Zeytin Gen Kaynaklarının Önemi

Konu : Tarım

Ülkemiz, zeytin ağacının (Olea europaea L.) anavatanı olan Yukarı Mezopotamya'nın içinde yer aldığı için zeytin gen kaynakları açısından oldukça zengindir.

Ülkemiz, zeytin ağacının (Olea europaea L.) anavatanı olan Yukarı Mezopotamya'nın içinde yer aldığı için zeytin gen kaynakları açısından oldukça zengindir. Şırnak'tan başlayan gen kaynaklarımız Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerini içine alan 35 ilde yer almaktadır. 3 bin yıl ömre sahip olan ve 8 bin yıllık bir tarımsal geçmişi olan bu zeytin ağacı her gittiği yere, binlerce yıllık süreçler içinde adaptasyonunu sağlamış ve o ekolojiye göre özellikler kazanmıştır. Bazı ağaçların üstün özelliklerini fark eden insanlar bunları vegetatif olarak çoğaltarak yeni bahçeler tesis etmiş ve çeşitlerin oluşumu başlamıştır. Ancak bu çeşitlerin bir kısmı yöresel çeşit özelliklerini muhafaza ederken bazıları da insan eliyle yaygınlaştırılmıştır. 

Zeytin ağacının meyvesinden elde edilen ve dünyanın en önemli gıdası olarak kabul edilen zeytinyağının içerdiği ve sağlık açısından çok değerli olan minör bileşenlerinin, bahçeden-sofraya kadar olan süreçte kaybolabildiği tespit edilmiştir. Bu kayıpların azaltılması için yapılması gerekenler ortaya konmuştur. Böylece elde edilen zeytinyağı Butik Zeytinyağı adı altında değerlendirilmekte ve Tadım Yarışmalarında ödül almaktadır. Ancak zeytinyağının minör bileşenlerinin miktarları ve oranları üzerine toprak, bakı ve iklim gibi ekolojik faktörler ile çeşitlerin etkileri olduğu konusu tartışılmaya başlanması ile birlikte gen kaynaklarının önemi artmaya başlamıştır. Gen kaynaklarından kendi ekolojisinde ve çeşit özellikleri muhafaza edilerek elde edilen zeytinyağları kimyasal içeriği yanında tadım özellikleri dikkate alınarak Coğrafi İşaret ile korumaya alınmıştır. 

Ülkemizde Ayvalık, Memecik, Gemlik, Domat gibi yaygın bilinen zeytin çeşitleri yanında az bilinen onlarca yöresel çeşitlere ait ağaç sayısı ve üretim miktarı sınırlı olmuştur. Bu gibi yöresel zeytin çeşitlerin, minör bileşen içeriğine etki eden bahçeden-sofraya aşamalarında yaşanan sorunlar nedeniyle gerçek değerleri hiçbir zaman öğrenilememiştir. Böylece bu çeşitler yerel pazarlarda gerçek değerinin altında değerlendirildiği için yöresinde yaygınlaşması söz konusu olamamıştır. 

Zeytin gen kaynaklarının belirlenmesi ile ilgili olarak yapılmış ilk detaylı çalışma FAO desteği ile 1960’larda yürütülmüştür. Uzun soluklu bu çalışma sonucunda zeytin ağacı yetişen ülkelerden toplu seleksiyon yolu ile seçilen çeşit ve tipler hem kendi ülkesinde koleksiyonlara konmuş hem de seçilmiş olan bazıları İspanya’da Dünya Zeytin Koleksiyonu’na konmuştur. FAO-Zeytin Gen Kaynakları Bilgi Bankası kurulmuş ve 1200 zeytin çeşidi ve bunlara ilişkin yapılmış 1250 araştırmaya ait bilgileri burada toplanmıştır. 

Zeytin çeşitlerinin coğrafya ve çeşit kaynaklı varyasyonlarını belirlemek için birçok çalışma yapılmıştır. Bir çalışmada İtalya'da zeytin gen kaynağı olarak 500'e yakın çeşit olduğu belirtilmiş olduğu halde bu çeşitlerin özelliklerinin belirlenmesi ve korunmaya alınmasının önemi üzerinde durulmuştur. Bir diğer çalışmada ise Yunan zeytin gen kaynaklarının coğrafik özelliklere bağlı olarak farklı yağ asidi kompozisyonu gösterdiği tespit edilmiştir. İtalya'da tek çeşide dayalı zeytinyağı üretiminde çeşidin genetik özellikleri yanında coğrafyadan, iklim ve toprak yapısından kaynaklanan fenotipik özellikleri dikkate alındığında minor bir çeşit ile olsa coğrafi işaretle korumaya alınmakta ve bütün özellikleri tespit edilmektedir. 

