Bazı Tıbbı Aromatik Bitkilere Ait Mitoslar ve Felsefeleri

Adaçayı : Romalıların adaçayını kutsal saydıkları ve adaçayı toplama işini son derece önemseyerek bunu özel bir tören eşliğinde yaptıkları bilinmektedir. Arap dünyasında adaçayı yetiştirenlerin ölmeyeceğine dair bir inanç vardır. Ölümsüzlük, bilgelik ve koruyuculuğu temsil eden adaçayı aynı zamanda Hristiyanlıkta Bakire Meryem’in simgelerinden biridir.

Anason: Günümüzde özellikle doğum günlerinde ve düğünlerde pasta yemek yaygın alışkanlıktır. Bu alışkanlığın temelleri Roma dönemine dayandırılmaktadır. Romalılar yemeklerini tatlandırmada bolca kullandıkları anasonu özel günlerde, bayramlarda ve törenlerde hazırladıkları bir kekte kullanırlardı.

Ardıç: Türk dünyasında ardıç saygın bir ağaçtır. Orta Asya’da ardıç ağacının tanrısal, sihirli bir gücü olduğu inancı yaygındır. Ardıç ateş yoluyla temizlenmeyi ifade eder. Kötü ruhların ardıç ağacından durduğuna inanılır ve cin, şeytan gibi varlıkları kovmak için ardıçtan yardım alınırdı. Orta Asya Türkleri ardıç ağacını özellikle mezarlıklara dikerlerdi. Anadolu’da da ardıç ağacı bu önemini korumaktadır. Eski Uygur yazıtlarında ve Manas destanında ardıç ağacından söz edilmiştir.

Biberiye: Biberiye bitkisinin zihni açtığı ve hafızayı güçlendirdiği eski çağlardan itibaren bilinmektedir. Antik Yunan’da Öğrencilerin biberiye yapraklarından yaptıkları taçları başlarına takarak veya bu bitkiden ördükleri halkaları boyunlarında taşıyarak zihinlerini diri tuttukları bilinmektedir. Eski Yunan ve Roma’da çok sevilen bu bitki sadakatin simgesi olarak benimsenmiştir. Antikçağda düğün ve törenlerde sembolik olarak kullanılmıştır. Bu gün bile uğur getirdiğine ve koruduğuna inanılan biberiyenin evlerin çevresinde dikilmesi pek çok kültürde yaygındır.

 

Defne: Defne ağacı eski Yunan’da aşkına karşılık bulamayan Apollon’a adanmıştır. Apollonla birlikte değerli kişiler, ünlü şairler ve kahramanlar alınlarını defne yapraklarıyla taçlandırmışlardır. Roma İmparatorluğu, kurulduğu ilk yıllarda henüz çok tanrılı inancı benimsememişti ve daha farklı bir din anlayışı vardı. Bu inanç biçiminde Romalılar doğaya çeşitli tapınmalarla yön vermeye çalışıyorlardı. Örneğin her yıl Mart ayının birinci günü evlerinin kapısına defne dalı asıyorlardı. Böylece yılın bolluk ve bereket içinde geçmesini sağlamış oluyorlardı. Çin mitolojisinde defne ruh malzemesi zengin bir ağaç olarak bilinir. Kırmızı defne ağacı hayatın özünü barındırdığından her mevsim yeşil kalır ve bundan dolayı da defnenin her türlü derde şifa olabileceği düşünülür.

 

 

Devedikeni: Hıristiyanlıkta günah ve İsa’nın ıstırabını simgeleyen bir bitkidir. Bunun yanı sıra kanaatkarlık ve kindarlığı da temsil ettiği bilinir.

 

Fesleğen: Eski Yunan’da insanlara pek hoş şeyler çağrıştırmazmış. Çoğunlukla şansızlık ve kadersizlik simgesi olarak bilinirmiş. Ancak Hint kültüründe Eski Yunan’ın tam tersine şans getirdiğine ve kötülüklerden koruduğuna inanılırmış. Fesleğenin tarih boyunca bilinen bir başka etkisi de cinsel gücü arttırıcı bir özelliği olmasıdır.

Ihlamur: Zeus ve Hermes ile ilgili pek çok efsanede geçer.

Isırgan: Bu bitki Romalı askerlerin sert soğuklarda savaşırken en önemli koruyucusuydu. Vücuduna ısırgan süren Roma askerleri böylece soğuk hava koşullarından daha az etkilenmeyi başarırlarmış.

Kekik: Yunan mitolojisinde kekiğin Troya savaşının başlamasına neden olan Troya’lı Helen’in gözyaşlarının düştüğü yerden doğduğu anlatılır. Kekik Eski Yunan’da asaletin ve cesaretin bitkisi olarak bilinmektedir. Savaşa giden yiğitlere kekik kokan armağanlar vermek bu inanıştan doğmuştur. Ayrıca zenginlerin kapısının önünde kekik tütsülenmesi de güç ve asaletin ispatı içindir. Romalı askerlerin cesaret kazanmak için kekikli banyo yaptıkları da bilinmektedir.

Kenevir: Çin ve İran’da eski zamanlardan beri yetiştirilen bir bitki olan kenevirin tohumundan elde edilen bir hapın ömrü uzattığına ve insanın zihinde yarattığı hoşlukla beraber kişiye kehanet yeteneği verdiğine inanılırdı.

Safran: Hititlerde safrana A-Zupiru derlerdi ve ondan ilaç olarak faydalanırlardı. Yunan, Roma ve Osmanlı dönemlerinde safran ticareti önem taşımaktaydı. Strabon Geographica’sındsa, Roma döneminde en iyi safranın cehennem mağarası yakınında yani bugünkü Silifke’de yetiştiğini yazmıştır. Bugün Güneydoğu Anadolu’da Mardin yakınlarında bulunan Deyr-ül Zeferan adındaki Süryani manastırı ismini safran bitkisinden almıştır. Deyr manastır, zeferan ise safran demektir.