Küresel ısınmada en büyük payı alan sera etkisi nedir?

Genel olarak, Güneş’ten gelen ve görünür dalga boyunda bulunan ışığın %30’u atmosfer tarafından uzaya geri yansıtılır. Dünyamıza ulaşan ışığın bir bölümü atmosfer, bir bölümü de dünya yüzeyi tarafından emilir. Emilen enerjinin bir bölümü görünmez dalga boyunda ışık olarak tekrar atmosfere geri verilir. Görünmez dalga boyundaki ışığın bir kısmı atmosfer katmanları tarafından emilirken, bir kısmı atmosferin üst katmanlarını geçerek uzaya gider. Atmosferde bulunan bazı gazların Güneş’ten gelen görünür dalga boyundaki ışığa karşı daha geçirgen; ancak, yeryüzünden yansıyan görünmez dalga boyundaki ışığa karşı daha az geçirgen olması nedeniyle, dünyamız beklenenden daha fazla ısınır. Dünyamızın ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır (IPCC, 2007c: 96). (Şekil 2). 

Sera etkisi ise beraberinde günümüzdeki küresel iklim değişimi ve küresel ısınma problemini ortaya çıkarmıştır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (UNFCCC); iklim değişikliği, karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik olarak tanımlanmıştır (Çakmak B. ve Gökalp Z., 2011).

 

İklimin karmaşıklığı ve doğal değişkenliği, insansal işlevlerin iklim üzerine yapmış olduğu etkinin kanıtlanmasını güçleştirmektedir. Bu nedenle araştırmacılar, kapsamlı bilgisayar modelleri kullanarak (GCM), gelecekte dünya sıcaklığının, ortalama olarak 1.5-4.5°C yükselebileceğini, sel ve kuraklık gibi iklim olaylarının sıklığının artabileceğini ve belirli düzeylerde bölgesel ısı ve yağış dağılımının değişebileceğini tahmin etmişlerdir (IPCC, 1996).

 

Bunun dışında, IPCC (Hükümetler arası İklim Değişimi Paneli) tarafından 2030 yılı için yapılan senaryolara göre artacak olan olası iklimsel tehlikeler (uç meteorolojik olaylar) şunlardır: 

 

Böylece su, kara ve havadaki yaşamı tümüyle tehdit eden çevre problemlerinde büyük artışlar olabilecek ve tarım ile beraber ekonomimiz, insan sağlığı ve yaban hayatı da kötü bir şekilde etkilenebilecektir (Kadıoğlu, 2008).