Hava Tahmini

Belki bazılarınız anımsar bir zamanlar Milliyet gazetesinde bir köşem vardı. Havadan Tozdan diye. Her hafta Pazar günü çıkan ekteki bu köşemde biraz sohbet biraz da gelecek haftanın hava olaylarının tahminini yapardım. Haftada bir yazardım ama işin içine girince her gün yazan köşe yazarlarının ne kadar zor bir iş üstlendiklerini anladım. Allahtan ülkem enteresan olaylarla dopdolu da bu işin profesyonelleri o kadar dert çekmiyor, her gün bir köşe yazısı üretebiliyor. Biraz da espri kabiliyetiniz var ise ne ala, yoksa zaten okuyucu size tercih etmiyor ve ister istemez gazetecilikten başka işlere yöneliyorsunuz. Ben kimyacıyım ve de meteoroloji biliminden anlamam ama çöllerden kalkan tozlar bulut içerisine girdi mi de ondan sonrası benim olur. Bu bilim dalı şimdilik pek bilinmiyor ve önemsenmiyor ama bir gün gelecek bu iş ticari hale de dönüşecek. Nasıl mı? Hadi siz sorun ben de anlatayım. Şimdi toz bulut ile buluşunca yağmur bereketli oluyor ya, hani kuşlar da bunu hissedip ta binlerce kilometre öteden göçe kalkıp bu bulutun içine girince başka türlü geçemeyecekleri denizleri aşıp gidiyorlar, hamsi tozla tetiklenen yağışları görünce yumurta bırakıyor, salyangozlar bir anda ortalığa çıkıyor ya. Aynen bizde bu bulutları ticari amaçla kullanıp mesela ihraç edilecek sebze ve meyveleri devasa bir balona yükleyip, bulut içerisine sokup o bulut nereye giderse oraya yollar bulut havadayken rüzgarların emrinde nereye de gideceği pek te belli olmayan o ülkeye o malı hem de taptaze yollayabiliriz. Anlaşırsanız balonu yere indir anlaşamazsanız sebzeler yola devam. Ama belli bir süre çünkü başka dertler de var. Bulut içerisinde büyüme gelişme devam edecek, bu süreçte bulutun hızı da önemli elbette nereye giderse artık. Ama fazla gelişir ise bu sefer de mallar kartlaşacak.

 

Hayal dünyası sandınız ama bir gün gerçek olacak. Bulutun içerisinde oluşan zenginliği de tarımsal ürünlere, hem de orada aktaracağız. Elbette bunların gerçekleşmesi ile hava tahminlerinin de şekli değişecek. Zaten o zamanlarda, şimdilik kontrol edilemez sanılan hava olayları da kontrol edilebilir hale gelecek. 

 

Meteorolojinin de kendisi değişecek. Daha birkaç sen önce her gün takip ettiğimiz ama sadece Avrupa’yı veya Amerika’yı anlatan tahmin sayfaları https://www.windy.com/ diye bir sitenin çıkması ile tamamen şekil değiştirdi.

 

Hadi gelin şu yazıyı yazdığım anda yerden 10 000 metre yükseklikte uçak bir uçak bulalım ve oradaki hava koşullarının doğru olup olmadığını da bu siteden aldığımız rapor ile kontrol edelim. New York Dubai seferini yapan ve Kanada’nın doğusunda uçan bu A380 uçağı 10 000 metreden yola yere göre 1095 km hızla devam etmekte. Nereden bildin hocam derseniz, https://www.flightradar24.com/ sitesine girerseniz şu anda havada olan tüm yolcu uçaklarını görebilirsiniz. İşte uçağımızın nerede olduğunu yüksekliğini hızını kaç zamandan beri uçtuğunu kaç saat yolu kaldığını böyle bulduktan sonra o seviyedeki hava koşullarına windy.com sitesinden bakınca rüzgarların saate 187 km hızla estiğini görüyoruz. A380 yolcu uçağının seyir hızı 900 km oluyor, peki nasıl oluyor da bu uçak uçması gereken hızdan daha da hızlı gidiyor.  900 km uçağın hızı+187km rüzgar hızı=1087 km yere göre toplam hız, sağlama tamam. Demek ki model doğru tahminde bulunuyor. Şimdi siz havayolu taşımacısı olun ve pilotunuza rüzgar hızı için tahmin raporu alın. Ben olsam windy sitesinden şaşmam. Tabi birde bu rüzgara karşı uçmak zorunda olanlar da olacak. Onlar için ise yere göre sürat 900-187= 713km. Her geçen saat 187 km daha kısa yer mesafesi olacağı için 10 saatlik uçuş uzayacak olacak 11 saat. Eh bu da fazla yakıt harcamak demek fazla masraf demek. Demek ki bir uçağın uygun hava koşullarına sahip yükseklikte uçması havayolu için daha az yakıt ve daha az maliyet demek. İşte bu da o gün o saat hangi uçağın hangi hava koridoruna oturmasına karar veren yetkili için cazibe merkezi olmak demek. Neler var gördünüz mü? 

