Zeytinyağı Satış Noktası Anıları

Yazar : Konuk Yazar
Konu : Kültür

Ülkemizde son yıllarda zeytin ve zeytinyağının toptan fiyatının, çiftçinin emeğini karşılamayan seviyelerde olmasından dolayı ve genç nesillerin daha idealist yaklaşımlarından ötürü butik zeytin ve zeytinyağı firmaları gün geçtikçe çoğalmaktadır.

 

Ülkemizde son yıllarda zeytin ve zeytinyağının toptan fiyatının, çiftçinin emeğini karşılamayan seviyelerde olmasından  dolayı ve  genç nesillerin daha idealist yaklaşımlarından ötürü butik zeytin ve zeytinyağı firmaları gün geçtikçe çoğalmaktadır. Fakat piyasada kıran kırana rekabet var ve alternatif yağlar bir yana, tağşişli yağlar diğer kenara, piyasa yağları ayrı bir kenara... 

Tüm bu zorlu şartlar altında, sosyal medya hesaplarımızdaki mesleğimiz bölümüne "çok zor şartlar altında çalışıyor" yazıp zeytinyağımızı pazarlamaya çalışıyoruz. Özellikle yaz aylarında tatilcilerin bol olduğu deniz kenarındaki tatil yerlerinde yaz ürün standları açıyoruz. Bu vesileyle sıcak satışın tüm enteresan halleriyle karşılaşıyoruz. “Allah esnafımıza sabır versin” diyerek aklımıza gelenleri sizlerle paylaşmak istedim.

İlk senemizdi yaz standlarımızda; herkese bolca anlatımlar yapıp zeytinyağı tattırıyorduk. Bir hanım eşiyle geldi, başladım anlatmaya; işte kaliteli zeytinyağı üretmek için şu aşamaları takip etmek gerekir, kaliteli zeytinyağının özellikleri şunlardır,  diğer yağlara göre şu artıları vardır deyip tadım filan yaptırdık. Bu esnada tüm anlattıklarınızı 3-4 adım geriden dinleyen bir amca olduğu gözümüzden kaçmadı tabii. Neyse, yaklaşık 25-30 dakika sohbet tarzında anlatımımızı yaptığımız hanım ve eşi gerçekten bilmediğimiz çok şey varmış deyip çok teşekkür ettiler, fakat yarım litre bile yağ almadılar. Üzerine bir de o bir kaç adım arkadan dinleyen amca geldi:

-Şimdi evlat senin tüm anlattıklarını dinledim dedi. Yani şimdi benim anladığıma göre "kusurlu zeytinyağı bile diğer yağlardan iyidir " değil mi, dedi. Evet amca, dedim. Öyleyse kusurlu yağ alalım biz hem daha ucuz olur , hem de diğerlerinden daha sağlıklı,  dedi ve gitti.

Ardından öylece düşünceli, mağrur ama gururlu bakakalmıştık.

 

Diğer bir farklı anımızda da, yaz stantlarımız açık ortamlarda olduğu için zeytinyağlarımızı buzdolabında muhafaza etmek zorunluluğumuz olduğundan, raflara koyduğumuz şişelere de su doldurup koyuyoruz. Raflardaki şişelerimizin  maket ve içerisinde zeytinyağı olmadığını, zeytinyağlarımızı sıcak yaz günlerinde sağlık özelliklerini korumak için buzdolabında muhafaza ettiğimizi yazan bildirimleri de standımızın uygun yerlerine yazdık. Gelen müşterilerden birisi tam alışveriş yapacak iken:

"Zeytinyağını buzdolabına mı koyuyorsunuz?", dedi.

“Evet” dedim. “Bu sıcaklarda buna mecburuz,  donabilir ama bu kalitesine etki etmez” dedim.

“Hadi canım zeytinyağı donarmış mı? Yağ donabilir mi hiç, adı üstünde yağ”  dedi.

“Tabii ki donar” dedim. “Hele ki erken hasat yağlar tazeyken margarin gibi kaskatı olabiliyor” dedim.

“Kafayı yemişsiniz siz,  iddiaya girelim dedi” girdik. Yarım litre zeytinyağı aldı, yan tezgahta bardakta mısır yapan komşu esnaf da kulak misafiri olmuş, “Ben de varım iddiaya kabul edersen” dedi. Bizle 3 teneke erken hasat soğuk sıkım zeytinyağına, mısırcı komşuyla da 1 teneke erken hasat soğuk sıkım zeytinyağına iddiaya girdi amca. 4 teneke zeytinyağına sahip olacağı inancıyla, gayet hevesli ve mutlu ayrıldı aramızdans. Ertesi gün akşam saat onda standta buluşmaya sözleştik,  hatta giderken arabayı yakın bir yerlere getireyim de tenekeleri taşımak kolay olsun diye kendince espriler yaptı ve ertesi gün saat onu biraz geçe,  gelmez dediğimiz amca geldi, sonuçta bize 15 litre erken hasat soğuk sıkım zeytinyağı ücreti verdi, komşuya da bir teneke yağ hediye etti. Adam gibi adammış. Adamın dibi! 

