Tarımın Gülen Yüzü; IŞINSU KESTELLİ

Yazar : Bilge KEYKUBAT

Apelasyon ailesi olarak size tekrar merhaba diyoruz. Sizinle ilk röportajımız dergimizin 11. Sayısında, yani Ekim 2014’te idi.

Apelasyon ailesi olarak size tekrar merhaba diyoruz. Sizinle ilk röportajımız dergimizin 11. Sayısında, yani Ekim 2014’te idi. O tarihten bu güne epey bir zaman geçti, dünyada ve ülkemizde önemli değişiklikler oldu. Bu süreçte Apelasyon E-Dergimiz gelişti. Okunma ve takip sayılarımız oldukça arttı. Ulusal ve uluslararası ortaklıklar yaptık. Ülkemiz tarım sektörüne hizmet etmeye bu hızla devam edeceğiz.  

Tarım ve gıda ürünleri dünyanın en önemli stratejik hamle aracı olmuş durumda. Bu aşamada tarımsal sanayiye daha çok önem vermemiz ve bu alanda yürümemiz çok önem arz ediyor. Öncelikle bu konuda sizin görüşlerinizi almak istiyoruz.

Dünya nüfusu 7,7 milyara ulaşmış durumda. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere farklı kuruluşların yaptıkları projeksiyonlar 2050 yılı için 9 milyarı aşmış, 10 milyar sınırını zorlayan bir dünya nüfusundan söz ediyor. Başka hiçbir veriyi hesaba katmadan şu anda 830 milyon insanın açlık çektiğini, sadece bu yılın ilk 9 ayında 5 milyon hektar toprağın erozyonla kaybedildiğini göz önüne alsak bile tarım ve gıda ürünlerinin dünyamız ve insanlık adına ne kadar stratejik olduğunu ve giderek daha da önemli hale geleceğini söyleyebiliriz. Bizler de İzmir Ticaret Borsası olarak uzun yıllardır bu durumu anlatmaya, tarımın gelecekteki önemini hem siyasetçilere hem üreticilere anlatmak için büyük çaba sarf ediyor ve şunu diyoruz: 

Sevgili köylüler, toprağınızı asla terk etmeyin, o toprak sizin altın madeniniz 

ve 

değerli siyasetçiler, ülkenin gelecek vizyonunu planlarken tarıma çok daha fazla önem verin.

Artık taşın bile suyunun çıkarılarak bir şeyler üretildiği bir dünyada yaşıyoruz.  Böyle bir dünyada gıda, enerji, su, toprak, atık, vb. her şey önemli. Yeni ürünler geliştirmek çok önemli. Örneğin; Ege Bölgesi’nden toplanan zeytin yaprağı özütü ile üst segment arabaların deri koltuk kaplamalarının kaplandığı, siyah üzüm çekirdeği yağı ile vinoterapi kürlerinin yapıldığı günümüzde, inovatif ürünlere yönelmeyip, ürettiğimiz hammaddelerimizi gelişmiş ülkelere verip onların yapmasını ve onların para kazanmasını sağlamamız düşündürücü. Sizce; bu yenilikçi girişimleri biz ülkemizde niye yapamıyoruz?

Aslında yapamıyoruz demek doğru değil ama yeterli derecede yapabildiğimiz söylenemez. Yanlış hatırlamıyorsam geçen yıl Hürriyet Gazetesi’nden Elif Ergu’nun bir röportajını okumuştum. Gıda mühendisi Duygu Yılmaz, kahvaltıda zeytin çekirdeği yutan gazi babasının sağlığı için doğru mu yanlış mı yaptığını merak ederek evde kurduğu küçük laboratuvarda zeytin çekirdeğini araştırmış ve 2 yıllık çalışmaları sonucunda zeytin çekirdeğinden biyoplastik üretmiş. Biyoplastik, ambalajdan bebek emziğine kadar farklı ürünlerin üretiminde kullanılan bir madde. Ayrıca ürünlerin raf ömrünü uzatma özelliğine sahip. Bu tür buluşların temelinde hep merak yatar. 

