek ki buzulları genişletmem lazım. Buzulların genişlemesi için kutupların soğuması lazım. Bunun için oraya ulaşan güneş enerjisinin azalması lazım. Bunun için bulut lazım. Bulut oluşumu için sülfat lazım. Sülfat için de denizde alg oluşumu gerek. Denizdeki alg oluşumu için ise geçen sayılarda bahsettiğim bereketli yağışlara ihtiyaç var. Bereketli yağışların oluşması için de toza.  Demek ki küresel ısınma dönemlerinde atmosfere ekvator bölgesine yakın olan çöllerden daha çok toz atarsam toz bulut birleşme ihtimali biraz daha kuzey ve güney enlemlerde daha fazla olacak. Çöllerden uzak yerlerde alg oluşacak ve bunlar çok özel bir kimyasal madde üretecekler. Bu alglerden çıkan kimyasallar atmosfere çıkacak ve sülfatla sonlanacak ama bu süreçte hava akımları onları çöllerden çok daha kuzey ve güneyde bulunan kutuplara doğru taşıyacaklar. Oluşan sülfat su emecek ve daha kuzey ve güney kutuplara yakın yerlerde bulut yapacak. Bulut güneş ışığını yansıtacak ve alt taraftaki buzullar ilerlemeye başlayacak. Buzullar ilerledikçe yağmur kuşağı daha güneye veya diğer yarı kürede kuzeye doğru ilerleyecek ama bu süreçte buzullar çok daha geniş alanları örtmeye başlayacak ve yağmur kuşağını her geçen bin yıllarda daha da ekvatora doğru iteleyecek. Öyle bir an gelecek ki toz üreten yerlere de yağmur yağmaya başlayacak, yağacak yağacak binlerce sene yağacak. Çöl tozu bulut olunca havada oluşan bereketli yağmurlar bu sefer toprak yüzeyinde oluşacak. Sahra binlerce sene süresince giderek daha yeşerecek daha çok yağmur ile nehirler göller oluşacak ama buzullar hala ilerlemeye devam edecek. Yerkürede, her yeri buzul da kaplamamış ona da çare bulmam lazım değil mi? Şimdi ne dedik toz üreten yerlere yağmur yağdı ve doğal olarak toz üretimi azaldı veya durdu. Bu sefer toz taşınımı azalacak ve denizlerdeki alg üretimi ya azalacak ya da duracak. Bu nedenle bu alglerin oluşturacağı kimyasal maddeler de azalacak ve sülfat üretimi duracak. Yani bulut oluşumu duracak ve böylece güneş ışınları yerküreye daha fazla ulaşmaya başlayacak. Ne oldu dersiniz küresel ısınma dönemi yeniden başladı ama bu süreçte de Sahra Çölünde ormanlar gelişti göller akarsular ve şimdiki zamanda en çetin kuralığın hüküm sürdüğü yerlerde zürafalar gergedanlar gezmeye başladı. Ve duvarlara o gravürler çizildi. İnanmayan inanmak istemeyen yine eline alır cetveli ve yukarıdaki grafiğin üzerinden gider. Tabi unutmamanız gereken bir şey daha var. O cetvel kayarken aradan geçen zamanlar hep on bin seneler. On bin sene önce denilince varmaydık yok muyduk insan mıydık maymun mu tartışması başlıyor. İşte iklim değişimi böyle bir şey. Biz ne yapıyoruz? En fazla Osmanlının veya Romalıların tarihi ile günümüzü karşılaştırıyoruz. Veya daha kötü geçen seneler ile yani güncel atmosferik olayları iklimsel değişimler ile karşılaştırıyoruz. Hocam değişmiyor mu demeyin elbette değişiyor da bunu anlayacak olanlar 20016 (yirmi bin on altı) senesinde yaşayacak olanalardır. Bak şunu yaşamışlar fark edememişler diyeceklerdir.

Aslında çok basit bir döngü ve tıkır tıkır milyarlarca seneden bu yana çalışıyor. Hayran olmamak elde değil. Hocam bu kadar basit te neden bulamadılar yabancılar demeyin. Ben buldum da ne oldu. İçinizden inanan çıktı mı? Hocam hadi bunu yayınla o zaman da demeyin. Şimdi biz Afganistan dan bir bilim adamı çıksa da bunları dese ne kadar inanır kabul edersek batıdan bize bakış ta aynen böyle. Ne acıdır ki böyle bunun da kabahatlisi ben değilim. Benim kabahatim yanlış bir ülkede olmak bunları yanlış bir ülkede bulmak. Bakın bunları yazdım diye bana kaç kişi karşı çıkacak neler diyecekler seyredin. Ya demek böyleymiş diyen hele de bilim çevrelerinden asla olmayacak ve benim yanlışımı bulmak için çaba sarf edeceklerdir. Bu işler böyle gelmiş böyle gider. Ne de olsa yeni şeyler icat etme telkinleri ile yetiştirildik.