“Bir yaşıma daha girdim gençler,  yağ dondu” dedi. Düşündüm de, hastaneye gittiğimizde muayene yapan doktora "Hoop doktor,  ne yapıyorsun sen? Öyle muayene mi yapılır?" demek gibi bir şey oldu bu”  dedi. Biz de parasını verdiği yağları kendisine takdim ettik. Bol bol tüketin dedik.

 

Bu ve bunun gibi olaylar çok fazla karşımıza çıkıyor, ama en güzellerinden birisi de zeytin sütü vakası. Vatandaş geliyor standa; biz de iki dakika ihtiyaç görmeye gitmek için mahallenin gergin çaycısını standa rica üzerine bırakmışız. Çaycımız öyle güzel bir şahsiyet ki yemek yerken çay isteyene,  “Yemek yiyorum şu an çay yok, 15 dakikaya hazır olur” diyen abi, “2 çay içtik ama 100 liramız var bozabilir misin?” diyene, “Ben de para var len istemez çay parası kalsın” diyen dünyalar yakışıklısı Bayram abimiz. Ve vatandaş bizim yokluğumuzda gelip o güzel soruyu bayram abimize sorar: zeytin sütü var mı?

Yolda standa doğru yaklaşırken “Ya adam anlamadı galiba, neden bu kadar tepki gösterdi ki, sarhoş filan mıydı acaba?” diye konuştuklarını duyunca hemen hızlanıp standa ulaştım. “Bayram abi noldu?” dedim. “Ben gidiyorum, bay bayyyy” dedi gitti. Komşuya sordum “Abi, noldu sen gördün mü?” diye. “Birileri geldi, zeytin sütü var mı sizde diye sordu” dedi, “Sonra Bayram abiyle 15-20 saniye gözlerinin içine baktılar birbirlerinin,  sonra da bayram abi burası zeytinyağcı, ben çaycıyım, sabahları inek sütü geliyor bize yarın sabah gel, iç!” demiş. Adamlar sonra sessizlik içinde ayrılmışlar. O olaydan sonra her gelip zeytin sütü var mı diye soranlara zeytin sütü diye bir şey yoktur filan diye anlatmadan önce bir gülmek geliyor içimizden. Bu çaycı Bayram ile ilgili ilk olayımız değil tabii ki. Bayram abinin de zeytinlikleri var ve kahvaltılarda zeytinyağına ekmek banmayı pek sever. Bir gün bir arkadaş geldi standa, kahve istedi. O anda müşteri geldi, Bayram abi sessizce arka taraftan kahveleri bırakırken, ben müşteriye zeytinyağını tatmak ister misiniz diye sordum. Kadın “Immhh… Şimdi zeytinyağı içemem, ağzımın tadını bozamam.” demez mi! Tam yanımdan geçmekteyken durdu Bayram abi, elinin ayağının titrediğini gördüm, adeta vahşi batı filmlerindeki gibi ortalık sessizliğe büründü, arkadan yuvarlanarak çalı parçası filan geçti sanki o an. Bayram abi neyse ki uzaklaştı.

 

Aynı gün en kaliteli zeytinyağını elde etmek için zeytinyağını tuz ile çökelttiğini söyleyen bir doktor da gelmişti. Doktor deyince aklıma geldi, bir doktor daha gelip zeytin tattıktan sonra çekirdeği atabileceği yeri gösterdiğimde, atmayacagını yutacağını söyledi, hatta bana da yutmamı tavsiye etti. Etmeyin dedim bu bildiğiniz tahta, "D”oktorum ben!" dedi. Hemen aklıma o iddia olayında amcanın söylediği söz geldi; Siz hastahanede bir operasyon yaparken ben gelip öyle yapmayın operasyonu, böyle yapın desem bana ne tepki verirsiniz?” dedim. Bu konuda akademik makaleler olduğunu söyledim ve araştıracağını söyledi, gitti.

 

Gün geçmesin ki yeni şeylerle karşılaşmayalım; siyah zeytinin ağacının başka, yeşil zeytinin başka olduğunu sananlar mı ararsınız, zeytinyağının kaliteli olup olmadığının çamaşır suyuyla ölçülmesi gerektiğini söyleyen mi, yeşil zeytinin yağının yeşil, siyah zeytinin yağının siyah olması gerektiğini söyleyen mi,  suyun içine iki farklı marka zeytinyağını döküp,  kaşıkla karıştırıp, suyun üzerinde hangisinin daha önce birikeceğiyle kalitesini ölçen mi ararsınız. Hepsi var bizde. Hatta kesme şekerle yağ kalitesini ölçen bile görüldü. Sıcak satış, esnaf muhabbetleri, ahilik geleneğimizin en güzel örneklerinden, satış ve pazarlamanın en etkin incelenebileceği alanlardandır.

Hiç bilmeyene anlatır gibi anlatır zeytin üreticisine tüketicimiz. Satışı ben ona yaparken, zeytini benim onlara anlatmam lazımken, zeytini çok sevdiğini söyleyerek onlar bize anlatırlar. Satmak zorunda olmasak yağımızı aslında çok keyifli iştir bizim işimiz. Doğanın içindesiniz üreticisiniz… Satmak zorunda olmasak.