Yaşamın Şifresi: Tohum

Yazar : Handan ÇAKAN
Konu : Tarım

Bir yaşamın başlangıcı, ekmeğimizin özüdür tohum. Ağaç olur, bitki olur, gıda olur, aş olur.

Tohum nedir?

Bir yaşamın başlangıcı, ekmeğimizin özüdür tohum. Ağaç olur, bitki olur, gıda olur, aş olur. 

Tohum elzemdir.

                                              

Kıyamet tohum deposundan haberiniz var değil mi? Ondan bahsetmeden evvel aşağıda Kur’an-ı Kerim’de geçen Yusuf Suresinin anlamının üzerinden bir geçelim.

 

Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: "Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin." (Tevrat’ta bu kişi Firavun olarak geçmektedir)

Dediler ki: "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz."

O (Hz. Yusuf) ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: "Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin."

"Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler."

Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka. "

"Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek."

"Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak."

Gerçekten de Hz. Yusuf’un rüyası gerçekleşti, 7 yıl boyunca kıtlık yaşandı. Firavun onu dinleyerek tahıl stokları yaptı. Elinde avcunda kalmayan, kıtlıkla karşılaşan insanlar bir avuç buğday için hükümdarın kapısına dayandı.

Aynı Kıssa Tevrat’ta da geçmektedir. 

Şimdi diyeceksiniz ki ne ilgisi var Kıyamet tohum deposu ile bu kıssaların?

Önce bu gizli saklı, amacının ne olduğunu bilmediğimiz tohum deposundan bahsedelim:

Norveç'in kuzeyindeki Svalbard takımadasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen ambardır.

 

2008 yılında kurulan ve Norveç hükümetiyle ‘Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Fonu' (Global Crop Diversity Trust) ve Kuzey Genetik Kaynaklar Merkezi tarafından desteklenen depo, sürekli yeni tohum numuneleriyle zenginleştiriliyor.

Kıyamet günü kasası diye de anılan Svalbard Küresel Tohum Deposu, küresel ısınma, deprem ve hatta nükleer saldırılara karşı dirençli bir şekilde inşa edildi. Eski bir kömür yatağının 120 metre kadar içine giren bir sığınak şeklindeki tesis, 27 metre uzunluk, on metre genişlik ve altı metre yüksekliğindeki üç ambardan oluşuyor. Şu anki deniz seviyesinin 130 metre üzerinde bulunan depoların, iklim değişikliğine bağlı olarak su seviyesinin büyük ölçüde yükselmesi durumunda bile güvende olacağı hesaplanıyor. İnşasında kullanılan malzemelerin nükleer savaş ya da uçak çarpmasına karşı da dayanıklı olduğu belirtiliyor. Özel soğutma sisteminin yer aldığı tesiste bilimsel tahminlere göre tohumların, çeşidine göre, 55 yıl (ay çiçeği tohumu) ila 10 bin yıl (bezelye tohumları) dayanabileceği öngörülüyor. Eskiyen tohumlar sürekli yenileriyle değiştiriliyor.

 

Depolanan numuneler arasında Ermenistan’daki değişik iklim bölgeleri ile Tacikistan’daki Pamir dağlarından getirtilen buğday da bulunuyor. Yabani tohumlara da çetin hava koşullarına dayanıklılıkları nedeniyle özel önem veriliyor. 

Svalbard ambarına en büyük katkı ABD tohum bankasından geliyor. Bu yıl ABD’den, aralarında İnka ve Azteklerin besin değeri yüksek tahıllarından horozibiğinin de bulunduğu 12 bin 801 numune gönderiliyor.

Projenin hedefi, pirinç, mısır, buğday, patates, elma, maniok, hindistancevizi gibi en önemli 21 bitki türünün mümkün olduğunca yediemin ilkesine bağlı şekilde muhafaza edilmesi ve tür çeşitliliğinin sağlanması.(© Deutsche Welle Türkçe DW/AP, BK/AG)

Bu açıklamada dikkatinizi çeken ne oldu? Eski, yerli ve genetik değişime uğramamış tohumların önemsendiği değil mi?

Şimdi ilk söylediğime tekrar geliyorum. Ne ilgisi var dedik değil mi Tevrat’ta geçen Yusuf Kıssası ile. 

Şöyle açıklayayım;

Biliyoruz ki İsrailoğulları Tevrat’ı birebir yaşayan, onu yasalaştıran bir toplum. Şimdiden önemli tohumların stoklarını yapıyor. ABD’nin tohum deposuna ne kadar büyük yatırım yaptığını basından takip edebilirsiniz. Hepimiz biliyoruz ki İsrail demek ABD demek, ABD İsrail demektir. ABD olmazsa İsrail varlığını sürdüremezdi. Bugün dünyada her ne kadar petrol için savaşlar verse de gözle görülmeyen bir savaş mücadelesi daha var; TARIM…

Su, Tohum ve Gıda

İsrail kurulurken öncelikli olarak ilk yerleşen Yahudilere çiftçilik yaptırıldı. Şimdi halen tarımda inanılmaz büyüklükte yatırımlar yapıyorlar. 

