SİS

Sisli, puslu bir kasım ayının, Kaz Dağları’nda anlatmak istediği bir şeyler vardı bana. Aslında ben de, içimde kördüğüm olmuş huzur ve hüzün karmaşasını çözmek istiyordum. Kaz Dağları’ nda yağmur bir başka yağar. Ne bir ağacı, nede bir hayvanı rahatsız etmeden sakin ve sessizce suya doyurur toprağı. Yağmurun toprakla buluştuğu andaki koku, yedi pınarlı İda’da bir başkadır.Zeytin ağaçlarının arasından Kaz Dağları’nın tepelerine doğru yürürken, hüznün yerini artık huzur alır.

Kaz Dağları’nın eteklerinde Edremit İlçesi’nin şirin bir köyü olan Kızılkeçili’den yola koyuldum Sütüven Şelalesi’ne doğru. Şelale, Hasanboğuldu adı verilen mesire yerinin sınırları içinde yer almakta. Hasanboğuldu’nun hikayesi de oldukça hüzünlü… Kızılkeçili’nin yan köyü olan Zeytinlili’dir Hasan. Emine adlı bir yörük kızına aşık olmuştur.Emine’nin babası geleneklerine bağlı.

- “Emine’yi sana veririm, ancak şartlarım var” der. “Bir çuval tuzu sırtlayacaksın yukarı obaya getireceksin”.

Hasan, köyünden aldığı bir çuval tuzu sırtlar ve çay boyunca  yürümeye başlar.  Ama takatı kalmaz bir süre sonra. Tuz teriyle birleşir, yakar tenini. Bırakıverir sulara kendini takatsizlikten. Çayın suyu boğar Hasan’ı. Bunu duyan Emine, boğulduğu yere koşar. Ona verdiği yemenisini bulur bir dala takılmış. Bu acıya dayanamaz, asar kendini ağaca. Hasanboğuldu ismini böylece alır. Oradaki bir çınar ağacına da Emine Ağacı denir.

Kah dere kenarından yaprakları sararmış çınar ağaçlarıyla, kah zeytin ormanları arasından yürüdüm Kaz Dağları’na doğru. Kasım, hasat zamanı Edremit Körfezi’nde. Ölmez ağacın yani zeytin ağacının hasat vakti. Yağmuru hesaplayaymamış tayfa (zeytin işçisine verilen ad Edremit’te) zeytine çıkmış, yağmuru yemiş, sırıl sıklam dönüyor köyüne. Onların bu halini gördüğümde ne kadar çok emek verilen bir iş olduğunu tekrar anladım çiftçiliğin. Bir sağlık iksiri olan zeytinyağının yolculuğu tayfanın teriyle karışan yağmurla başlıyor aslında.

Yol boyu sis giderek artmakta. Bir yanda sisten göremediğim, derenin çağıl çağıl sesi, diğer yandan siste bir silüet olan zeytin ağaçları, ara ara çam ağaçları… Ne muhteşem bir görüntü. İnsan kendini Nuri Bilge Ceylan filminin içinde hissediyor. Tabii bütün bunlara ek belli ki uzun süredir yağmura hasret kalmış kuşların keyifli cıvıltıları.

‘Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter’ der George Duhamell. Şimdi ise zeytin ağaçlarının bittiği yerde çam ağaçları başladı.Türlü türlü endemik bitkinin varlığını sürdürdüğü Kaz Dağları’nda özellikle çam ağaçları arasında yetişen ve Edremit bölgesinde ‘Melki’ diye adlandırılan mantarı toplamak da vardı planlarımda. Oldukça lezzetli olan melki, bu ayları sever. Türkiye’nin birçok yerinde yetişir ve farklı adlarla isimlendirilir. Sepetimi gördüğüm melkilerle doldurdum. Köye döndüğümde bir bilene gösterip sonra keyfini çıkaracağım. Unutmadan aynı zamanda turuncu hasat zamanı. Bölgede Havran Mandalinası olarak bilinir. Bir tadına bakın eminim daha önce böyle lezzetli bir mandalina yemediniz.