Türk Turizmi ve Türk Tarımı

9 günlük uzun bayram tatilinin ardından özellikle tatil yörelerinde yaşayan kişilerin serzenişlerini duyduk: “Sonunda gittiler”, “geldikleri gibi gittiler”.

9 günlük uzun bayram tatilinin ardından özellikle tatil yörelerinde yaşayan kişilerin serzenişlerini duyduk: “Sonunda gittiler”, “geldikleri gibi gittiler”. Ana haberlerde ilk haber neredeyse bayram tatili nedeniyle yaşanan trafik sorunu veya kazaları oldu. İç turizm önemlidir. Vatandaşlarımızın da gezmesi, tatil yapması bir haktır. Bu hakkın uygun şekilde kullanılması için gerek devlet, gerekse de turizmcilerin bir şekilde bunu ayarlaması gerekmektedir. 

Örneğin, Edremit’in normalde ürettiği çöpün 20 katını bir günde üretirseniz bunu temizleyecek ekip bulamaz, çöp konteynerleri dolar ve etrafa pis kokular yayılır. Bir de buna kurban atıklarını da eklerseniz durum çok daha vahim olur. Sahillerde yatacak yer bulamayanların izinsiz çadır kurmaları, hem güvenlik sorununu, hem de sağlıksız koşullarda tatil yapılmasına neden olmaktadır. 

Kuzey Ege’deki sorun Güney Ege’de de mevcuttur. Akdeniz yine aynı şekilde problemi yaşamaktadır. Trafikte sorunlar yaşanmaktadır. Normalde 150 bin kişiye göre ayarlanan şehir nüfusları birden 2 milyona çıkınca sokaklar, caddeler, kısacası her yer araçla dolmaktadır. Bunun esas sıkıntısını yaşayan elbet o şehirde yaşayan, işe gitmek zorunda kalanlar ve örneğin ikamet ettiği şehirde tedavi olmak zorunda kalanlardır. Hastanede en çok şikâyet edenler o hastaneyi tatilinde kullanmak zorunda kalanlardır. Şunu kimse unutmamalıdır ki “o doktor benim doktorumdur”. 150 bin kişiye bakacak sayıda doktora sahip olan hastanenin bir anda ve çok uzun süre neredeyse 2 buçuk milyon kişiye hizmet vermeye başlaması birden sorunları ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, 300 hasta bakan bir hastanenin bir günde 1500 kişiye bakması hem hasta açısından hem de doktorun ruh sağlığı açısından sorunludur. Sonrasında da problemler devam etmektedir. 

Akdeniz sahillerinde her şey dâhil turizmi ülkemizin o bölgesinde yaşayan küçük esnafı öldürmektedir. 5 günlük ultra her şey dâhil sistemine giren bir aile otele sabah 12’de geliyor. Arabasını park ediyor. Otele giriyor. 5 gün boyunca içeride ve kafasını otelden çıkarmıyor. Son gün sabah otelden çıkıp şöyle kısa bir şehir turu atıp geldikleri gibi geri dönüyorlar. Bunun uçakla gelen versiyonunda ise havalimanından alınan yerli veya yabancı turist otobüse bindiriliyor. Otele getiriliyor, yediriliyor, içiriliyor. Eğer tur satın alırsa belli yerlerde durdurulup oradan alışveriş etmesi sağlanıyor. Tarihi yerlerimiz gezdiriliyor. Sonra uçağa bindirilip gerisin geriye geldiği yere gönderiliyor. 

Peki, bunda ne var? Bunda şu var. 

Oteller her şey dâhil sisteminde en yüksek karlılığa bakıyor. Buna göre malzeme alıyor. Satın almacı direk fiyata göre karar veriyor. Dünyanın en güzel şeftalisini, zeytinini, buğdayını üretseniz de satın almacı “Kaç para?” diyecek. O satın almacıya dünyanın en ucuz ürününü götürürseniz onu alır. Kalitesine, besleyiciliğine hiç bakılmaksızın böyle ürünler de alınmaktadır. Şef aşçı da “Onlar alıyor, iyi alsalar ben iyi yemek yaparım” diyor. Patron zaten “Para kazanamıyoruz” diyor. Müşteri tatilin mutluluğu ile ne yediğini bilmeden yiyor.

Yazının devamı