Gıda Bağımlılığı ve Obezite

Yazar : Ayhan CÖNER

Gastronomi, sözlük anlamı ile iyi yemek seçme, iştah açıcı, lezzetli ve güzel yemek pişirme ve yeme uygulaması veya sanatı olarak tanımlanır.

Gastronomi, sözlük anlamı ile iyi yemek seçme, iştah açıcı, lezzetli ve güzel yemek pişirme ve yeme uygulaması veya sanatı olarak tanımlanır. Bu güzel yemekleri tüketerek deneyimleme şansına herkes sahip olamıyor ne yazık ki. Ancak gastronomik ya da sağlıksız yiyeceklerin (abur cubur) aşırı tüketimi sonrası daha çocuk yaşlarda başlayan büyük bir problemi var insanoğlunun; Obezite!

 

Son iki yıldır 11 Ekim tarihi “Dünya Obezite Günü” olarak anılıyor. Yapılan hesaplamalara göre bugünkü gidişat ile 2025 yılında dünyada 2.7 milyar insan obezite ve buna bağlı hastalıklardan dolayı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalacak. Tedavi edilmediğinde obezite kalp rahatsızlığı, diyabet, karaciğer hastalığı ve birçok kanser türü dahil olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıkların önemli bir bölümüne sebep teşkil ediyor. Obeziteyi tedavi etmek veya önlemek için acil önlemler alınmazsa, obezitenin sonuçlarını tedavi etmek için yıllık küresel tıbbi faturanın 2025 yılına kadar yılda 1.2 trilyon US$’ı bulması bekleniyor. Obeziteye karşı koyabilmek için Dünya Obezite Federasyonu kurulmuş durumda ve aşağıdaki haritada gördüğünüz ülkeler destek sözü vererek planlanmış bir çok etkinlik organize ediyor. Ancak Türkiye maalesef bu ülkelerin arasında değil.

 

Peki, hep duyduğumuz bu obezite nedir?  Fazla kilo ve obezite, anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlanıyor ve sağlıkta süratle bozulmaya neden oluyor. 

Obezite ve aşırı kilolu olmanın temel nedeni; kazanılan kaloriler ile harcanan kaloriler arasındaki enerji dengesizliğidir.

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obezitenin küresel olarak sebeplerini:

 

Dünyada bir çok sivil toplum örgütü bu konuyu çok ciddiye alıyor. Uluslararası bir topluluk olma misyonu üstlenerek WHO, PAHO (Pan American Health Organisation) gibi uluslararası konseylere destek olmak ve onları etkilemek üzere Kanada’da kurulan “Uluslararası Davranışsal Beslenme ve Fiziksel Aktivite Topluluğu” (ISBNPA - International Society of Behavioral Nutrition and Physical Activity)  çalışmalarını diyet ve fiziksel aktivite başlıklarını aynı çatı altında birleştirerek yapıyor. 

 

Diyet ve fiziksel aktivite modellerindeki değişiklikler genellikle sağlık, tarım, ulaşım, kent planlaması, çevre, gıda işleme, dağıtım, pazarlama ve eğitim gibi sektörlerde kalkınma ve destekleyici politikaların eksikliği ile ilişkili çevresel ve toplumsal değişimlerin sonucu oluşmaktadır. Bu değişikliklerin etkisini Vücut kütle indeksimizi (VKİ) hesaplayarak hemen anlayabiliriz. VKİ yetişkinlerde aşırı kilo ve obeziteyi sınıflandırmak için sıklıkla kullanılan basit bir ağırlık-boy oranı dizesidir. Kilogram cinsinden kişinin ağırlığı metre cinsinden boyunun karesine bölünerek (kg/m2) tanımlanır. Yükselmiş VKİ, bulaşıcı olmayan aşağıda sıraladığımız hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür: 

 

VKİ’ni spor yapanlarımız bilir ve takip ederler. Genetik ve farklı sağlık sebeplerinden dolayı spor yapma imkanı olmayanları hariç tutarak irdeleyecek olursak, spor yapmayanların göz göre göre sağlıksız beslenerek aşırı kilo almasına rağmen önleyici bir faaliyette bulunmamaları ise anlaşılır bir şey değildir. Obezite hakkında anahtar verilere baktığımızda: 

 

Obezite önlenebilir. Bir çok düşük ve orta gelirli ülke, şimdi hastalığın maalesef "çifte yükü" ile karşı karşıyadır.

