Zirai İlaçlar Arıları da Zehirliyor

Konvansiyonel tarımda yaygın olarak kullanılan zirai ilaçlar sağlığımızı ve ekosistemi tehdit ediyor.

Konvansiyonel tarımda yaygın olarak kullanılan zirai ilaçlar sağlığımızı ve ekosistemi tehdit ediyor. Her geçen gün bilimsel araştırmaların gösterdiği yeni bir etki, yasaklanan yeni bir etken madde veya zirai ilaç, indirilen kalıntı limitleri gösteriyor ki; ekoloji, sağlık, adil ticaret gibi ilkeler dikkate alındığında tek gerçekçi ve sürdürülebilir tarım yöntemi: Ekolojik ilkelere dayalı organik tarım. Zirai ilaçlardan en çok etkilenen ve dünyada nüfusu hızla azalan arılar için de yapacak çok şey var. Buğday Derneği yeni projesi “Ekolojik Arıcılık Eğitimi” ile arıları yaşatmak için; herkese açık, ekolojik arıcılık eğitim platformları oluşturuyor ve iyi bilginin yayılması için çalışıyor.

Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı (EPA), daha önce kullanımını onayladıkları bir böcek ilacı sınıfı olan neonik (Neonicotinoid)’lerle ilgili yayınladığı yeni bir raporla (1), bu tip kimyasalların arı ve diğer tozlaştırıcılara zarar verdiğini sonunda kabul etti. EPA, uzun bir süredir bu değerlendirmeyi yapması için çevreciler ve arıcıların baskısı altındaydı.

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) uzmanlaşmış kanser kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (International Agency for Research on Cancer- IARC) GDO’lu ürünlerin %80’inde kullanılan ot ilacı (herbisit) etken maddesi olan (Glyphosate) Glifosat'ın insanlarda muhtemelen kanser yaptığını açıkladı. (2) Dünya Sağlık Örgütü’nün bu açıklamasının hemen ardından ise ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) yetkili mercilerin, gıdada ilgili ilacın kalıntılarını test etmeye başlayabileceğini duyurdu.(3)  Ayrıca yapılan araştırmalara göre glifosat sadece “muhtemelen kanserojen” olmasının dışında, sağlık açısından pek çok kötü etkiye ve soruna yol açıyor. 

Sağlığı ve ekolojik sistemi tehdit eden bir diğer etken madde ise “Chlorpyrifos’’. AB, bağcılıkta salkım güvesi başta olmak üzere, çeşitli zararlılara karşı kullanılan chlorpyrifos etken maddesinin sofralık üzümde dolayısı ile kuru üzümde de maksimum kalıntı limitini 0.5 ppm’den 0.01 ppm’e düşürme kararı aldı. (4) Peki neden yıllardır bu zehir için verilen kabul edilebilir doz birden bire 50 kat aşağıya çekildi? Yapılan deneyler sonucu, “Farelerde kolinesteraz enzimini engelleyerek kırmızı kan hücrelerini, sinir sistemini olumsuz biçimde etkilediği” tespit edildiği için… Chlorpyrifos üzerine yapılan araştırmalar arasında söz konusu maddenin, anne karnındaki bebeğe dahi ulaştığı ve beynini olumsuz etkilediğini tespit edenler var. (5)  

 Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl 3 milyon kişi zirai ilaç zehirlenmesine maruz kalıyor. Her yıl en az 20 bin tarım işçisi zirai ilaç uygulamaları nedeniyle ölüyor. (6) Bu zirai ilaçların diğer faktörlerle birleşerek tüketicilerde zaman içinde yarattığı hastalıklar ve ölüm vakalarının ise sayısal bir değer olarak tespit edilebilmesi mümkün değil. Kullanılan kimyasalların gıdada bıraktığı kalıntılar vücudumuza alınarak birikiyor. Biriken kimyasallar; kanser, üreme bozuklukları, hormon dengelerinde bozukluklar, bağışıklık sistemi sorunları, sinir sistemi rahatsızlıkları (beyin gelişiminde zarar, depresyon, konsantrasyon bozukluğu vs.), alerjiler, astım gibi birçok sağlık sorununa sebep olabiliyor. 

Yukarıda paylaştığımız veriler bu konuda sadece birkaç örnek ve buzdağının görünen kısmı. Ekolojik bütünün sürdürülebilmesi için arıların ve tozlayıcıların, zirai ilaçların olumsuz etkilerinden korunmasına çalışmalıyız. Çünkü paylaştığımız veriler insan merkezli olsa da arıların ve diğer tozlayıcıların insanlara göre çok daha hassas olduğunu ve zirai ilaçlardan çok daha fazla etkilendiğini unutmamalıyız. 

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2011’den 2014 yılı sonuna kadar tam 177 etken maddenin kullanımını yasakladı. Sayının bu derece yüksek olması AB’ye uyum süreci ile ilgili. Tabii bu durumda ‘‘ya AB’ye uyum süreci devrede olmasaydı?’’ sorusu geliyor insanın aklına.

Yazının devamı