Köşe Kapmaca

Konu : Felsefe

Benim çocukluk yıllarımın oyunuydu; Köşe Kapmaca.

Birlikten kuvvet doğar.

Tek taşla duvar örülmez.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

Bunlar değil de, asıl milletçe karakterimize şekil vermiş olan, bir oyun vardı.

Benim çocukluk yıllarımın oyunuydu; Köşe Kapmaca.

Hatırlayalım…

Nereden bilebilirdim ki; o küçücük yaşlarda, safiyane duygularla oynadığımız bu oyun, meğer çok ciddi bir “kariyer planlama” temel eğitimi, imiş, büyüdüğümüz dönemlerde etkisi ortaya çıkacak !?

Hemen başında söyleyeyim, amacım; herhangi bir kişiyi ya da kişileri, herhangi bir makamı ya da makamları hedef almak, eleştirmek, falan değil. Âcizane genelgeçer sosyal bir tespitten öteye bir adım dahi atmaya hiç niyetim yok. Genellemeler dışında kalanlarımız da var elbette, dolayısıyla, sözlerim meclisten dışarı…

Bizim kuşak, hatta bizden iki evvel ve de bizden bir sonraki kuşaklar, neredeyse sıfır noktasından böyle yetişti; “köşe kapmaca / kaptırma-ma-ca” öğretisiyle. Hal böyle olunca da, ülkemizde, nerede “bizden” birilerini görseniz, hemen fark edilir olduk. Zira ya bir köşe kapma peşindeyizdir, ya da bir şekilde kaptığımız köşeyi kaptırmama çabasında, derdinde. Ve maalesef, çoğu zaman ‘ortak payda = ortak fayda’ denklemini görmezden gelerek…

Kamuda, özelde, siyasette, kongrelerde, kurumlarda, panellerde, üniversitelerde, hatta kooperatiflerde, hatta hatta sivil toplum kuruluşlarında, derneklerde, tekke ve zaviyerlerde, vesaire, vesaire; yermiş, sektörmüş, yetkiymiş, makammış, fark etmez, her yerde, yer seviyede, şartlanmış ve içgüdüsel olarak, öyleyiz biz, bizden iki evveli, bir sonrası (kısaca “bizim kuşak” diyelim).

Sektöre, kenarından köşesinden girdiğimde, yaklaşık 500 bin kişinin ekmek yediğini gördüm, zeytinyağından; üreticisi, sıkımcısı, dolumcusu, mühendisi, akademisyeni, eğitmeni, teknikeri, tadımcısı, yatırımcısı, kooperatifçisi, dernekçisi, konseycisi, birlikçisi, tayfası, icarcısı, yarıcısı, aracısı, fasoncusu, ihracatçısı, ithalatçısı, butikçisi, satıcısı, tağşişçisi, kaçakçısı, vb. Çok büyük bir kısmını “bizim kuşak” oluşturuyordu. Aradan geçti, 10 yıl. Pek azımız, “yok artık” yaşına geldi de, gönülsüzce de olsa, kaptırmak zorunda kaldı köşesini. Onların dışında hemen herkes olduğu yerde…

Gençlerle konuşuyorum her fırsat bulduğumda, kah sektöre yeni giren, kah sektörde benden eski ama yaşça “bizim kuşak” sonrası, pırıl beyinler, pozitif yürekler, zekice cesaretli, çağı değil, günü günbegün takip edebilecek donanımlı, daha iyisi için enerjisi yüksek, bilgi ve fikir sahibi, hak, hukuk bilen, mantıklı ve vicdanlı derin değerler.

Hedefleri; elbette yüksek, elbette başarı, elbette kazanç.

“Bizim kuşak”tan farklılar, ama… “Köşe kapmaca”dan öte projeleri var. Ya da, illa ki köşe kapmak şart ise, bunu ülke sınırlarının ötesindeki köşeleri kapmayı hedefliyorlar. Ve de bunun, ancak ve ancak “birlikte” ve “güç birliği” ile, olabileceğini görüyorlar, okuyorlar, öğreniyorlar, biliyorlar, buluşuyorlar, işbirliği içinde paslaşıyorlar, çalışıyorlar.

“Bizim kuşak” üyesi olarak, geride bıraktığım yıllar içinde, kaptığım ve/veya iz bıraktığım köşelerin bana sunduğu bilgi, tecrübe ve imkanları sunuyorum, kendilerine. Saygılarını sevgilerini eksik etmiyorlar çok şükür, bilgi ve tecrübelerimi, süzgeçten geçirerek dinliyorlar, ancak “pek azı bile ilgilenmiyor” desem yeridir elimin uzanabileceği imkanlarla. Onlar, kendi ortak imkanlarını yaratıyorlar.

Genç kuşak; her şeyden önce “yeni bir vizyon”la geliyor.

Genç kuşak; “ortak hedef”lerle geliyor, “ortak payda = ortak fayda” bilinci ile.

Genç kuşak; “alt yapısı sağlam, paylaşıma açık bilgiyle, ortaklaşa belirlenen kurallar ile” geliyor. 

Genç kuşak; “çabayı paylaşarak daha büyük kazanca ulaşabileceğini biliyor ve kazancı paylaşmak” istiyor.

Genç kuşak; “bizim kuşak”tan tek bir şey istiyor, bizim anlayacağımız dille yazayım: 

“Gölge etme, başka ihsan istemez”!

Bizim kuşağın oyunları geride kaldı. Her ne kadar, kendi aramızda oynamaya devam ediyorsak da, artık eğri oturup doğruya yönelmemizde fayda var. 

Sektörü, işimizi, varsa içimizdeki zeytinyağı sevdamızı, kendi öz bebelerimize, torunlarımıza sağlıklı bir şekilde devretmeye niyetliysek, “köşe kapmaca”nın artık – en azından – demode olduğunun farkına varmamız ve genç kuşaklara köşeleri bırakmanın doğru zamanı geldiğini görmemiz, elimizden gelen her türlü desteği vermemiz gerektiğini, düşünü-yorum.  

Elbette işi gücü bırakmayacağız. Elbette durmayacağız. Durursak düşeriz. Düşmeyeceğiz. Tam tersi, genç kuşaklara vakit kazandıracağız, gücümüz yettiğince çalışarak yanlarında olacağız, yol açacağız, tökezlemek üzere olduklarında pek elleşmeden, ama düşüp yuvarlanıp fazlaca yara bere almasınlar diye yollarını temizleyeceğiz.

Başarılı, bol kazançlı bir hasat dönemi, sağlık, huzur, keyif diliyorum.