Eğitim sistemimizi ezbere dayalı olmaktan ziyade merak etmeye, araştırmaya teşvik edecek şekilde düzenlemeli, sanayi 4.0 ışığında güncellemeli, sonra da merak eden insanların daha rahat çalışabilmesi için kaynak yaratmalıyız. 

Özellikle tarımda inovasyon daha fazla teşvik edilmeli. Gençlerimizin girişimci bakış açışlarına ve inovatif yaklaşımlarına tarımı daha fazla yerleştirmenin yollarını aramalıyız. Bu anlamda tarım sektörü daha bakir ve çok daha fazla fırsatlar barındırıyor. Bu konuda, Bakanlığımızın çalışmalarına da güveniyoruz.

E-ticaret, dijitalleşme ifadelerinin çok sık dillendirildiği günümüzde artık firmalar için güçlü bir dijital kimlik çok önemli. Firmalar birbirleri ile iş ilişkisine girmeden önce sosyal medyadan, sanal dünyadan diğer firmaları inceliyor. İş başvurularında kişilere bile dijital kimlikleri soruluyor. Böyle bir dönemde bizim tarım ve gıda ile ilgili firmalarımızın, sosyal medyada daha olmaları ve etkin bir hatta dijital kimlik yaratmaları nasıl sağlanabilir?

Asırlardır değişmeyen bir şey varsa o da değişimin sürekliliği. Dünya üzerinde kök salan, kalıcı başarıyı yakalayan firmalar değişimi yakalayabilenler arasından çıkıyor. Bu gerçeği hiçbirimizin aklından çıkarmaması gerekiyor. Ancak firmalar, özellikle küçük ölçekli işletmeler, vadesi yaklaşan bir çeki nasıl ödeyeceğini düşünmekten, dijital platformların pazarlamadaki gücünden yararlanarak gelecekte çeklerini çok daha rahat ödeyebileceğini gözden kaçırabiliyor.

Bu konuda eğitim çalışmalarının firmaların vizyonlarını geliştirmek adına önemi büyük.

Biz İzmir Ticaret Borsası olarak bu alanda önemli eğitim çalışmaları yapıyoruz. 

Ayrıca, Borsamızın son projelerinden biri olan E-Commodity Bazaar, Emtia Alım - Satım Portalı ile başta Borsa üyelerinin olmak üzere tarım sektöründe firmaların iç ve dış ticaret kapasitelerinin arttırılması amacıyla bir emtia e-pazaryeri portalı (B2B) yaratılmasını amaçladık. Bu portal ile sektörde yer alan firmaların elektronik ticaret kapasitelerini arttırmayı hedefliyoruz. Geleneksel ticaret yöntemleri mutlaka çok önemli ama değişen dünyada internet ve bilişim teknolojilerini göz ardı etmek mümkün değil.  Yerli ve yabancı borsalar ve meslek örgütleri ile iş birliği yaparak elektronik ticaret platformumuzun geliştirilmesine çalışıyoruz. Böylece, her bir firmanın ayrı ayrı bu alanda kaynak ayırması yerine onlar adına bir internet sitesi kurarak,  portala üye firmaların toptan satışını yapmak istedikleri ürünlerini sergilemelerine ve alım ve satımını (toptan) yapmak istedikleri ürünler ile ilgili açık arttırma ve açık eksiltme şeklinde ihale açmalarına imkan sağladık. Amacımız, firmalarımız için dijital  alanda daha görünür ve rekabetçi bir pozisyon yaratmak.

Günümüzde tarım ve gıda için sosyal medya ve dijital kimlik artık olmazsa olmazlar arasında. Bu anlamda, İTB’nin kamuoyuyla etkileşim kurma yollarından biri olarak sosyal medya alanında ne gibi çalışmaları mevcut? 