Şimdilik ütopik görünen ihraç yöntemi ile Antalya, Kumluca’dan mesela bahar aylarından birinde mesela 20 Mart 2018 günü malı buluta yerleştirmiş olsaydık acaba nereye gider o günlerde malımızı 48 saat içerisinde pazarlamak için komşu ülkelerdeki alıcılar ile nasıl konuşurdu senaryosuna geri dönelim. Öncelikle o günkü hava akımlarının malımızı nereye taşıma ihtimali var onu bilmemiz lazım ki kimle konuşacağımızı bilelim. Onun çaresi ise o gün üzerimizde olan hava akımlarının ileriye yönelik tahminini yapabilmek. O güne ait hava akım modeli hesapları havanın yerden 500-1500 ve 3000 metre yüksekliklerde nereye gideceğini önceden tahmin etmemizi sağlayabilmekte. İşte o modeli Antalya, Kumluca çıkışlı 48 saat için işlettim ve karşımıza şu çıktı. Mesela İran’dan bir alıcı aramış olsa şunları diyecektik. Biraz da pazarlamacı ağzı ile. Vallahi abicim malı Sahra tozu orada çok iyiymiş güneş te yeterliymiş dediler diye bugün (diyelim ki 20 Mart 2018 günü) 3000 metreye yerleştirdik, malı İran’a da pazarlayabilirdik ama döndü hava ve mal yerden 3000 metre yükseklikte Irak’ı da aştı Kuveyt’e kadar gitti. Abim gelecek sefer sana inşallah ama bu sefer Kuveyt iyi para da verdi, bak Irak istedi indirmedik malı, sebzeler meyveler de taptaze de mal oraya inecek. Gelecek sefere hava da uygun olursa size de bir bulut yükü mal göndeririz, şeklinde konuşmalar.

 

Helyum dolu balonlar ile yerden bulut kadar yükselen özel taşıma kafesleri, soluyabilen güneş alabilen ve havada bulut içerisinde gelişmeye devam edebilen sebzeler. Hocam orası soğuk değil mi mal donmaz mı akla gelen ilk soru. Yok bir şey olmaz malları delikli naylonlara saracaksınız hem dış bulut ile toz ile temas edecek hem de içeride oluşacak karbon dioksit onları yaratacağı sera etkisi ile donmaktan koruyacak, zaten yerden 3000 metre yükseklikte aşırı soğuk ta yok. Ama yolda bulut içerisinde oluşan amino asitler eser elementler de onları besleyecek, güneş te klorofilleri daha da yeşillendirecek. Malın yere inmesi için de alıcıdaki kontrol veya sizdeki kontrol ile balon yere inecek. Onca helyum dolu balon ne olacak sorusunu sormayın şimdilik onu bende bilmiyorum ama belki onu alıcı başka bir mal ihracı için kullanacak. Hayallerin sonu yok ama bu bulut içi besleme ve ihraç yolu olarak kullanma kayda değer ve de olmayacak bir gelişme değil.

 

Halen de geçerli olan bir gerçek var. Bundan on sene sonra günlük yaşantınızda kullanacağınız teknolojik alet edevat henüz keşfedilmedi diyorlar. İnsan ilk başta hadi canım sende diyor. İlk USB 2000 yılında satılmış, kapasitesi ise neymiş desem şaşarsınız. 8 MB’mış. On sene önce GB terimi neydi desek cevap veremezdiniz ama şimdi 1TB USB bellekler piyasada.  Ekranlar nasıldı, hatırlayın? Masanın yarısı ekrandı. TV’ler nasıldı? İlk taşınabilir telefonlar araç telefonları oldu ve taşımak için neredeyse bir yardımcıya ihtiyaç vardı.

Bulut içi canlı sebze meyve ihracatı. Neden olmasın değil mi?