 

Bu ülkeler bulaşıcı hastalıklar ve yetersiz beslenme sorunlarıyla uğraşmaya devam ederken, özellikle kent ortamlarında obezite ve aşırı kilo gibi bulaşıcı olmayan hastalık risk faktörlerinde de hızlı bir artış yaşıyorlar. Aynı ülke, aynı toplum ve aynı ailede yetersiz beslenmeden muzdarip bireylerle obezite sorunu yaşayanların birarada bulunması artık nadir rastlanan durumlardan değildir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde prenatal, postnatal dönemlerde bebekler ve küçük çocuklar yetersiz beslenmeye maruz kalmaktadır. Aynı zamanda, bu çocuklar yüksek yağ, yüksek şeker, yüksek tuz, enerji yoğunluğu fazla ve mikrobesini zayıf; düşük maliyetli ama aynı zamanda besin değerleri de yetersiz gıdalara maruz kalmaktadırlar. Düşük seviyede fiziksel aktiviteler ile birleşen bu diyet modelleri, çocukluk çağındaki obezitede belirgin artışlara neden olurken, yetersiz beslenme sorunları ise malesef çözülememektedir. 

 

İdeal kilonuzu bulmak ve bunu muhafaza etmek için yapılacak temel şeylerin başında kan şekerinizi kontrol etmek, lif açısından zengin ve olabildiğince çeşitli gıdalar almak ve yeterince egzersiz yapmak gelir. Eğer her türlü diyeti uyguladığınızı düşünüyor ve hala kilo vermekte zorlanıyorsanız bunun başlıca sebeplerini tiroit beziniz tarafınca salgılanan T3 ve T4 hormon salgılarının vücudunuzda kalori yakma dengesinin aksamasında ve/veya kronik bir gıda intoleransı sebebi ile vücudunuzun fazla su tutmasında ve/veya insülin direncinizin bir şekilde artmış olmasında arayarak doktorunuza danışmalısınız. 

 

Beslenme ciddi bir iştir. İnsan vücudunda ihtiyaç olan 30-40 milyon yağ hücresi bulunur ve ekstra tükettiğimiz her kalori vücudumuzda yağ olarak depolanır. Hareketsizlik metabolizmamızı yavaşlatarak toksinlerin birikmesine sebep olur. Hücrelerimizi neredeyse hissizleştiren rafine şekerler ve nişastalı yiyecekler kan şekerimizin ve dolayısıyla sağlığımızın dengesini adeta taammüden bozan unsurlardır. Bu ürünlerin tüketimi insülin direncimizi bozar ve insülin vücudumuzdaki şeker fazlasını yakarak yağa dönüştürür ve depolar. Bu durum kişinin sırasıyla aşırı kilolu ve obez olmasının yolunu açarken ortaya aniden bir günde çıktığı sanılan diyabet hastalığı ile karşılaşırız. Teknik olarak ideal kilonuzun %20 üzerindeyseniz kendinizi maalesef obez olarak nitelendirebilirsiniz. Bu durumdaki kişileri tuzağa düşüren kilo almayı önleyici – yağ yakıcı olduğu iddia edilen bir takım haplar ise, size yağlı bir hamburger ve patates kızartması gibi mutluluk verdiğine şartlandığımız sağlıksız bir takım besinleri dilediğiniz sıklıkta tüketmenize rağmen kilo almayacağınıza ve yağlanmayacağınıza inandırır. Ama her iyi niyet gibi bu da bir yöntem değildir. Kilo almayı önleyici yağ yakıcı bu haplar vücudunuzun ihtiyacı olan yararlı yağları ve yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerini almasına da engel olacak, orta hatta kısa vadede sağlığınızın bozulması kaçınılmaz hale gelecektir. Sorun bilinç düzeyi ve irade sorunudur. Kendi yaşadığım tecrübelerimi de aktaracağım bu derin konuyu bir başka makalede işleyeceğim. Ancak tüketimini sakıncalı olarak gördüğüm gıdaları aşağıda bilginize özetliyorum:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazılarımın özünde kendimde ilke edindiğim; besinlerin enerjisinden faydalanarak sadece bedensel değil, zihinsel ve ruhsal enerjiyi de dengeleyerek holistik yani bütüncül bir sağlıklı yaşama adım atmayı kaleme alıyorum. İçerik itibariyle bu bilgilerin beslenme ile ilgili olanları makrobiyotik, ayurvedik gibi öğretilerde ortak paydada buluşuyor. Ancak gıda hakkında ne yazarsak yazalım irade ve nefs hakimiyeti olmadan kişinin maddeden manaya geçmesi sadece bir rüya olur. Edindiğim holistik bilgileri paylaşacağım ve sizlerden de geri dönüş ve katkılar alacağım sitemde önümüzdeki birkaç ay içerisinde açıldığında çok daha detaya ineceğiz. Mutluluğu madde de arayanların en azından gıda ve dolayısıyla sağlık tarafında karşılaştığı sorunların başında gelen obeziteye değindik bu ay. 

 

Günün sonunda yatmadan yukarıdaki bu resme bakın. Yaşam süremiz hakkında kontrol o kadar bizde olmasa da, yaşam kalitemizi belirleyen yegane araç işte bu çatal ve onun ucunda ne yediğimiz. Sağlık dolu günleri bekletmeyin. Sevgiyle.