Küresel Ticaretin Tarımla Entegrasyonu
Tarım sektörü ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri olan birçok sektörün gelişimini etkileyen, diğer sektörlere göre CO2 emisyonunun en az olduğu sektördür.
Tarım sektörü ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri olan birçok sektörün gelişimini etkileyen, diğer sektörlere göre CO2 emisyonunun en az olduğu sektördür. Girdilerin daha verimli ve tasarruflu kullanılmasıyla, atıklarının değerlendirilmesiyle tarımda sera gazı emisyonları daha da azaltılabilir. Bu tasarrufların enerji verimliliğine ve gıda güvenliğine olumlu katkıları olacaktır.
Türkiye’de yüksek ekonomik büyüme, enerji talebini uyarmaktadır. Taşkömürü, linyit ve petrol gibi fosil yakıtların tüketimiyle sağlanan enerji üretiminde CO2 emisyonunun ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Rüzgâr, güneş enerjisi, doğal gaz ve nükleer enerji gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımını artırıcı aktif önlemler uygulamaya koyulmalıdır. Atmosferdeki CO2 emisyonunu düşürmek için, enerji dönüşüm veya kullanımında verimliliğinin arttırılmasını sağlayıcı teknolojilerden yararlanılması, daha az karbon içerikli yakıtlara geçilmesi (örneğin kömür yerine doğal gaz kullanımı) çok az ya da hiç CO2 çıkarmayan yenilenebilir enerji kaynakları ya da nükleer enerji kullanımının arttırılması ve karbondioksitin kimyasal ya da fiziksel olarak tutum ve depolaması gibi alternatiflerin düşünülmesi faydalı olacaktır. Diğer taraftan enerji tüketimi ile CO2 emisyonu, aynı zamanda enerji tüketimi ile ekonomik büyüme ve yatırımların arasında nedensel ilişkinin bulunması, CO2 emisyonun azaltılmasının enerji tüketiminin azalması pahasına gerçekleşebileceğini, ancak enerji tüketimindeki azalmadan ekonomik büyümenin ve yatırımların zarar göreceğini göstermektedir (Altıntaş, 2013).
Tarım dışı alanlarda dünya ticaret hacmindeki artışın, çevre kirliliği üzerinde önemli sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Dış ticaret bir yandan ölçek büyüklüğünün artması ile daha fazla girdi kullanımına sebebiyet vererek atık ve emisyona neden olurken, diğer taraftan özellikle az gelişmiş ülke (AGÜ)’ler ve gelişmekte olan ülke (GOÜ)’lerde kirli endüstriler adı verilen çevreye büyük zarar veren endüstrilerde uzmanlaşmaya yol açarak çevre kirliliğinde önemli artışlara sebebiyet verebilmektedir (Değer ve Pata, 2017).
Ülkelerin dış ticaret ile birlikte ölçek ekonomileri ve kompozisyon etkisi nedeniyle yaşadığı çevre kirliliğini azaltabilmesi ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir ülke bırakabilmek için gerekli yasal düzenlemelerin yapmaları ve ısrarlı bir şekilde uygulamaları gerekmektedir. Ayrıca çevre dostu sektörlere doğru üretim yapısında değişiklerin gerçekleşmesi şarttır (Değer ve Pata, 2017). Tarım sektörüne yönelik yatırımların payının bütçede arttırılması, karbondioksit salınımının artış hızının azalmasına olumlu katkılar sağlayacaktır. Ekonomide iktisadi düşünceler tarihini ve küresel etkilerini düşündüğümüzde belirlenen yasaların kuramların tüm dünya ülkelerine aynı refahı sunmadığı tecrübelerle bellidir. Tüm bu düşünceler, tarım gibi stratejik sektörlere olan yatırımların oranını azaltmadan, her ülkenin özel durumları dikkate alınarak yeniden yorumlanmalıdır.
2017 yılında bitkisel üretim bir önceki yıla göre artmıştır. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde %4,2, sebzelerde %1,8, meyvelerde %9,7 oranında artış göstermiştir. Üretim miktarları 2017 yılında tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 68 milyon 61 bin ton, sebzelerde 30 milyon 826 bin ton ve meyvelerde 20 milyon 809 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Süs bitkileri üretim miktarı 2017 yılında bir önceki yıla göre %7 oranında artmıştır. Süs bitkileri üretimi içindeki payları incelendiğinde kesme çiçekler %64,9, diğer süs bitkileri %35,1’lik bir paya sahiptir. Gül (kesme) üretimi bir önceki yıla göre %20,7, lale üretimi %9,6, lisianthus üretimi %8,2 oranında artmıştır (TÜİK, 2017). Özellikle 2017 yılında yaşanan iklim değişikliği, ülkemizde birçok bölgede üretim miktarımızı olumsuz yönde etkilese de, bitkisel üretimde artış gözlenen ürünler mevcuttur. Yeni bir ekonomi politikası denemenin zamanı gelmiştir. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde yoksulluğu en fazla hisseden kesim genellikle tarımdan geçimini sağlayanlardan oluşmaktadır. Dünyada emek yoğun sektör olan tarım sektörüne olan yatırımların oranının düşürülmesi, sanayi sektörüne yönelişler, kısa ve orta vadede ülkelerin refah artışına katkı sağlamış olsa da, azalan tarım alanları ve doğal kaynaklar düşünüldüğünde, uzun dönemde bu durumun bazı ülkelerin gıda güvenliğini olumsuz etkileyebileceği varsayımı gerçekten uzak bir yaklaşım değildir.
