Tarım ve İklim Değişikliği

Yazar : Salih GÖKKÜR

Küresel ısınma ve buna bağlı olarak oluşan iklim değişiklikleri, etkileri ve sonuçları açısından dünyanın bütün ülkelerini yakından ilgilendiren önemli bir sorun niteliğindedir.

Tarım, birçok sektörün hammadde ihtiyacını karşılayan, sektörlerarası istihdamın şekillenmesinde tesiri olan, diğer sektörlerin kriz dönemlerinde işsizlikle mücadelede can yeleği vazifesi gören, gıda güvencesinin sigortası olarak bilinen bir sektördür ve iklim değişikliğinden etkilenmektedir. 

 

Küresel ısınma ve buna bağlı olarak oluşan iklim değişiklikleri, etkileri ve sonuçları açısından dünyanın bütün ülkelerini yakından ilgilendiren önemli bir sorun niteliğindedir. Küresel nüfus ve tüketimin artması, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, fosil yakıt tüketiminin artması, ormanlık alanların azalması gibi insan kaynaklı faaliyetler, atmosferdeki sera gazı birikimini artırarak iklim değişikliğine yol açmaktadır. Bu faaliyetler; atmosfer ve okyanusların ısınmasına, küresel su döngüsünün değişmesine, kar ve buzulların azalmasına, deniz seviyesinin yükselmesine, yağış rejimlerinde değişmelere ve kuraklık, sel, kasırga gibi doğal felaketlerin sıklık, süre ve şiddetinin artmasına neden olmaktadır. Oluşan iklim değişiklikleri tarımsal faaliyetlerde, hayvan ve bitkilerin doğal yaşam alanlarında değişikliklere neden olacak, su kaynakları açısından önemli sorunlara neden olabilecektir. İklim değişikliği sonucu, tropikal ve sup-tropikal bölgelerdeki tarımsal faaliyetler sıra dışı sel ve kuraklıklardan olumsuz yönde etkilenirken, ılıman bölgelerdeki ürün yetiştirme sezonunun uzaması sonucu tarımsal üretimin daha fazla olması beklenmektedir (Bayraç ve Doğan, 2016). Bazı araştırmalar neticesinde küresel iklim değişikliğinin insan ve diğer canlı habitatlarının bazısını tahrip ederken yerlerine yeni habitatlar sunduğu da belirlenmiştir (Batan ve Toprak 2015). Kurak bölgelerde ise, giderek artan ısınmaya bağlı olarak oluşan çölleşme sonucu tarımsal üretim azalmakta ve hatta giderek yok olmaktadır. Ekstrem hava koşulları gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimi imkânsız hale getirmekte ve dolayısıyla göçe sebebiyet vermektedir. Birleşmiş Milletler, iklim değişimi ile bağlantılı olarak dünya genelinde 500 milyondan fazla insanın yer değiştirdiğini tahmin etmektedir (Bayraç ve Doğan, 2016).

 

Türkiye küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından, risk grubu ülkeler arasındadır. Özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalardan olumsuz yönde etkilenebilecektir. Atmosferdeki sera gazı birikiminin artışına bağlı olarak, gelecek yıllarda gerçekleşebilecek bir iklim değişikliğinin Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle kentlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenecek, tarımsal ve içme amaçlı su ihtiyacı daha da artabilecektir. Böylece kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yaz kuraklığı süresi ve şiddetindeki artışlar çölleşme, tuzlanma ve erozyon hızının artışını tetikleyeceği düşünülmektedir. Kuraklığın tarımı ve dolayısıyla üreticiyi olumsuz yönde etkilemesi, bazı üreticileri yeni mevsimsel özelliklere göre ürünlerini değiştirmek zorunda bırakacaktır. Bu nedenle Türkiye’de daha sıcak ve kurak koşullara uygun tarımsal bitki çeşitlerinin geliştirilmesi ve bunların desteklenmesi gerekmektedir (Bayraç ve Doğan, 2016). 

 

Türkiye’de bitkisel üretimde; iyi tarım uygulamaları, organik tarım uygulamaları, üretimin her aşamasında izlenebilirliğin sağlanması, bitki hastalık ve zararlıları ile mücadele, kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi, arazi gen bankalarının ve tohum bankalarının kurulmuş olması, arazi toplulaştırması, yaygın eğitim ve yayım ile destekleme, tüketicilerin bilinçlendirilmesi uygulamaları iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik destek uygulamalardır. Mevcut yasal ve kurumsal düzenlemelere, stratejik planlara, politika ve programlara bu konuların dâhil edilmesi ile tarımda doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum için rekabet gücü yüksek bir yapının oluşturulması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının artırılması hava, toprak, su gibi doğal dengenin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından yarar sağlayacağı gibi konvansiyonel enerji uygulamalarının yavaşlatılmasını da beraberinde getireceğinden çevre üzerine önemli olumlu etkiler sağlayacağı düşünülmektedir (Bayraç ve Doğan, 2016). Yenilenebilir enerji kullanımı, devlet tarafından enerji şirketlerinin hedef ve yatırımlarında yenilenebilir enerji ağırlıklı bir yol izlemeleri şartının koyulmasıyla ya da mali yardımların yapılmasıyla teşvik edilebilir. Enerjinin daha etkin ve idareli kullanımı ile enerji verimliliği desteklenerek karbon emisyonlarını azaltmak da bir diğer önemli adımdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzının sağlanmasındaki katkısının yükseltilmesi; çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve dışa bağımlılığın azaltılmasına yüksek katkı sağlayacaktır. Enerji temininde kaynak çeşitliliği (güneş, rüzgâr, jeotermal gibi) ithalattan kaynaklanan risklerin azaltılmasında da önemlidir (Güner ve Turan, 2017).