İzmir Ticaret Borsası 127 yıllık köklü bir kurum. Bir misyonu, bir hedefi var. Ülkemizde tarım ve tarım ürünlerine dayalı ticaretin yaygınlaşması, başarıya ulaşması, ülke ekonomisine katkı sağlaması için projeler üretiyor ve bunları sürdürüyoruz. Sosyal medyayı da kurumumuzun faaliyetlerini duyurmakta kullanıyoruz. Ama bir görevimiz daha var; o da tarımın öneminin toplumun her kesimi tarafından fark edilmesi. Bu çerçevede düzenlediğimiz Toprak ve Çocuk, Tarım Gençlerle Yükseliyor programlarımız ve her yıl ürün bazında düzenlediğimiz Instagram yarışmamızın geniş kitlelere ulaşması için de sosyal medyanın gücüne başvuruyoruz ve çok önemli geri dönüşler alıyoruz. 

İTB “Coworking” tarzında spesifik olarak “sadece tarım ve gıda sektörüne hizmet edecek bir açık ofis” oluşturamaz mı? Böylece özellikle küçük şahıs firmaları, kırsaldaki firmalar ve şehir dışından gelen firmaları bir araya getirerek hem bir birliktelik sağlanır hem de ciddi iş fırsatları çıkmasına olanak sağlayabilir diye düşünüyoruz. Bu sayede B2B ye hatta İTB’nin kurduğu E-Commodity Bazaar’a da ciddi bir destek sağlanmış olur. Yine bu açık ofisler yeni trend “Kuluçkahane” mantığıyla yeni fikirler, yeni projeler ve yeni birliktelikler oluşturmak amacı ile kullanılabilir. Sektöre öncülük etme kabiliyetine ve gücüne sahip olan İzmir Ticaret Borsası’nın bu alanda bir çalışması olur mu?

İzmir Ticaret Borsası, bu ülkede kapıları herkese açık olan, şeffaf bir yönetim şeklini benimsemiş kurumların başında yer alıyor. Düzenli yayınlarla kamuoyunu ve sektör paydaşlarını bilgilendirip rehberlik ediyoruz. Üniversite işbirlikleri ile tarımın gelecek vizyonunu şekillendiriyoruz. Farklı illerin ticaret borsaları ile işbirliği yaparak E-Commodity Bazaar’ın ülke geneline yayılması ve İzmir’den olsun olmasın herkesin bu platformdan yararlanması için çalışıyoruz. Rize’den, Aksaray’dan bir firmanın kalkıp İzmir’e gelmesi için bir sebep görmüyorum. Biz zaten o kentlerin borsaları ile işbirliği yaparak hizmeti onların ayağına kadar götürüyoruz. Bunu sadece ulusal pazarda da yapmıyoruz; İtalyan Online Ticaret Borsası ile imzaladığımız stratejik işbirliği protokolü örneğinde olduğu gibi firmalarımıza daha geniş coğrafyaların kapılarını açmak için çalışıyoruz. Yeni projelere ise B2B görüşmeler, açık ofisler, kuluçkahaneler sistemiyle değil de Tarım Gençlerle Yükseliyor tarzı fikir ve proje yarışmalarıyla destek oluyoruz.

“Artı neler yapılabilir” diye düşünecek olursak en uçuk fikirlerin havada uçuştuğu beyin fırtınası toplantıları düzenlenebilir. Üniversite, üretici, tüccar, çiftçi ve tüketici temsilcilerini bir araya getiren çalıştaylar, sempozyumlar düzenlenebilir. Aramanın, üretmenin sonu yok. Bunun için de pek çok yol mevcut. Şurası bir gerçek ki herkes hepsini bir arada yapamaz. Seçici olmak, yoğunlaşmak önemli... Aksi takdirde konsantrasyonunuzu ve odağınızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.

