Doğanın Altın Renkli Şifacısı; Sarı Kantaron

Ortaçağdan beri doğanın altın renkli şifacısı sarı kantaron ile tanışma maceramız, 4 yıl önce annemin çiçeklere olan sevgisi ve merakı ile başladı.

Ortaçağdan beri şifacı olarak kullanılan sarı kantaronla tanışma maceramız, 4 yıl önce annemin çiçeklere olan sevgisi ve merakı ile başladı. Memlekette yol kenarında çiçeğini beğendiği bu mucizevi bitkiyi araştırmaya başlaması ile hayatımıza girdi ve kelimenin tam anlamıyla vazgeçilmezimiz oldu. Artık her yıl sarı kantaronun çiçek açtığı haziran-eylül dönemlerinde bu bitkiyi toplar ve “sarı kantaron yağı” yaparız. Sonrasında ise ev ahali, komşu, arkadaş ihtiyacı olan herkese dağıtır ve mucizevi sonuçlarına defalarca tanıklık ederiz. Bir sohbette ortaya çıkan ve çok kısa bir sürede yazdığım bu yazımın amacı, son yılarda popülaritesi artan bu bitkiyi sizinle tanıştırmak ve tam çiçeklenme zamanı olduğu için eğer kabul ederseniz evinizin kapılarını bu şifacıya açtırmak.

Fitoterapide kullanılan bitkilerin yıldızı olarak kabul edilen sarı kantaron bitkisinin daha öncede bahsettiğim gibi kullanımı ortaçağa kadar dayanmaktadır. Osmanlı döneminde orduların savaşa çıkarken, kılıç yaralarını daha çabuk iyileştirdiği için yanlarına kazanlarla sarı kantaron yağını aldıkları ve bundan dolayı da bazı bölgelerimizde kılıç otu olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Halk dilinde kılıç otunun yanı sıra binbirdelik otu, kan otu, yara otu, kuzu kıran ve mayasıl otu olarak adlandırılmaktadır. Bitkinin depresyon önleyici, anti-virütik ve antibiyotik etkileri olduğu kanıtlanmıştır ayrıca yara ve yanıkların iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Tarihte sinir toniği olarak kullanılan sarı kantaron günümüzde özellikle Avrupa’da depresyon önleyici olarak kullanılıyor. 

Hypericaceae ailesine mensup olan sarı kantaron, Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve A.B.D.’de yetişen, altın sarısına hakim bir renkte ve şemsiye biçiminde çiçekleri bulunan, çalı formunda ve çok dallı ve çok yıllık bir bitkidir. Çiçekleri sıkıldığında veya zeytinyağında bekletildiğinde resimde görüldüğü gibi kırmızı renkli bir sıvı salgılamaktadır.

Bileşimindeki en önemli ve şifa veren madde "Hypericin" dir, buna ek olarak içeriğinde pseudohypericin, protohypericin, protopseudohypericin, hyperoside, rutin,quercitrin, isoquercitrin, quercetin, biapigenin, amentoflavone, hyperforin, adhyperforin, caffeic asit, chlorogenic asit, ferulic asit, hyperfolin, p-cumaric asit, p-hydroxybenzoic asit, vanillic asit, uçucu yağlar, ß-sitosterol, C vitamini, A vitamini bulunmaktadır.

Sarı kantaronun çay, yağ ve hap şeklinde kullanımları mevcuttur. Yağı dahilen veya haricen kullanılabilir. İhtiyaç duyulan bölgelere sürebilir veya birkaç damla içerek tüketebilirsiniz. Çay olarak kullanımında su bardağına bir tutam kadar sarı kantaron otu konarak üzerine kaynamış su ilave edilir ve demlendikten sonra tüketilmektedir. 

Hap olarak kullanımı ise biraz daha karışık ilgi duyanlar sağlık sorunları doğrultusunda hekimlere danışarak kullanmalıdır. Her şifalı bitkide olduğu gibi bu bitkininde kullanımında bazı sakıncalar bulunmaktadır. Yağının sürülmesinde hiçbir sakınca yoktur sadece sürdükten sonra güneşe çıkılması durumunda cilt lekelerine neden olmaktadır. İçildiği zamanda açık renkli insanlarda güneşe aşırı hassasiyet meydana getirir. Sarı kantaronun yan etkilerinin genellikle hafif olduğu ve mide rahatsızlığı, ürtiker veya diğer deri döküntüleri, yorgunluk, huzursuzluk, baş ağrısı, ağız kuruluğu, baş dönmesi ya da akıl karışıklığı şeklinde ortaya çıktığı ve antidepresan, kan inceltici, oral kontraseptif, tansiyon ilaçları ve astım ilaçları ile birlikte kullanılmaması gerektiği belirtilmektedir. 

Kullanım şekilleri ve yan etkilerinden biraz bahsettikten sonra şimdi sizlere faydalarından bahsetmek istiyorum. 

Yazının devamı