 

Tarım sektörü, ülkenin gıda güvencesinin sağlanmasında stratejik sektör olması nedeniyle desteklenmeli ve uluslararası rekabetten çiftçinin olumsuz etkilenmeyeceği yapıya kavuşturulmalıdır. Kırsalda yaşayan halkın gelir düzeyini artırmak için tarımsal desteklemeler artırılmalı özelikle yaygın olan küçük ölçekli tarım işletmeleri desteklenmeli ve bu işletmeler teknoloji ile buluşturulmalıdır. Ülkemizde gıda güvencesinin sağlanması sadece yeterli gıda üretimine bağlı olmayıp, yapısal yoksulluk ve düşük gelir gibi temel ekonomik sorunların çözümüne bağlıdır (Eştürk ve Ören, 2014).

 

Tarımda stratejik yönetim, toplumun tüm kesimlerindeki gelir farkının azaltılmasında kullanılabilecek önemli bir araçtır. Tarımsal üretim için uygun arazilerin iyi değerlendirilememesinin nedeni, tarımda verimi düşük ürünlerin yetiştiriciliğinden, girdilerin eksikliğinden ve yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır. İklimin değişim hızının son yıllardaki artışı, ekolojinin bu değişime direnme gücünün azalması, insanoğlunun yaşadığı çevreyi, sosyo-ekonomik yaşamını, değişikliğe uğratmaktadır. Gelecekte ülkelerin dış ticaretlerinde, tarımsal üretimde verimi yüksek, maliyeti düşük ve su tüketimi az ürünler yaygınlaşmaya başlayacaktır.

 

Tarımda üretim maliyetleri ile ürün fiyatları arasındaki dengesizlik, küresel değer zincirinin revizyonuyla düzelebilir. Böylece iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine rağmen, bazı ürünlerde gıda arzının düşmesinin önüne geçilerek, gıda güvenliğimizin sürdürülebilirliğine olumlu katkılar sağlanabilir. Tarım ürünlerinin dış ticaret maliyetlerinde ülkelerin ithalat ve ihracat maliyetleri çok büyük önem arz etmektedir. Doğru pazarlama teknikleriyle ve tüketici davranışlarını doğru bir biçimde analizle, bu maliyetlerin olumsuz etkileri en aza indirgenebilir. Pazarlarda birçok ürün daha uygun fiyatlarla tüketiciye sunulmaktadır. Pazarlar ve mağazaların birlikteliğinin sağlandığı “Yeni Merkezi Pazarlar” ile üretici ve tüketici refahı birlikte sağlanabilir. İhracat yapılacak ülkelerin en çok tercih ettiği TV kanallarına, tarım ürünlerinin tanıtımıyla ilgili reklamlar verilerek, tüketicilerin güveninin kazanılabilir. Dış ticarette güvenin kazanılması çok önemlidir. Çünkü ekonomide yaşamda kısacası her yerde, güven yıkıldığı zaman, her şey yıkılır. 

 

Araştırmalar, küresel ısınmanın etkisi olarak meydana gelen iklim değişikliğinin tarım ürünleri rekoltesinde etki sahibi olduğunu ortaya koymaktadır. Buna bağlı olarak üretim bölgelerinde ve ticaretinde değişiklikler meydana gelecektir. İklim değişikliğiyle birlikte 2050 yılına kadar dünyada kuzey bölgelerde yağış ve rekoltenin artacağı beklendiğinden, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine coğrafi yakınlığından dolayı, Ukrayna’da tarım ürünleri yetiştiriciliğine, ürünlerin hasat sonrası nakliyesini yapan firmalara ve uluslararası denizyolu taşımacılığına yatırım yapmaya başlarsak, küresel rekabet açısından olumlu kazanımlarımız olacaktır.

 

Abstract

 

Agriculture and Climate Change

 

Agriculture is a sector known as insurance for food security that meets the raw material needs of many industries and is affected by climate change. Strategic management in agriculture is an important tool that can be used to reduce income disparity in all segments of society. The imbalance between production costs in agriculture and product prices can be improved by the revision of the global value chain. The import and export costs of the countries are very important in the foreign trade costs of agricultural products. With the right marketing techniques and accurate analysis of consumer behavior, the negative impacts of these costs can be minimized.

 

Kaynaklar:

  1. 1. Batan, M., Toprak, Z.F., 2015. Küresel İklim Değişikliğinin Olumlu Etkileri ve Bu Etkilerin İklim Değişikliğine Uyum Kapsamında Değerlendirilmesi, DÜ Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, s.93-102.
  2. 2. Bayraç, H.N., Doğan, E., 2016. Türkiye’de İklim Değişikliğinin Tarım Sektörü Üzerine Etkileri, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Nisan 2016, 11(1), 23- 48.
  3. 3. Eştürk Ö., Ören M.N., 2014. Türkiye’de Tarım Politikaları ve Gıda Güvencesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarım Bilimleri Dergisi, 24(2): 193- 200.
  4. 4. Güner, E., Turan, E., 2017. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Küresel İklim Değişikliği Üzerine Etkisi, Doğal Afetler ve Çevre Dergisi, 3 (1), 48-55, DOI: 10.21324/dacd.285523 .