Çiçekler Şehri

Yazar : İdil KOÇ
Konu : Turizm

Dil kursu için Floransa’yı seçtim Roma ve Venedik’i eleyerek, uzun yıllar sonra İtalya’daki ilk durağımın Floransa olmasının beni bu kadar etkileyeceğinden habersiz.

Dil kursu için Floransa’yı seçtim Roma ve Venedik’i eleyerek, uzun yıllar sonra İtalya’daki ilk durağımın Floransa olmasının beni bu kadar etkileyeceğinden habersiz. 2013 yazında Floransa’ya gidişimden önce İtalya’da en son 10 yıl önce bulunmuştum; belki de o yüzden beni bu kadar âşık etmişti kendine. İtalya boyunca istikrarını sürdüren sarının tonları Floransa’da ayrı bir etkiliyor insanı. 

Yağmurlu bir gece vardım şehre, ıslanan kaldırımların üzerine yansıyan sarı, turuncu, bej binalar şehri hiç olmadığı kadar boyamış… Sokakta yürürken küçük bir aralıktan nehrin gözüktüğünü fark ettim; karşıma çıkan sadece nehir değil öyle ufacık deniz manzaralı bir ev gibi. Yağmur çiseliyor, Ponte Vecchio ve karşı caddesindeki apartmanların güzelliği kendisini iki ile çarpmış nehre yansıyor. Binadan manzara olur mu? Oluyormuş.

Tam 2 hafta boyunca hayallerimin şehrinde yaşadım diyebilirim. Her an şehri yaşamak için özen gösterdim, saatlerce ara sokaklarında yürüdüm, yanından geçtiğim her binayı hayranlıkla inceledim. Acaba içinde kimler yaşamıştır yüzyıllardır diye hayal ettim… Günlük hayatında minimum hareket ile hayatta kalan biri olarak Seyid Onbaşı’nınki kadar mucizevi geliyor günde yaklaşık 20 km yürümüş olmam.

İkinci günüm iyi geçmedi, her şey o kadar güzeldi ki ağlamak geliyordu içimden, içim sıkışıyordu, çirkin bina arayıp duruyordum şöyle Güzelyalı’mın kararmış kibrit kutusu şeklinde modern binaları gibi. Bir hafta sonunda alıştım güzelliğine ve normal bir sanatsever gibi tadını çıkarabildim. Bir ay sonra İzmir’de evimde o ayın National Geographic’ini okurken bir de ne göreyim, koca bir sayfa ayrılmış Stendhal Sendromu’na. Sanat eserlerinin bolluğu ve güzelliği karşısında kendinden geçme, hızlı kalp atışı, baş dönmesi gibi tepkiler gösteren insanlarda görülen bir rahatsızlıkmış. İsmi, Stendhal’ın bir Floransa ziyareti sırasında Santa Croce Kilisesi’nde Giotto’nun fresklerine karşı yaşamış olduğu anlatılması çok güç olan bir duygu yoğunluğundan yazılarında bahsetmesinden geliyor. Bunu ilk günlerde yaşadığım sıkıntıyı bilen herkese inanılmaz bir heyecanla anlattım. Ne yalan söyleyelim, çok beğendiğim bir sürü şehir oldu fakat bir daha Floransa’da hissettiklerimi hissettiren olamadı.

Bu yaz 3 yıl sonra bir daha gittim ruh ikizim olan şehre… 4 günde bile bana yine sahip olduğu tüm güzelliklerden ufak ufak tattırdı. Floransa’ya teslim ederseniz ruhunuzu, size mutlaka küçük mucizelerini sunacaktır. Mesela 2 yıl önce Floransa’dan ayrılan trende karşıma oturan, yakın zamanda babasını kaybetmiş, bu yüzden de akrabalarının olduğu köye kilise kayıtlarından ailesini araştırmaya gelmiş İtalyan kökenli İsviçreli bir kadınla tam 4 saat boyunca sohbet ettik; aynı zamanda da sanat tarihçisiydi… İnsanın bu derece ilgisini çekebilecek bir hayatla aynı trene binip yan yana oturması eğer gerçekten de sadece bir rastlantı ise ne mutlu ki karşıma böyle birkaç insan çıktı gezilerimde.  Yine bu yaz, Piazza Della Signoria’daki heykellerin üzerindeki Yunanca yazıları tahmin etmeye çalışırken 83 yaşında bir amca yanıma yanaşıp hepsinin hikâyesini anlatmaya başladı. Kendisi de heykeltıraşmış, obje restorasyonuyla uğraşıyormuş, titreyen elleriyle belliğinden eski heykellerinin fotoğraflarını çıkardı. Bir yandan kraker kırıntıları dökülüyor bir yandan o anlatıyor… 

Yazının devamı