Ekonomi imkânları geliştirme sanatıdır. Tarımsal ürünler için yeni yöntemler yatırımların doğru kullanılmasıyla yaygınlaştırılabilir. Kültürel değişim ve dünya ile entegrasyon talebi arttırmaktadır. Tüketicilerin tasarruflarını gelirleri, ürünlerin fiyatları, ikame malların fiyatları, rakip malların fiyatlarındaki değişim ve tercihleri beğenileri arasındaki ilişki belirler. Üretimde durgunluk dönemlerinde genellikle işsizlik sorunu ortaya çıkar. Üretimde ve tüketimde tasarruftan uzak bir artış beraberinde enflasyonu getirecektir. Yaşadığımız refah artışına bağlı olan tüketim çılgınlığı toplumun tasarrufunu gıdadan yani sağlığından yana yapmasına ve böylece enflasyonda artışa ve gönüllü olarak yaşam kalitesinden ödün vermesine sebep olmaktadır. “Kaynak verimliliği konusunda toplum nasıl eğitilebilir?”, “Sürdürülebilir büyüme nasıl sağlanabilir?” sorularına verilecek her cevap, yeni ekonomi modelinin ana çerçevesini oluşturacaktır. İsraftan kaçınarak büyüme, gerçek büyümedir. Kaynak verimliliği ile büyüme, güvenli büyümedir. Tüm dünya ticaretindeki dengesizliklerin esas nedeni güven sorunudur. Ülkeye döviz ve sermaye akışını devletin tasarruf yapacağı noktalara doğru yönlendirmek, ekonomimizin sürdürülebilir büyümesi için gereklidir. AR-GE yatırımları aslında tasarruf yatırımlarıdır. Nüfusa göre tasarruf modeli tüm sektörlerin bu modele dâhil edilmesiyle oluşturulmalıdır. Tarımda işgücü verimliliğini arttırmaya yönelik eğitimler, yeni teknoloji kullanımına yönelik tedbirler, maliyetleri düşürücü tasarrufa yönelik politikalardır. Refah devleti tüketimin belirli alanlarda kontrol altına alınmasıyla sağlanabilir. Teknolojik gelişme, yatırıma bağlıdır ve büyüme ile sonuçlanır. Yatırımların bölgelere göre planlanarak dağıtılmasıyla, sürdürülebilir bir biçimde bütçe dengesi sağlanabilir.
Abstract
Agriculture Integration of Global Trade
The agriculture sector is the sector with the least CO2 emissions compared to other sectors, affecting the development of many sectors with economic, social and environmental impacts. Greenhouse gas emissions in agriculture can be further reduced through the use of more efficient and economical inputs and the assessment of waste. These savings will have a positive impact on energy efficiency and food safety.
Cultural change and integration with the world are increasing demands. Stagnation in production can bring unemployment together. However, a further increase in production and consumption will bring inflation. Growth with resource efficiency grows securely. The main reason for the imbalances in all world trade is the matter of trust. Research and development investments are actually savings investments. Trainings to increase labor productivity in agriculture, measures for the use of new technologies are policies aimed at reducing costs and saving. The welfare state can be achieved by controlling consumption in specific areas. Technological development depends on investment and results in growth.
Kaynaklar:
- 1. Altıntaş, H., 2013. “Türkiye’de Birincil Enerji Tüketimi, Karbondioksit Emisyonu ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Eşbütünleşme ve Nedensellik Analizi”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 8(1), 263-294.
- 2. Değer M.K., Pata U.K., 2017. "Türkiye’de Dış Ticaret ve Karbondioksit Salınımı Arasındaki İlişkilerin Simetrik ve Asimetrik Nedensellik Testleriyle Analizi", Doğuş Üniversitesi Dergisi, cilt.18 (1) , ss.31-44, 2017.
- 3. TÜİK, 2017. Bitkisel Üretim İstatistikleri, 2017, Türkiye İstatistik Kurumu, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Haber Bülteni Sayı: 24581, 29 Aralık 2017, Saat: 10:00, www.tüik.gov.tr