Yurt dışında örnekleri olan ve ülkemizde de olsa bile daha bizim gözümüze çarpmamış olan; Tarım ve gıda her an ilerliyorken, üreticilerin, firmaların, meraklıların ve özellikle üniversite öğrencilerinin gelişmeleri ve tarımsal trendleri daha yakından takip edebilmesine imkân sağlayacak olan “Tarımsal Bilgi Dijital Kütüphanesi” henüz yapılmadı. Bu konuyla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Yakın bir gelecekte olmasa bile birkaç yıl içinde böyle bir kaynağı hayata geçirme arzumuz var. Geçtiğimiz günlerde Ege Üniversitesi ile geniş kapsamlı bir iş birliği protokolüne imza attık. Bu protokol kapsamında İzmir Ticaret Borsası ile Ege Üniversitesi akıllı tarım uygulamaları, tarımsal üretimde yüksek kalite ve yüksek verim ile üretim konularında birlikte hareket edecek. Borsa olarak Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Menemen Çiftliği’nin bir tarımsal eğitim merkezi, tarım-teknoloji uygulama merkezi, sürekli eğitim merkezi, ileri teknoloji uygulamaları yapan akıllı çiftlik formatında tüm Türkiye için örnek bir modele dönüşmesini sağlayacağız. Sürdürülebilir tarımda atık yönetimi, tarımsal atıkların hammadde olarak değerlendirilmesi, atık borsası kurulması ve çevre dostu tarım uygulamaları alanında projeler geliştirip bunları hayata geçireceğiz. Ortaklaşa seminer, sempozyum ve çalıştaylar düzenleyeceğiz. Çocuklarımız ve gençlerimiz için sosyal sorumluluk projeleri geliştireceğiz. Yine Borsa-Üniversite iş birliğiyle üreticiler, işletmeler, ara elemanlar ve öğrenciler için eğitim programları hazırlayacağız. Tarımsal Bilgi Dijital Kütüphanesini de bu iş birliği kapsamında önümüzdeki yıllarda hayata geçirebileceğimizi düşünüyorum.

Biz Apelasyon E-Dergi olarak, İzmir Ticaret Borsası’nın “Çekirdeksiz Kuru Üzümde Verim, Kalite ve Gıda Güvenliğinin Arttırılması Projesi” ile başlayan süreçte, “Çekirdeksiz Üzüm Bağlarında Fungal Hastalıkların Araştırılması Projesi” ile “Karaburun Sultaniye Cinsi Üzüm Üretiminin Yeniden Canlandırılması Projesi” de dahil olarak, üretici eğitimleri, arazi çalışmaları ve İTB TV ve “ Toprak ve Çocuk Programı” ile hem toprağa hem üreticiye hem de tüketiciye çok daha etkin ulaşabildiğini düşünüyoruz... Biz İzmir Ticaret Borsası’nın bu süreçte bu tarz toprağa-üreticiye-tüketiciye ulaşma ayağını daha da güçlendireceğini bekliyoruz. Bu konuda yeni çalışmalar yapmayı planlıyor musunuz? 

Saydığınız çalışmalara “Tarım Gençlerle Yükseliyor” fikir yarışmamızı, paydaşlarından biri olduğumuz ve çiftçilerimize Tarım 4.0 ve finansal okuryazarlık alanında eğitimler verilen “Bilgim Bereketim” projesini de ekleyebiliriz. Ayrıca Ege Üniversitesi ile imzaladığımız protokol de bu yönde pek çok yeni çalışmanın doğmasını sağlayacak. Sadece bunlar da değil kadına yönelik şiddet, uyuşturucu ile mücadele, dilde ayrımcılığın ortadan kaldırılması gibi farklı alanlarda da çalışmalarımız bulunuyor. İzmir Ticaret Borsası 127 yıllık köklü bir kurum. Varlığını ve etkinliğini sürdürmesinin anahtarı da sürekli toplumun tüm kesimlerine yakın olmasında gizli. Dolayısıyla bu yöndeki faaliyetlerimiz hız kesmeden devam edecek.

