Gıda Güvencesini Sağlanmanın Anahtarı: Sürdürülebilir Gıda Sistemleri

Günümüz dünyasında artık herkese yetecek kadar hatta daha fazla gıda üretiliyor ancak yine de 800 milyon kişi hala açlık çekiyor.

Günümüz dünyasında artık herkese yetecek kadar hatta daha fazla gıda üretiliyor ancak yine de 800 milyon kişi hala açlık çekiyor. Yetersiz beslenenlerle birlikte sayının yaklaşık 2 milyar olduğu tahmin ediliyor.

Açlığın birçok nedeni olabilir. Toprak ve su yetersizliği, iklim değişimi gibi çevresel nedenler olabildiği gibi, pazarların ve gıda sistemlerinin şirketlerce kontrolü, adil olmayan gelir dağılımı ve fiyatlar da açlığı yaratabilmektedir.

Son yarım asırdır dünyadaki açlığın ve yetersiz beslenmenin sonlandırılması, insanların sağlıklı gıdalara ulaşabilmesi için çabalanmaktadır. Bu kapsamda; gıdaya erişimin acil ve insani bir konu olduğu vurgusu yapılmakta, gıda zirveleri düzenlenmekte, gıda günü kutlamaları yapılmakta, gıda güvencesi ve gıda güvenliği gibi kavramlarla ilkeler konulmaya çalışılmakta, çeşitli raporlar hazırlanmakta, çeşitli endekslerle, göstergelerle ülkeler sıralamalara tabi tutulmaktadır. Tüm bu çabalar, durumun ve gidişatın ortaya konması, farkındalık yaratılması bakımından önemlidir. Ancak diğer taraftan tarım ve gıda politikalarının şirketlerin lehine olacak şekilde değişime uğratılmasını, daha fazla üretmek, daha çok satmak, daha çok kazanmak, daha çok tüketmek ve tükettirmek üzerine kurulmuş sistemlerin uygulamaya geçirilmesini sağlayan çabaların olduğunu da görüyoruz. Son yıllarda bu çabaların şiddetini ve artan baskısını üzülerek yaşıyoruz.

Sorunlarımızı çözemiyoruz!

Burada aklıma Albert Einstein’ın şu güzel sözü geliyor.

“Karşılaştığınız sorunları onları yaratan düşüncelerle çözemezsiniz!”

Dünya genelinde sorunların çözümü için tek doğru olmadığını bilen, farkına varan insanlar, endüstriyel gıda sistemleri ve artan hegemonyalara karşı birlikte güç oluşturmaya çalışmaktadır.

Tüketiciler ve istekleri değişmektedir…

Yediğinin ne olduğunu sorgulayan insanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ne yiyeceğine kendisi karar vermek isteyen bu insanlar; yediğine güvenmek, yerken doğaya en az zararı vermek, yerel üretimin ve küçük çiftçinin desteklenmesini istemektedirler. Bu amaçlarla mevcut sistemlere alternatif olarak gelişen, birçoğuna sivil halkın önderlik ettiği sürdürülebilir gıda sistemleri uygulamaya konmaktadır.

Sürdürülebilirliğin ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları olduğunu biliyoruz. Gıdada sürdürülebilirlik ise gıdanın üretilmesinden tüketilmesine kadar olan süreçte sosyal, ekonomik ve çevresel boyutların dikkate alındığı sistemlerdir. Sivil halkın veya bir grubun gıdayla ilgili olarak birbiriyle ilişki ve işbirliği içinde bulunması, kendi yapılarını oluşturması gibi süreçler, sürdürülebilir gıda sistemleri olarak tanımlanmaktadır. Bu yapılar ve süreçler üretim, işleme, dağıtım, toptan ve perakende satış, tüketim ve atıkların bertaraf edilmesini içermektedir.

Sürdürülebilir gıda sistemleri; üretici pazarları, üretici-tüketici kooperatifleri, topluluk destekli tarım sistemi, ekolojik pazarlar, kent bahçeciliği, slow food sistemleri, gıda bankaları gibi sistemlerden oluşmaktadır. Ülkemizde de son yıllarda gelişme gösteren sürdürülebilir gıda sistemlerinin amaçları şu şekilde tanımlanmaktadır:

Yapılan araştırmalar, sürdürülebilir gıda sistemlerinde yerel ürünlerin satıldığını, ürünlerin sürdürülebilir tarım sistemleri ile üretildiğini böylelikle başta yerel tohumlar olmak üzere doğal kaynakların korunduğunu ortaya koymaktadır. Üreticilerin aktif rol aldığı, üretici ve tüketici etkileşimini geliştirdiği ve dayanışmayı artırdığı belirtilmektedir. Aracıların bulunmadığı bu sistemlerde, üreticilerin emeğinin karşılığını aldığı, tüketicilerin ise ekolojik gıdalar için aşırı yüksek bedel ödemek zorunda kalmadığı, tüketicilerin harcadığı paranın yerelde kaldığı ve küçük üreticileri güçlendirdiği yine belirtilenler arasında bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu araştırmalar, bu sistemlerin çiftliklerde ürün çeşitliliğini artırdığını, satılan ürünlerin daha taze, lezzetli ve besleyici olduğunu, insan sağlığına olumlu etkisinin olduğunun düşünüldüğünü de ortaya koymaktadır.

Sürdürülebilir gıda sistemlerinde gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması, sağlığın korunması ve geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, doğanın korunması, tarımsal biyoçeşitliliğin korunması, yerelin ve kırsalın güçlendirilmesi ile sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması konuları birlikte ele alınmaktadır.

Başta gıda güvencesi olmak üzere karşılaştığımız sorunların çözümü için elimizde başarısı birçok araştırmayla ortaya konmuş olan sürdürülebilir gıda sistemleri gibi güçlü bir anahtar bulunmaktadır. Daha adil ve sürdürülebilir bir dünya yaratmak için bu anahtarı kullanıp mücadele kapısını açmak tek yapmamız gereken olsa gerek.

 

Kaynaklar:

 Sumner, J., 2013. Good Food for All: The Role of the Social Economy in Sustainable Food Systems, www.anser-ares.ca, (Erişim: 18 Temmuz 2013).

 Feenstra, G., 2002. Creating Space for Sustainable Food Systems: Lessons from the Field, Agriculture and Human Values, 19: 99-106, http://wentfishing.net, (Erişim: 18 Temmuz 2013).

 Blouin, C., 2009. Local Food Systems and Public Policy: A Review of the Literature, Equiterre and the Centre for Trade Policy and Law, Carleton University, Ottawa.