Allelopatik Yaşam Stratejisi

Yazar : Sinem SANLI

19. yüzyıla kadar hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karşı korumasıydı.

19. yüzyıla kadar hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karşı korumasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir ihtiyaç doğmuş : ‘ Doğayı insana karşı korumak.’ olduğunun altını çizer yönetim bilimcisi Peter F. Drucker.                                                                                                                                                                                                                 Allelopatik bitkilerin tanımından, doğal dengeye olan katkısından ve çevreye olan etkilerinden   Ocak ’17 sayımızda hızlı bir giriş yapmıştık aslında. ‘Doğayı insana karşı korumak ‘ konusunda Drucker ile aynı düşünceyi paylaşırken;  allelopatik bitkileri, konvansiyonel  tarımdan uzak üreticileri için ve organik tarıma gönül vererek bunu yaşam tarzına dönüştürenlere alışılagelmişin dışında bir alternatif olarak görüyorum.  Yaşamımızda ki allelopatik bitkilerin pratikte kullanımına dair izlediği yolu takip edelim mi ? 

Organizmalar arasında doğal olarak ortaya çıkan bir ekolojik fenomen olan allelopati, allelokimyasal olarak bilinen bitki biyoaktif bileşiklerinin sentezini ve salınmasını içerir. Bu allelokimyasallar, doğal zirai ilaç olarak görev yapabilir. Toprak ve çevre kirliliği, yabani ot biyotiplerinde direnç  gelişimi ve sentetik herbisitlerin rastgele kullanılmamasından kaynaklanan sağlık kusurlarını çözebilir. 

Yabani otlar ürünlerin verim kaybına neden olur ve gelecek nesiller için gıda güvenliği için ciddi bir tehdit oluştururken,özellikle  tarla bitkilerinde yabani otların kontrolü zorunlu bir hal almıştır. Çeşitli etkinlik derecelerine sahip yabani ot mücadele yöntemleri, iklim koşullarına, yetiştiricilik sistemlerine ve bölgenin sosyo-ekonomik koşullarına göre uygulanmaktadır. Yabani ot kontrolü için manuel ve mekanik yöntemler yüzyıllardır uygulanmıştır, ancak bunlar verimsiz yöntemler olup yoğun emek  ve iklim koşullarına bağlıdır.

Yabancı ot kontrolü için kimyasal araçlar çok daha ucuz, en yaygın ve oldukça etkilidir. Yine de, herbisitlerin sürekli ve ayrımsız kullanımı çevresel tehlikeler oluşturur. Herbisite dayanıklı yabani ot biyotiplerinin gelişimine neden olurken  insan sağlığı sorunları da yaratmaktadır .

Örneğin, buğday çiftlikleri yakınlarında yaşayan ailelerde doğan bebekler, yabancı ot kontrolü için sürekli klorofenolsi herbisit kullanımı ile doğum kusurları açısından %65 daha fazla riske sahip olabilirler. Dolaşım- solunum sisteminde değişikliklere neden olabilirler. Bu durum, yabancı ot kontrolü için çevre dostu bir teknoloji geliştirmeyi talep etmektedir.

Yabani ot idaresi için rotasyon, ara ürün yetiştiriciliği, yüzey malç kullanımı, bitki kalıntısının toprağa verilmesi, allelopatik sulu özleri, allelopatik sulu ekstraktların kombine uygulaması, düşük herbisit dozları ile allelopatik sulu ekstratların kombine uygulamaları, geleneksel yetiştirme ve modern biyoteknolojik yaklaşımlar, allelopati yoluyla daha fazla yabancı ot bastırma yeteneği olan ürün çeşitlerini yetiştirmek için kullanılabilir. 

Buğday (Triticum aestivum L.), pirinç (Oryza sativa L.), mısır (Zea mays L.), arpa (Hordeum vulgare L.), sorgum (Sorghum bicolor L.) dahil allelopatik özelliklere sahip birçok bitki, yulaf (Avena sativa L.), çavdar ve inci darı (Pennisetum glaucum L.) poaceae ailesine aittir. Bununla birlikte brassica türleri, yonca (Medicago sativa L.), okaliptüs (Eucalyptus türleri), tütün (Nicotiana tabacum L.), susam (Sesamum indicum L.), tatlı patates (Ipomoea batatas L.),  ayçiçeği (Helianthus annuus L.) ve dut (Morus alba L.) de allelopatik özelliklere sahip bitkilere örnek verilirken; bu bölümde daha çok tarla bitkilerindeki uygulamalarından bahsederek , allelopatik bitkilerin potansiyel uygulamalarına hepbirlikte değinelim.

Yazının devamı