Çok geniş bir yelpazede çok fazla üyeniz var. Topraktan başlayarak tarıma ve gıdaya yönelik olarak üyelerinizi ve çalışanlarını da içine alacak “Atölye çalışmaları” yapıyor musunuz?

Üç yıllık bir çalışmanın ardından zeytinyağı tadım odamızı devreye aldık. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile işbirliği yaparak eğitimler verdik, panelistler yetiştirdik. Meclis salonumuzda gündeme dair alanlarda konuklar ağırlıyor, bilgilendirme toplantıları düzenliyoruz. Üyelerimiz ve çalışanlarımızın katılımıyla, Borsanın bir aile ortamında yol alması, motivasyonun en üst düzeyde tutulması için buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Bu zengin yelpazenin içinde atölye çalışmalarına da yer verebiliriz. Son TOBB seçimlerinin ardından Türkiye genelindeki tüm oda ve borsaların bünyesinde Yüksek İstişare Kurulları oluşturuldu. İTB Yüksek İstişare Kurulu da ilk toplantısını 31 Temmuz’da gerçekleştirdi. Kurulumuzun TOBB mevzuatı çerçevesinde var olan temel görevlerine ek olarak proje geliştirme, iş verimliliğimizi ve üretkenliğimizi arttırmaya yönelik fikirleri hayat geçirme gibi bir misyonları da mevcut. Kurulun çalışmalarının faaliyetlerimize ivme kazandıracağını düşünüyorum.

Toplum destekli tarım modeli yerel üreticilerin desteklenmesi anlamında çok önemli. Bu model kapsamında, günümüzde,  bir çok tüketici grubu bu şekilde belirli oranlarda gıda temin edebiliyor. Bu sistemin önemli bir özelliği de ‘Yereli Koru, Yereli Tüket’e de tam destek olmak. Bu konuda sizin görüş ve önerileriniz bizim için değerli, fikirlerinizi almak isteriz.

Günümüzde pek çok üretici internet üzerinden Türkiye’nin geneline aracısız satış gerçekleştiriyor. Hatta kentten kırsala göçüp oradaki üreticileri organize ederek yüksek hacimli satış rakamlarına ulaşan örnekler de var. Gıda tüketimi konusunda giderek bilinçlenen tüketicilerin de bu yönde bir arayışı olduğunu biliyoruz. Bir tüketicinin bir üreticiyi sahiplenmesi o üreticiyi ayakta tutmaya yetmez. Bizlerin, diğer sivil toplum örgütlerinin veya kooperatiflerin yapması gereken, çiftçilerimize bu alanda eğitimler vermek, teknik destek sağlamak, internet sayesinde tarladan sofraya nasıl kolayca ulaşabileceklerinin yolunu göstermek olmalı. 

Yani onlara balık vermemeli, balık tutmayı öğretmeliyiz.

Son olarak Apelasyon E-Dergi takipçilerine söyleyeceğiniz bir şeyler var mı?

Kurtuluş Savaşı sonrasında, elinde avucunda hiçbir şeyi olmayan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselişi tarım sayesinde oldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözü de bu gerçeğe işaret etmektedir. Günümüzde tabii ki sanayide büyüyeceğiz, hizmet üreteceğiz, teknolojiyi sadece kullanan değil aynı zamanda onu yaratan tarafta yer almaya çalışacağız ama şurası bir gerçek ki tarım ve tarıma dayalı sanayiye her geçen yıl daha fazla ihtiyaç duyacağız. Bu nedenle hem üretim hem tüketim tarafında bulunan herkese Apelasyon E-Dergi aracılığıyla seslenmek istiyorum: 

“Tarım geleceğin en güçlü sektörlerinden biri olacak. 

Bu gerçeği sakın göz ardı etmeyin. 

Tarıma yatırım yapanların kazanacağı yeni bir dönemin henüz başlarındayız ve bu dönem yarınlara damgasını vuracak...”