Organik Ürünlerin Ticarileşme Süreci

Dünyada 20. Yüzyılın başında tarımın sanayileşmeye başlamasıyla, çevre ve insan sağlığı ekseninde tarımsal faaliyetler başlamıştır. Yeşil devrim adı verilen yoğun girdi ve alet makine kullanımına dayanan tarımsal faaliyetlerin doğal yaşama, çevreye ve sağlığa olumsuz etkileri 1970’li yıllardan itibaren sorgulanmaya, tartışılmaya başlanmıştır. Yapılan araştırmalar doğada tarımdan kaynaklı kirlenme ve fiziki olumsuzlukların tahmin edilenin çok üstünde olduğu göstermiştir.

Bu gün organik (ekolojik, biyolojk) tarım olarak adlandırılan kültürler doğaya saygı, toprak, hava ve suyun koruması, üretilen canlı metaryale saygı, çevreyi koruma, tarımsal faaliyetlerin doğayla uyumlu halde sürdürülmesi, insan sağlığı gibi duyarlılıklardan yola çıkmıştır. Ticari kaygı taşımayan organik tarım hareketleri birkaç çevreci, toplumcu münzevinin işi olarak görülmüştür.

Ticari kaygı gütmeyen bu hareketlerden bazıları toplumun refah düzeyinin yükselmesi ile ticari başarı da gösterir. 20. yüzyılın sonlarında organik tarım gelişmiş ülkelerde giderek daha fazla dikkat çekmeye ve kendi talebini yaratmaya başlamıştır. Bu durum perakende gıda (market) zincirlerinin ürünlerine güvenin ve ilginin azalması ile sonuçlanır. Perakende gıda sektöründe organik etiketi altında ürün satmaya başlamasından kısa süre sonra piyasadaki ürünlerin organik olup almadığına ilişkin şüpheler dillendirilmeye başlar. Ve organik olduğuna güvenilen yerlerden alış veriş edilmeye çalışılır. 

Ürünlerinin organik olduğuna dair güvence vermeye çalışan perakende gıda zincirleri sonunda kendi organik tarım standartlarını açıklayıp, belgelendirme sistemi oluşturmaya başlar. Bu tartışmalar sayesinde organik gıda konusundaki bilgisi artan tüketicinin organik ürüne yönelimi arttırır. Ancak kısa süre sonra üretilen organik üründen fazlasının sadece perakende gıda sektörünce satışa sunulduğuna dair iddialar ortaya çıkar. Ve yine güvenin azalması…