Tohum tekeli diye bir durum söz konusu ve ne yazık ki, büyük oynayan elitler birçok ülkede yerli tohumun satışına müdahale ediyorlar. Çünkü tohum geliştirilirken emek, bilim ve sabır ama bedeli paradır, 1 gramı altından daha pahalıdır. Yeni genetik tohumlardan tekrar ürün alamazsınız. Onlardan tohum alıp ekerseniz genetik yapılarının bozulduklarını veya kısır olduklarını görürsünüz. Yani her defasında modifiye veya hibrit tohum almalısınız. İşte bu yüzden yerli tohum satışı yasaktır. Yerli tohumlar ancak takas yöntemi ile korunmaktadır. 

Şimdi konuyu biraz daha açalım, yerli tohumlarımızın korunmasını neden önemsememiz gerektiğinin altını çizmek için finansörleri tanıyalım. Kimdir Svalbard Küresel Tohum Deposunun finansörleri?

Öncelikle, bu ambarın Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) aracılığıyla işletilmektedir. Nisan 2009 rakamlarına göre 123 milyon dolarlık bir finansmanları var. Roma’da kurulan bu örgütün başında Kanadalı Margaret Catley-Carlson bulunuyor. 1998’e dek NewYork merkezli Nüfus Konseyi’nin de (Population Council) başkanıydı. Bu konsey John D. Rockefeller’ın nüfus populasyonunu düşürmek amacıyla 1952’de kurduğu, aile planlaması adı altında gelişmekte olan ülkelerde çalışmaları yürüten bir konsey. Diğer GCDT üyeleri arasında Hollywood DreamWorks Animation’a başkanlık eden Lewis Coleman da var. Coleman ABD’nin en büyük Pentagon anlaşmalı askeri endüstri şirketi olan Northrup Grumman Corporation’ın da kurul başkanıydı. Örgütün finansörleri ise; geçen yıl şirketin aktif yönetiminden çekilerek kurduğu Bill-Melinda Gates Vakfı aracılığıyla kendini Asya ve Afrika’daki çiftçilere yardıma adayacağını beyan eden Microsoft’un kurucusu Bill Gates! Dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD’li DuPont/Pioneer Hi-Bred! Yine bir ABD’li GDO devi Monsanto! İsviçre menşeli GDO tohum ve tarım kimyasalları şirketi Syngenta! 1970’lerde 100 milyon dolarlık bir kaynakla ‘Yeşil Devrim’ diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller! ABD, İngiltere, Norveç, Almanya, İsviçre ve Kanada’dan da devlet fonları aktarılıyor. Yani özetle, GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) tohumları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yayarak tarlalardan orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler, şimdi dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları olası bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir adaya saklıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde ‘zaten var olan’ tohum depolarına ne gibi bir felaket gelecektir ki, Svalbard’a muhtaç kalınacaktır? Diyor William Engdahl (Ölüm Tohumları/ Kalıtımın Değiştirilmesinin Arkasındaki Karanlık Oyunlar’ adlı kitabın yazarı=TurkishNews)

 

Bu kadar harıl harıl yerli tohumların depolanmasının sebebi ne olabilir? Her şey iyi niyetli gibi gözüküyor ama unutmayın zehir altın çanakta sunulur. 

Bizde bilmiyoruz başımıza ne geleceğini, yani insan eliyle bir yapay kıtlık mı yaratılacak? Kutsal kitapta geçtiği gibi 7 yıl süren bir kıtlık yaratılmayacağı ne malum. 

Burada bizi sektör olarak ilgilendiren kısım yerli tohumlarımızın kıymetini bilmemiz gerektiğidir. Çünkü bu elitlerin hangi amaçla dünyanın her yerinden özellikle bizim bulunduğumuz coğrafyalardan topladıkları yerli tohumları depolamalarının sebebi bilinmemektedir. Gelecekte kıtlıkla mücadele etmek istiyorsak yerli tohum takaslarına daha fazla önem vermeliyiz demektir. 

Tohumlarımıza sahip çıkalım, bizden sonraki nesillere önemini aşılayalım. Toprağımıza ekelim, ektirelim. Hem Bakanlığın hem de bizim bireysel görevimiz Milli Tarımımızın devamlılığını sağlamak, varlıklarımızı korumaktır.

Yerli tohumumuz bizim geleceğimizin güvencesidir.

Takip etmek isteyenlere;

F. William Engdahl kimdir?

1944 yılında ABD’nin Minneapolis eyaletinde doğan Engdahl, Princeton Üniversitesi’nde hukuk, Stockholm Üniversitesi’nde de ekonomi okudu. İlk kitabı dünya petrol politikaları hakkında yazdığı ‘Savaş Yüzyılı’ oldu. Serbest gazeteci olarak makaleler yazan Engdahl, Almanya’da yaşıyor.