Zeytincilik açısından en önemli doğal varlığımız gen kaynaklarımızdır. Bu kaynak bir ıslahçı için gen havuzu özelliği taşırken bir butik zeytinci için de farklı bir lezzet ve aroma kaynağıdır. Zeytin Genetik Kaynakları konusunda ilk çalışma, Zeytincilik Araştırma İstasyonu tarafından 1968 yılında FAO tarafından desteklenerek yürütülen “Yerli ve Yabancı Zeytin Çeşitlerinin Özelliklerinin Tespiti ve Koleksiyon Zeytinliğinin Tesisi” adlı projedir. Milli koleksiyonda 91 yerli 30 yabancı zeytin çeşidi bulunmaktadır. Bu çeşitlerden çok az bir kısmı, yaklaşık 10 adedi ekonomik anlamda bir değer taşırken, diğerleri yöresinde değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Oysa bu çeşitler de diğerleri gibi kimyasal ve duyusal özellikleri açısından değerli olabilir ancak bunun tespiti sadece laboratuarda olabilmektedir. Butik zeytinyağı üretiminde yöresel çeşitlerin önemi artınca bu minör çeşitlere doğru bir eğilim artmıştır. Ancak bu girişimler butik üretimin şartı olan kaliteli ve kusursuz zeytinyağı için gerekli olan “bahçeden-sofraya kaliteye etki eden faktörler” açısından problemlerle karşılaşılmaya başlanmıştır. Bu sorunlar çözülür de bu minör çeşitlerin gerçek özellikleri ve kendi ekolojisindeki gerçek değeri ortaya konabilirse ekonomik önemleri artacak ve yöre insanına daha fazla gelir sağlama imkanı sağlayacaktır. Böylece yöresel çeşitlerin önemi artacak ve yaygınlaşması ve en önemlisi gen kaynaklarının korunması sağlanmış olacaktır.

Gen kaynaklarının korunması farklı şekillerde olmaktadır. Bunlardan biri Milli Zeytin Koleksiyonu gibi bahçelerde yetiştirerek korumaya almak bir diğeri de kendi ekolojisinde yöre insanı tarafından kullanılarak korumaya almaktır. Koleksiyonda bulunan çeşitler üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmaktadır ancak bu şekilde elde edilen sonuçların çeşitlerin geldiği yöre insanına ve sektöre faydası sınırlı olmaktadır. Oysa bu yerel çeşitlerin yağlık özellikleri kendi ekolojisinde ortaya konduğunda üstün kalite özelliklerine sahip olan çeşitler hakkında üretici, tüccar ve sanayicide farkındalık yaratılacak ve bu çeşitler ekonomiye kazandırılmış olacaktır. 

Sonuç olarak yaklaşık 200 milyon ton olan dünya bitkisel yağ üretiminin sadece 3 milyon tonu zeytinyağı olduğuna göre ve bunun da yaklaşık %70-75’inin üretici ülkeler tarafından tüketildiğine göre aslında zeytinyağı Akdeniz ülkelerinin kıyı şeridinin üretip tükettiği bir yağ bitkisidir. Oysa zeytin meyvesinin içindeki sağlık bileşenleri dikkate alındığında başlı başına fonksiyonel bir gıda olan zeytinyağı bütün insanlığa fonksiyonel gıda veya takviye besin gibi sunulabilecek şekilde yüksek kaliteli şekilde üretilmesi ve tüketime sunulması gerekmektedir. Kişi başı yıllık bir litre tüketimle bile sadece 3 milyar insana yetecek kadar zeytinyağı üretimi olduğuna göre bu insanlara sunulacak zeytinyağının içinde zeytin meyvesinin içindeki sağlık bileşenlerinin büyük bir kısmının olmasını sağlamak gerekir. Zeytin çeşitlerinin ve ekolojinin zeytin meyvesinin bünyesindeki sağlık bileşenleri üzerine etkileri dikkate alındığında zeytin gen kaynaklarının ve coğrafyanın ne kadar önemli olduğunu ve coğrafi işaretin değerini anlamamız gerekmektedir.