Küresel Tarım, Çevresel Mültecilik Kavramı ve Türkiye

Konu : Tarım

Tarımın küresel geçmişi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanmaktadır.

Abstract

In this current paper, significant issues arising due to climate change are rewieved. Their effect on agriculture, in this regard food supply to people and animal husbandry was examined. The migrations and movements due to these specified reasons are highlighted. It is concluded that the threat is still increasing and special emphasis and interest should be given to such studies and measurements.

Tarımın küresel geçmişi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Taş Devri süresince avcı-toplayıcı toplulukların, yerini tarımla uğraşan halklara bırakması, insanların yerleşik hayata geçmesini sağlamış ve toplumları ve devletleri ortaya çıkarmıştır.

İlk insandan günümüze değin bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetleri ve toprak mülkiyeti açısından, tarım  birçok evre geçirmiştir. Bugün  teknolojinin ve bilginin etkin kullanımı ile tarım uzmanlaşmış ve planlı işletmeciliğe dönüşme çabasındadır. Ancak sanayi devrimi ile başlayan ve artarak devam eden problemler ile tarımın birincil sektör olma özelliğini yitirmeye başlaması, günümüzün en önemli tehditlerindendir. 

Küresel ekonomideki hızlı büyümeye paralel olarak artan tüketimin, dünyanın karşılayabileceğinden daha fazla olması, gezegenin doğal kapasitesini aşması sorununu da beraberinde getirmiştir. Dünya ekonomisi 50 yılda 7 kat artarken, dünyanın doğal yaşam destek sistemlerinde herhangi bir değişim söz konusu değildir. Örneğin, su kullanımı 3 kat, deniz ürünlerine talep 5 kat, fosil yakıt kullanımından yayılan karbondioksit 4 kat artarken talebin karşılanmasına yönelik ihtiyaç duyulan kaynaklarda herhangi bir artış söz konusu olamamıştır. Deniz ürünlerinde azalma, daralan ormanlar, genişleyen çöller, yükselen karbondioksit ve ısı seviyeleri, erozyona uğrayan alanlar, azalan su göstergeleri, buzulların erimesi, otlakların yok edilmesi, yükselen denizler, kuruyan nehirler ve yok olan canlı türleri, dünyada ortaya çıkan aşırı talebin göstergeleridir. 

Toprak verimliliğindeki azalmalar, erozyon, tarım alanlarının tarım dışı kullanıma açılması, çölleşme ve iklimsel değişimlerin birikimli etkileri ile başa çıkılmaya çalışılırken, küresel ekonomi ile dünya ekosistemi arasındaki kötüleşen ilişkinin en önemli belirtisi, yükselen gıda fiyatları olmuştur. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2016 yılı buğday üretiminin 2015 yılı üretiminin % 1.4 altına düşerek 723 milyon ton olmasını beklemektedir. Bu düşüşün ana nedeni olarak kuru hava koşulları sebebiyle Rusya ve Ukrayna’da kış hasadının az olması gösterilmiştir. Bu bağlamda, FAO’nun dünya gıda fiyat endeksi verilerine göre, Dünya Emtia piyasalarının önümüzdeki yıl istikrarlı olması beklenirken, küresel gıda fiyatlarında, Şubat-Mayıs arasındaki 4 aylık dönemde her ay artış kaydedilmiştir. 

Buğday kullanımının ise % 1.8 artarak 724 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Avrupa’da hayvan yemi olarak buğday kullanımının, buğday tüketimini artıran etkenler arasında olduğunu bildirirken, 2012–2014 yılları arasında 805 milyon kişi yani her 9 kişiden 1’inin kronik açlığın pençesinde bulunduğu da belirlenmiştir. Gıda yetersizliğinin en yaygın olduğu bölge ise iç karışıklıkların ve doğal felaketlerin yoğun olarak yaşamı tehdit ettiği Güney Asya olarak görülmektedir (Çizelge 1).

Dünya, dengesi bozulmuş bir iklimin etkilerini yaşarken, insanlar geçim yönetimlerinde oluşan sosyal ve ekonomik sorunlar nedeni ile evlerini ve yurtlarını bırakıp gitmek zorunda  kalabilmektedir (Şekil 1). 

Yazının devamı