Mülayim’den Büyüklere Hikâyeler: ‘Şeytan’

İçeride, salonda talimatlar üzerine doğurulmuş üç çocuk avaz, avaz TV kumandasını kimin alacağı kavgasına tutuşmuştu.

İçeride, salonda talimatlar üzerine doğurulmuş üç çocuk avaz, avaz TV kumandasını kimin alacağı kavgasına tutuşmuştu. Melek kılıklı Şeytan’ın eşi, şeytan ise umarsızca ipad’i ile ilgileniyordu. Çocuklar nasıl olsa başlarının çaresine bir şekilde bakıyorlardı. Eşine pek yardımcı olmaz, ne olup, bittiğini de umursamazdı. 

 

Mutfaktaki melek kılıklı Şeytan’ın başı kazan gibi olmuş, bütün gün iş yerinde zaten kafası şişmiş, çocukların cebelleşmesini çekemeyecek durumdaydı. Bu yorgunlukla birde ev ahalisinin gırtlağını düşünmesi gerekiyordu. Çocuklardan en büyüğünü mutfağa çağırdı ve kardeşleri ile yemesi ve çenelerini kapatmaları için eline 3 tane bol karamelli çikolatayı tutuşturdu. Başka ebeveyn olsa çocukların iştahı kesilir diye korkardı ama bu veletler zaten obez olmuş, önlerine ne konsa süpürür hale gelmişlerdi. ‘Boya tarlar nasıl olsa’ diye içinden geçirdi.

 

Akşam yemeğini hazırlamak için dolabı açtı. Alışverişe çıkamamış ve yemek içinde uğraşacak hali kalmamıştı. Zaten alışverişe çıktığında da, hazır yemekler, konserveler, çikolatalar, cipsler, bisküviler ne kadar yemek işini başından savacak şey varsa sepete onları doldururdu. 

 

İki paket hazır çorbayı aldı ve ketle’da kaynattığı suya karıştırıverdi. Çorba hazırdı bile. Tat versin diye biraz da tereyağı aromalı margarini eritip üstüne döküverdi. Ana yemek olarak paketlenmiş hazır soslu makarnalardan 3-4 tanesini kaynar suya attı, karıştırdı. 3-4 dakika bekleyince hazırdı. Deepfreze’den kilosu 10 TL’ye satılan bol soyalı köftelerden çıkardı, tavaya margarin atıp eritti ve köfteleri dikkatlice yerleştirdi. Sıra tatlıya gelmişti. Hazır tatlılardan yine iki paketi çıkardı ve hop, hop üç dakikada tatlı da hazırdı.

 

Sofrayı hazırlamasına yardım etmesi için eşini çağırdı. Eşi şeytan masanın baş köşesine tuzluğu, çocuklar için gazlı içecekleri, kendileri içinse konsantre meyve suyunu koydu. Tabaklar, mis gibi bembeyaz taze ekmek, çatallar ve peçete. Köfteleri tavada unutmuştu, hafifçe yanmış olan yüzünü bıçakla şöylece kazıyı verdi.

 

Tombik çocukları sofrada yerlerini aldılar. Yemeklerine bolca tuzu ektiler. Çorbalarını adam başı birer ekmek ile hakladılar. Ana yemek hazır makarna, yanına hazır köfte ve tabi yine bol bol beyaz ekmek. Gazlı içecekler lıkır, lıkır boğazlarını yaka, yaka gırtlaklarından ‘serinleten ferahlıkla’ iniyordu. Şeytanın tatlısı her zamanki gibi muhteşemdi. Bu kadar farklı çeşidi nasıl da bu kadar güzel yapıyordu. Evlerine gelen misafirler hep onun tatlılarına hayran olurlardı. İyi ki bu hazır tatlılar vardı. Misafirleri hep o tatlıları elceğizleriyle, özene, özene o yapıyor zannediyordu.

 

Yemek bitti. Çocuklar derslerinin başına oturdular. Şeytan zihinleri açılsın da daha iyi çalışsınlar diye önlerine birer dolu, dolu tabak şeker koydu. ‘Tamam, tombiklerdi ama nasıl olsa ilerde boy atarlar’ diye yine içinden geçirdi.

 

Ders arasında çocuklar mutfağa gelip şeytanın onlar için aldığı güzelim cipslerden birer büyük paket aldılar. Yanına gazlı içecek ile muhteşem oluyordu. Yatma saatleri geldi. Şeytan onlara birer bardak meyve aromalı süt verdi. Yattılar.

 

Sabah şeytan herkesten önce kalktı. Ekmeklerin üzerine aynen eski reklamlarda olduğu gibi kalınca margarin sürdü. Üstüne de toz şeker serpiştirdi. Vitamin dolu, leziz kahvaltı. Çocuklar kahvaltıda içsin diye aldığı portakal aromalı içeceği portakal suyu niyetine çıkardı. Çocuklar uyandıklarında besleyici leziz kahvaltıları hazırdı bile. 

 

Sıra geldi çocukların beslenme çantalarını hazırlamaya. Çantalarına kilo alma hızlarını yavaşlatsın diye aspartam ile tatlandırılmış, bol katkı maddeli ve de lezzetli diyet hazır keklerden, bisküvilerden doldurdu. Maksat karınlarını doyurmak değil mi? Bir adet meyve aromalı içecek ve birer tanede çikolata. Çocukları okula yolladı. Kendisi rejimdeydi. Kahvaltı etmedi. Bir fincan granül kahveyi yapıp içti. Bu onun iştahını kapatıyordu. Acıktığı zamanlarda TV pazarlama şirketlerinden aldığı zayıflama ve tok tutma tabletlerinden ikişer, üçer atıveriyordu. 

 

İş yeri oldukça yoğundu. Gelen misafirlerine çikolata ve şeker kabını uzatıyor ve ısrar ediyordu. Onlar ne kadar şişmanlarsa o da o kadar zayıf gözükecekti. Öğle molasında kendisine bir fincan hazır çorba yaptı. Leziz akşam yemeğine kadar bununla idare edebilirdi.

 

Bu akşam ev halkına mükemmel bir yemek planlamıştı. Sebze kızartma, üzerine hazır domates sos, yanına sıcacık taze beyaz ekmek. Tatlı olarak da hazır revanilerden bir poşet karıştırıverdi mi, herkesin keyfi on numara olur… 

 

Tüm bu anlattıklarımız sanki güncel yaşamımızdan anlar. Hepsi de iyi niyetli davranışlar, ancak hepsi de bize ve ailemizin sağlığına, çocuklarımızın gelişimine kanser, obezite, gelişim bozukluğu ve diyabet hastalığı olarak dönece bilecek sakıncalı hareketler.

 

Melek kılığında Şeytan olmayın.