Gıda ile İllüzyon Yapılır mı?

Gıdaların hammaddesi olan tarımsal ürünler, insan yaşamının devamlılığında önemli bir yer tutmaktadır.

Gıdaların hammaddesi olan tarımsal ürünler, insan yaşamının devamlılığında önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle gıda ya da tarım ürünlerinin fiyatlarının değişmesi herkesi ilgilendirmekte ve kaygı yaratmaktadır.

Son yıllarda gıda fiyatlarının yüksekliğinden daha çok konuşur olduk…

Fiyatların yüksekliği düşük gelirli tüketicileri daha fazla etkilemektedir. Örneğin 2015 yılında düşük gelirli haneler gıdaya, yüksek gelirlilere göre bütçelerinden 2 kat fazla pay ayırdılar.

Üreticiler açısından ise fiyat artışları sevindirici bir durum olarak görülmektedir. Ancak ülkemizde küçük çiftçilerin, köylülerin tarım ürünleri ve gıda fiyatları artışlarından yararlanamadığı bir yapı mevcuttur. Pazardan, marketten 3-5 liraya satın aldığımız ürünlerin, çoğu zaman çiftçiden 35 kuruş ya da 50 kuruş gibi fiyatlardan satın alındığını biliyoruz, duyuyoruz. Yani aslında hem üreticiler hem de tüketiciler aynı anda kaybediyor.

Birçoğumuz durumu bilsek de bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz…

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, gıdada üretici ile perakende satış fiyatları arasındaki farkın, perakende satış aşamasında açıldığını bildiriyor ve fiyatların yüksekliğinden aracılar sorumlu tutuluyor. Tarımsal ürünlerin pazarlama kanalı genellikle çok uzundur. Kanalda gelir ve karını artırmak isteyen aracıların sayısının çok olduğu da bilinen bir gerçektir. Bu durum gıda fiyatlarını artıran önemli unsurlardan biridir. Gıda fiyatlarındaki ve genel düzeyindeki artış, ekonominin tamamında enflasyonist bir etkiye sahiptir. Son yıllarda enflasyon rakamlarının yüksekliğinden, gıda ürünlerinin fiyat düzeyindeki artışlar sorumlu tutulmaktadır. Gıda enflasyonu, yüksek ve hareketli ülkelerden biri olduğumuz çoğu yetkili kişi ve kurumca kabul edilmektedir. Ekonomi Bakanlığı tarafından, enflasyon sepetindeki gıdanın payının yüksek olduğu ve sepetteki ağırlığının düşürüleceği açıklamaları yapıldı. TÜİK verilerine göre, 2016 yılı enflasyon hesabında gıdanın ağırlığı yüzde 23,68 olarak gerçekleşmiş. Yani elimize geçen her 100 liranın, yaklaşık 24 lirasını gıda ve alkolsüz içeceklere harcamışız.

Enflasyon sepetinde gıdanın ağırlığı değiştirilmek istenmektedir. Ekonomide buna “enflasyon illüzyonu” denilmektedir. Yüksek fiyatlı mal ve hizmetlerin enflasyon sepetinden çıkarılarak enflasyonun olduğundan düşük gösterilmesi anlamına gelmektedir. İllüzyon duyularda yanılsama yaratmaktır. Şapkadan tavşan, kuş, çiçek çıkartmak; kutu içine girmiş birinin kaybedilmesi ya da kılıçlarla ikiye filan ayrılması en bilindik illüzyonlardır. Çocukken gerçek olmadığını bile bile her seferinde heyecanla izlerdik ve çok hoşumuza giderdi. Hatta bizler de denemeler yapardık…

Gıdalar ile illüzyon yapılmak istenmektedir.

Acaba çare bu mudur?

Tüketici açısından yüksek ya da üretici açısından düşük fiyatlar sonuçtur. Bu sonucu oluşturan etmenler ise tarımın ve gıda piyasasının yapısal sorunlarıdır. İllüzyon yerine bu sorunları çözmeye yönelik önlemler alınmalıdır.

Gerek bitkisel üretimde gerekse hayvancılıkta yüksek girdi maliyetleri ve dışa bağımlılık tarımsal ürün ve gıda fiyatlarının yükselmesi açısından her zaman önemli bir risk oluşturmaktadır. Yerel ve yerli kaynakların geliştirilmesi, korunumunun sağlanması ve kullanımının yaygınlaştırılması ilk yapılması gerekenler arasında gelmektedir. Ülkemizde küçük çiftçilik ve üreticilik yaygın olmasına rağmen yapılan destekleme, teşvik ve hibeler söz konusu üreticileri korumaktan uzaktır. Bu sistemin küçük üreticiyi koruyacak şekilde düzenlenmesi ürün arz ve fiyat istikrarı açısından önemlidir. Gıda piyasalarında ve fiyat politikalarının belirlenmesinde market zincirlerinin, aracıların egemenliğinin artması diğer tehlikeli ve önemli sorundur. Aracıların kazandığı mevcut sistem değiştirilebilir. Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki büyük uçurum kapatılabilir. Üreticinin emeğinin karşılığını alması, tüketicilerin de kalite ve besleyiciliği yüksek, sağlıklı gıdaları ucuza yemesi sağlanabilir.

Çözüm; üreticilerin ve tüketicilerin örgütlenmesi!

Çiftçilerin ürünlerini doğrudan satabileceği üretici pazarları, çiftçi marketleri, topluluk destekli tarım sistemlerinin oluşturulması; bunun yanında üretici ve tüketici kooperatiflerinin kurulması en akılcı yoldur. Pazarlarda kooperatif ortağı olan üreticilere yer verilebilir; özellikle yerel yönetimlerin destekleyeceği kooperatif satış mağazaları kurulabilir ve sayısı artırılabilir. Kamu kurumları, hastaneler ve okulların gıda ile ilgili ihtiyaçları kooperatiflerden temin edilebilir hatta zorunluluk haline getirilebilir. Destek, teşvik ve hibeler kooperatif ortağı olan üreticilere verilebilir.

Ve olmazsa olmaz kooperatiflere pozitif ayrımcılık yapacak, müdahaleci değil destekleyici olacak kamu politikaları…

Ancak tüm bunlar, küçük üreticiyi zora sokan piyasa aktörlerine benzemeden, dayanışma, işlevsellik ve etkinliğin yüksek olduğu, politika oluşturabilen, karar mekanizmalarında baskı grubu olabilecek kooperatiflere ve üst örgütlenmelere ihtiyaç olduğunu unutmadan gerçekleştirilmelidir.

Son olarak; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde “Tarımsal Kalkınma ve Örgütlenme Genel Müdürlüğü” nün kuruluyor olması, ülkemiz kooperatifçiliğinin layık olduğu yerlere gelmesi için önemli bir fırsat yaratmasını umuyor ve diliyoruz.